Sürece yansıyan toplumsal çürüme, tarikat düzeninin ayyuka çıkması

8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin davada karar açıklandı. Bu süreçte, toplumda yaşanan çürüme birçok kez gün yüzüne çıktı..

Narin davasının ardından:
Sürece yansıyan toplumsal çürüme,
tarikat düzeninin ayyuka çıkması

Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin 7 Kasım'da başlayan mahkeme süreci dün tamamlandı.

"Kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Anne Yüksel, ağabey Enes ve Amca Salim Güran'ın cinayeti iştirak halinde işlediği belirtildi. Narin'in cansız bedenini dere yatağına gizleyen Nevzat Bahtiyar ise "mahkemenin suç delillerini gizleme, yok etme ve değiştirme" suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezası aldı.

Hala birçok soru işaretinin bulunduğu olaya ilişkin davanın gerekçeli kararı, önümüzdeki günlerde açıklanacak.

19 gün boyunca bulunamadı

8 yaşındaki Narin Güran, 21 Ağustos'ta Diyarbakır'ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyünde kayboldu.

Türkiye'de her gün onlarca çocuk kayboluyor ve kaybolan çocukların bir çoğu gündeme dahi gelmiyor. Ancak Narin'in kayboluşu ülke gündemine yansıdı ve bu sayede olayın üzerine gidilmek zorunda kalındı.

Türkiye'de en çok sivil polisin, en çok mobese kamerasının, en çok arama noktasının olduğu kentlerden biri olan Diyarbakır'ın 90 haneli, 445 nüfuslu üstelik merkeze çok yakın olan bu köyünde, 8 yaşında bir çocuk sır olmuştu. 

Türkiye'nin yakından takip ettiği olay sonucunda Narin'in cansız bedeni ancak 19 gün sonra köye 1,3 kilometre uzaklıkta olan ve daha önce üç kez arama yapılan dere yatağında bulunabildi.

Feodal bağlar: Sahte ihbarlar, tarikatlar...

Narin'in katledildiği köyde ilişkiler feodal bağlar üzerinden şekilleniyordu. Öte yandan bu köy, devlet ve tarikatlarla olan güçlü bağlantılarıyla da biliniyordu.

Jandarma'nın araştırmasına göre birçok aile üyesinin cinayeti başından beri bildiği ve ağız birliğiyle gizlemeye çalıştığı belirtildi. Bu nedenle sahte ihbarlar ve yanıltıcı bilgiler yayıldı, arama ekiplerinin Narin'e ulaşması engellenmeye çalışıldı.

Ailenin AKP ile olan ilişkisinin çok güçlü olduğu sadece köyden ya da aileden gelen bir bilgi olmanın ötesinde AKP'li milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu'nun da yorumlarında yer almıştı. Ensarioğlu'nun "Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var çünkü aile, bizim dostlarımızdır" ifadesi olayın ilk günlerinde gündem olmuştu.

Cinayetin aileyle ilişkili olabileceğine dair iddiaların giderek güçlendiği zamanlarda Hizbullah'la bağlantılı HÜDA PAR, aileye destek açıklaması yapmayı sürdürüyordu. HÜDA-PAR Genel İdare Kurulu Üyesi Vedat Turgut, Diyarbakır'daki Adli Tıp Kurumu önünde yaptığı konuşmasında çocuk cinayetlerini "Avrupa kültürü" olarak nitelendirerek şöyle konuşmuştu:

"Bizim inancımıza göre, bırakın bir çocuğu, bir insanı bile sebepsiz yere öldürmek ebedi cehennem sebebidir. Yani bir insan herhangi bir sebep olmadan bir insanı öldürürse onun yeri ebedi cehennemdir. Bu tür vahşilikler, vandallıklar içimizden çıkmayacak. Bunlar bizim kültürümüz değil, bunlar Avrupa'nın, Amerika'nın, İsrail'in kültürü. Bu kültürü kimler ne amaçla aramıza koydu onu araştırmak lazım."

Ayrıca Tavşantepe Köyü'nde Hizbullah soruşturmaları kapsamında birkaç kez mühimmat ve kayıp ceset araması yapıldığı ortaya çıkmıştı. Narin'in cansız bedenini dere yatağına gizleyen Nevzat Bahtiyar'ın da Hizbullah'a yakın olduğu iddia edilmiş ve hilafet sancağı önünde çekilen fotoğrafları ortaya çıkmıştı. 

Soruşturmada ihmaller zinciri

Soruşturmanın tamamlanmasını, Narin'in katillerinin bulunmasını uzatan nedenlerden biri de ihmaller zinciriydi.

Eski Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, aylar önce yaptığı açıklamada, aile bireyleriyle ilgili ilk temasın olaydan 8 gün sonra kurulduğuna ve geç kalındığına dikkat çekmişti. Soruşturma makamlarının ve kolluk birimlerinin, ihbarın ilk anından itibaren aileye yönelik şüphe üzerine hareket etmediğini vurgulayan Eren, "Tanık beyanlarıyla Narin kaçırılmış algısı oluşturulduğunu" söylemişti.

Eren, soruşturmaya zarar verdiğini düşündüğü çok sayıda unsuru da sıralamıştı: Ortaya çıkan çelişkilere karşın yeniden alınmayan ifadeler, resmi raporlara giren sadece beyana dayalı "tespitler", bilimsel olarak sonuçlanmayan veriler hakkında yapılan açıklamalar...

Medyanın imtihanı

Narin’in neden bulunamadığı, neden öldürüldüğü ve katillerinin kim olduğu aylarca speküle edildi.

8 yaşındaki kız çocuğunun başına gelen felaket, tüm toplumun başına gelen bencillik, bireycilik, hep-bencilik hastalığını, giderek yayılan bir yozlaşmayı da gözler önüne serdi.

Halkın "uyumayan gözü" olmak, maddi olguları sunmak, kafa karışıklıklarını gidermek ve böylece yaşananların ne anlama geldiğine, halkın ne yapabileceğine dair bağlamı sağlamakla görevli olan medyayı, reyting düşkünlüğü, magazinsellik, tık avcılığı ele geçirdi.

Halkın hakikate ve bilgiye erişim hakkı, olguya dayalı bilgileri, yorum ve eleştiriden açıkça ayırma zorunluluğu, kritik bilgileri saklamama gibi ilkeler bu dönemde rafa kalktı.

Muhabirler yayınlara katılırken ya da sosyal medyadan paylaşımlar yaparken hep bir şey bildiklerini, bunun herkes tarafından da bilindiğini, zaten kamuoyunun da ne olduğunu bildiğini ima edip durdu. Oysa kamuoyu bilmiyordu. Gazeteciler, bilmeyen kamuoyunun merakını celbetmek için "Bana bakın" diye el kol sallıyordu.

➽ Paylaş:
“AKP zihniyetinin erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormusunuz?..”
Okurlara..