Tunus, Libya, Mısır ve şimdi Suriye... Hangi ülkeye demokrasi geldi?..
Tunus, Libya, Mısır ve şimdi Suriye...
Yönetimleri devrilen ülkelerde neler yaşandı? Hangi ülkeye demokrasi geldi?
Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali, Libya'da Muammer Kaddafi, Mısır'da Hüsnü Mübarek ve şimdi de Suriye'de Beşar Esad yönetimi devrildi.
Arap baharı adıyla başlayan ve günümüzde son olarak Suriye'de rejimin yıkılmasıyla süren isyanlarda bu ülkelerde geçmişten bugüne neler yaşandı? Yönetimleri devrilen ülkelerin hangilerine demokrasi geldi? Suriye'yi neler bekliyor? Türkiye bu yaşananlardan nasıl etkilenecek? İşte merak edilenler...
ARAP BAHARI NEDİR?
Tunus'ta bundan 10 sene önce "ekmek, onur ve özgürlük" sloganıyla başlayan ve kısa sürede birçok Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkesine yayılan "Arap Baharı" adı verilen süreç "darbe, karşı devrim, iç savaş ve dış müdahaleler" nedeniyle adeta kara kışa döndü.
TUNUS'TA İSYAN VE KANSIZ DEVRİM (14 OCAK 2011)
İsyan korku duvarlarını yıksa da alternatifsizlik veya öne çıkan alternatifin eskiyi aratan icraatları yüzünden statüko bütün despotik formlarıyla geri döndü.
Bütün bu tablo içinde Tunus'ta iktidarın kansız el değiştirmesi sayesinde göreceli bir başarı hikâyesi teselli olarak bir kenarda duruyor.
11 YILDA GELİNEN NOKTA
Büyük Orta Doğu demokrasi hayallerine kavuşamazken, 10 yıl içinde milyonlarca insanın evsiz bırakıldığı, gazetecilerin daha çok hapsedildiği, işsizliğin kronikleştiği, yoksulluğun arttığı, gösterilerde öne çıkmalarına karşın kadının statüsünün gerilediği bir tablo oluştu.
MISIR'DA İSYAN, DEVRİM VE DARBE (25 OCAK 2011)
Arap Baharı'nın ikinci durağı Mısır oldu. 25 Ocak 2011'de başlayan isyanlar üç hafta gibi kısa sürede 30 yıllık Mübarek iktidarını devirdi. Adı yolsuzluklarla anılan Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011'de görevi bıraktı.
Büyük umutlarla başlayan süreç, bir yıllık sivil yönetim sonrası 3 Temmuz 2013'te ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yapılan askeri darbeyle neticelendi.
Darbe sürecinde katledilen yüzlerce Mısırlının yanı sıra çok sayıda tutuklama ve idam kararları alındı. Ordu, siyaset üzerindeki etkisini artırarak muhaliflere karşı baskıcı bir kampanya yürüttü. Ekonomik olarak giderek fakirleşen Mısır, Arap Baharı sürecinin ardından terör eylemlerine de sahne oldu.
LİBYA'DA İSYAN VE KADDAFİ'NİN LİNCİ (17 ŞUBAT 2011)
Libya'da 42 yıl hüküm süren Kaddafi'ye karşı başlatılan gösterilere, yönetimin çok sert karşılık verdi. Gösterilerin 17 Şubat 2011'de silahlı mücadeleye ve sonrasında iç savaşa evrilmesinden sonra 19 Mart 2011'de Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen toplantıyla "uluslararası müdahalenin" yolu açıldı.
Arap Baharı isimli sürecin hafızalarda iz bırakan en önemli sahnelerinden biri de devrik lider Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de Sirte'de öldürüldüğünü gösteren görüntüler oldu.
Ülkedeki çalkantılı durum 7 Temmuz 2012'deki seçimlerle bir süre aşılsa da ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter, yönetim boşluğundan yararlanarak kontrol ettiği alanı genişletmeye çalıştı.
Libya'nın BM nezdindeki meşru hükümeti, Türkiye ile Kasım 2019'da deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, askeri ve güvenlik işbirliği mutabakat muhtıraları imzaladı.
Türkiye'nin de desteğiyle Libya hükümeti, 2020 yılının ilk yarısında, Hafter ve uluslararası destekçilerini ülkenin batısından çıkarmayı başardı ve çatışmalara denge getirdi. Ülkedeki krizin siyaset yoluyla çözülmesi için diyalog çabaları devam ediyor. Ancak, Hafter'in kontrolündeki milislerinin silahlarını ellerinde tutması nedeniyle ülkedeki güvenlik ve istikrara ilişkin kaygıları devam ettiriyor.
YEMEN'DE DARBE, İÇ SAVAŞ VE SALGINLAR (27 OCAK 2011)
1978'den beri Yemen'de iktidarı elinde tutan Ali Abdullah Salih'e karşı 27 Ocak 2011'de başlayan ayaklanmalar, Salih'in görevden çekilerek yerine yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi'nin geçmesi ve ardından Hadi'nin 21 Şubat 2012'de tek aday olarak girdiği seçimlerde ülkenin yeni Cumhurbaşkanı seçilmesiyle neticelendi.
Daha sonra güvenlik boşluğundan kaynaklı El Kaide gibi terör örgütleri ülkede faaliyetleri için nefes alacak ortamı buldu. Yönetim boşluğundan yararlanan Husiler, başkent Sana'ya ilerleyerek hükümete darbe yaptı.
Suudi Arabistan'ın öncüsü olduğu askeri koalisyon, 26 Mart 2015'te Yemen'e askeri müdahale kararı alırken bu gelişme ülkedeki iç savaş için de tarihi bir dönüm noktası oldu.
Yemen'de ortaya çıkan karanlık tabloda temiz su, gıda ve sağlık gibi temel hizmetlerin eksikliğinin sebebiyet verdiği kolera, binlerce Yemenlinin canına mal oldu. Salgınlar, yerinden edilmiş milyonlarca insanın hayatını hala tehdit ediyor. Yemen'de açlık ve hastalıklar nedeniyle yaşanan dram, Birleşmiş Milletler tarafından "dünyanın en büyük insani felaketi" olarak parmakla gösteriliyor ve adlandırılıyor.
BAHREYN (14 ŞUBAT 2011)
Körfez ülkeleri arasında halkın çoğunluğu Şii olan ancak Sünni bir monarşiyle yönetilen Bahreyn'e, 14 Şubat 2011'de ulaşan isyanlar, tıpkı Libya'daki gibi hükümetin sert müdahalesiyle karşılaştı.
Protestoculara yönelik şiddetli müdahaleler sonucunda ölü, yaralı sayısı ile tutuklamalar artarken gösterilere katılım da arttı. Yönetim, gösterileri bastıramayınca Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) 14 Mart 2011'de Bahreyn'deki gösterilere ortak askeri güçle müdahale kararı aldı.
Yine Suudi Arabistan'ın öncülüğündeki askeri müdahale neticesinde gösteriler bastırılırken bu durum gelişmeleri yakından izleyen İran'ın tepkisine yol açtı.
Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, Mayıs 2012'de aldığı kararlarla ülke anayasasında değişikler yaparak talepleri karşılamaya çalıştı. Ancak Bahreyn yönetiminin ülkedeki muhalif gruplara karşı baskısı devam ediyor.