Emeğiyle geçinenler nefes dahi alamaz hale getirildi, üretim krize girdi ve...
Ülke, 2024 yılına umutla değil, belirsizlikle adım attı. Şimdi bir yıl daha yeni beklentilerle ancak aynı zorluklarla geliyor. “Rasyonele dönüş”ün ardından koca bir yıl geçti, Şimşek reçetesinin yükü ağırlaştı. Emeğiyle geçinenler nefes dahi alamaz hale getirildi, üretim krize girdi, ekonomi daraldı, yüksek enflasyonu düşürme hesapları tutmadı...Şimşek reçetesinin yükü ağırlaştı
2024, tek adam rejiminin varlığını sürdürme çabası içinde ortaya koyduğu politikaların gölgesinde, ekonomik gerçeklerle yüzleşme yılı oldu. Yerel seçimlerin hemen öncesinde halkın alım gücünü artırmak bir yana, seçim odaklı politikalar, toplumun zaten kırılgan olan güvenini daha da zedeledi.
31 Mart yerel seçimlerinin geride bırakılmasıyla yokuş aşağı yolculuk sürdü. İktidar, yarattığı krizin küfesini de sırtına yüklediği yurttaşa, “sabır” türkülerine geri döndü. Saray rejimi, varlığını kol kola sürdürdüğü sermayenin memnuniyetini sağlamak için emek düşmanı politikalarına hız kesmeden devam etti. Bu yıl ara zam yapılmayan asgari ücret, açlık sınırını yalnızca ilk 3 ay geçebildi. İnsanca yaşama koşullarını sağlayacak ücretler unutuldu, ufukta yoksulluk sınırı dahi görülmedi. Enflasyonda zirve her ay Türkiye’nin oldu. Mayısta yüzde 75’e kadar yükselen resmi enflasyon, eylülde OECD ortalamasının 10 katına kadar çıktı. Merkez Bankası, yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 38’den yüzde 44’e revize etti.
Ekonomide mevcut sorunlar iyileşmezken onlara yenileri eklendi. Yılın ikinci yarısında sanayide çarklar durma noktasına geldi. Yüksek faize rağmen kredileri baskılama planı da tutmadı. Hem faiz, hem kredi ve kredi kartları katlandı. Milyonlar yılı borç batağında geçirdi. Değer kaybeden TL, uzun vadeli çözümler yerine kısa vadeli ve sürebilirliği olmayan politikalarla desteklenmeye çalışıldı. Yüksek faizle birlikte carry trade zirveyi gördü. Aralıkta Merkez Bankası, aylarca yüzde 50’de sabit bıraktığı politika faizini, 250 baz puanlık indirimle yüzde 47,5 seviyesine çekti.
Erdoğan, yılı “Nas”a göz kırparak kapattı. Yılın son günlerinde ekonomist gömleğini yeniden giyen Erdoğan, “2025’te faiz inecek ki enflasyon da insin” diyerek yeni yılın nasıl geçeceğinin sinyalini verdi. 2025’i denge arayışıyla geçirmesi beklenen Türkiye ekonomisi için kırılganlığın artması, umutların daha da ertelenmesi riskini taşıyor. Buna rağmen yeni yıla ışığı, yurttaşların tüm zorluklara rağmen kırılmayan mücadele iradesi tutuyor. Yıl boyunca sokaklarda, fabrikalarda ve meydanlarda yükselerek umudu canlı tutan seslerin yükselmesi şart.
∗∗∗
İBRAHİM EKİNCİ: TEK ADAMIN FATURASI
Bu yıl, ekonomik sorunlar bakımından, hatta Şimşek’in program başlangıcından bu yana geçen bir buçuk yılda anca iki arpa boyu yol alındı diyebiliriz. Enflasyonda, 2024’ü, dezenflasyon programının başladığı Haziran 2023’ün yaklaşık 10 puan kadar üzerinde kapatacağız. Ekonomi yavaşladı. Atıl işgücü torbasındaki kişi sayısı 2,4 milyon kişi artarak 11 milyonu geçti. Emekçi kesimler için kıyamet gibi bir devrin içindeyiz. Vergi düzeninde kayda değer adım atılmadı. İhale düzeninde hiç adım atılmadı. Hükümet harcamaları göklerde dolaşmaya devam ediyor. Şirketler kesiminde batışlar, konkordato ilanları belirgin şekilde artıyor. Kredi, kredi kartı borçlarını ödeyemeyenler sayısında da yine belirgin artış var. Vergide adalet için kayda değer tek bir adım atılamadı. Kaynak yutan kayırmacı ihale sistemini düzeltmede tek bir adım atılamadı. Yurtdışına insan kaynağı göçü çok yüksek seviyelerde, sermaye çıkışı yüksek seviyelerde. Yurtdışına portföy yatırımları tarihi seviyelere çıkmış. Koca memleket, yıllardır -tek hane enflasyon 2027’de ancak dediklerine göre- tek bir kişinin verdiği kararın, durdurulamayan “tek adam rejimi”nin itikada gömdüğü ama aslında sermaye kesimine servet transferini öngören Nas politikasının faturasını ödüyor. Bütün yük emekçilerin sırtında. Asgari ücret gösterdi ki 2025’te de bu devam edecek. 2025’te hedef enflasyonun (yüzde 21) tutması mucizeye yakındır. Asgari ücretli bu enflasyonu da ayrıca ödeyecek. Çünkü Şimşek’in dezenflasyon programı para politikası tarafında politika faizi ile maliye politikası tarafında sadece maaş ve ücretlerin baskılanması ile ve üçüncü olarak kurun baskılanması ile yürütülüyor… Bu program ağırlıkla yabancı fonlara, kreditörlere, yatırımcılara dönüktür. Nebati’nin kozu KKM’ydi. Şimşek’in kozu yüksek faiz – baskılı kurdur. Bu sayede 25 milyar dolar civarında carry trade girişi, 23 milyar dolar civarında portföy yatırımı gelmiş. Hukuka, mülkiyet güvencelerine bakan doğrudan yatırımlarda kıpırdanma yok.
