"Koruyamazsak bu ülke yaşanmaz hale gelecek..."
Cengiz Holding’e ait Truva Bakır Maden Projesi’nin, Kaz Dağları’ndaki %79’luk maden ruhsatı alanını tehdit ettiği belirtiliyor. Yöre halkı, "Ormanlarımız talan ediliyor, koruyamazsak bu ülke yaşanmaz hale gelecek" uyarısında bulundu...
Kaz Dağları'ndaki Truva Bakır Maden Projesi ile ormanlarımız talan ediliyor: Koruyamazsak bu ülke yaşanmaz hale gelecek
Kaz Dağları’ndaki Truva Bakır Maden Projesi’ne karşı çevre örgütleri ve bölge halkı, İzmir’de birleşerek tepkilerini dile getirdi. Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ve Kaz Dağları Ekoloji