Şimdi Erdoğan’ın baskısıyla, sermaye kesiminin baskısıyla faiz indirimlerine başladılar. Erdoğan’ın daha fazlasını isterse bu yıl işlerin tersine dönmesi işten değildir. Bu hükümetin, hükümet etme tarzı enflasyonisttir. Türkiye bu hükümetten kurtulmadan hiçbir ekonomik sorununu çözemez. Siyasette tek adam rejimi, ekonomide de tek adamlık istiyor, emirle yönetilen bir ekonomi öngörüyor. Oysaki kurulu sistem öyle değil. Arızalar, krizler çıkması kaçınılmazdır. Ulusal kaynakları siyaseten dağıtıyor. 2025’te faize 2 trilyon ödeyeceğiz. Borç stokunun milli gelire oranı düşük diye dolanıyorlar ama Türkiye’nin dünyada en yüksek faiz ödeyen ülke olduğunu söylemiyorlar.
∗∗∗
SELİN PELEK: EMEK DÜŞMANI PROGRAMIN TEK BAŞARISI YOK
Enflasyonla mücadele adı verilen Mehmet Şimşek programı, enflasyonun nedenine ücretler olarak yaklaşıp bunu baskılamaya gitti. Bu yıl temmuzda asgari ücrete ara zam yapılmaması bunun göstergesi. 2025 için yapılan zamda da yüzde 50’ler civarında olan enflasyona rağmen yüzde 30 zam oranı tercih edildi. Bu programda ücretler kasıtlı olarak geriletiliyor. Buna karşılık tepkiler ise maalesef tekil ve cılız kalıyor. Emekçilerin sesi yeni yılda daha güçlü çıkmalı ki bu emek düşmanı programla mücadele edilebilsin. 2024 boyunca sadece asgari ücretliler değil genel yoksullaşma da artmaya devam etti. Bu kadar baskılama, vergi artışı, yüksek faiz, ücret geriletmeye rağmen enflasyonu düşürmede başarısız oldular. Enflasyon hâlâ yüzde 50 civarında, asgari ücret zammı ise beklenen enflasyona göre yapıldı.
Bu başarısız programın başarısızlığı emekçinin sırtına yükleniyor. Yıl boyunca kur baskılandı. İhracatçıların itirazları oldu, kurla rekabet edilemediğiyle ilgili. İhracatçılar "Bu kurla rekabet edemiyoruz; avro, dolar TL karşısında yeterince artmıyor" diye konuştu. Onları susturmak için de düşük ücretlere başvuruldu, bu da zaten başlı başına emek düşmanı bir hamle. Ne büyüme performansında ne enflasyonla mücadelede Şimşek programının şimdiye kadar bir başarısını göremedik. İşsizlik, Türkiye’nin yapısal sorunu olarak varlığını sürdürüyor. Sanayi bu yıl küçüldü, büyüme hizmetlerle gerçekleşti bu da ekonomik olarak zayıf bir performans gösterildiğinin bir işareti.
Çalışma saatleri de yüksek seyretmeye devam etti. Emekçiler haftada 40 saatin üzerinde çalıştı. Şimşek programı, krizi çalışanın sırtına yüklediği için hedefe giden yolu tersine çevirmek gerekiyor. Yani ücretlerin geriletilmesini sonlandırıp kâr çekişli enflasyonla mücadele programına ihtiyaç var. Hedef tutturma bahanesiyle sermayeye aktarılan kaynaktan vazgeçilmeli. Bu yıl vergi artışları da sermayeye değil halka yönelik yapıldı. Düzelme ancak emek yanlısı, sermayeye aktarılan kaynağın emeğin lehine döndürülebildiği bir programla mümkün. Bunu tersine çevirmek de ancak örgütlü ve kararlı bir mücadeleyle olur.
Melis Ay / Birgün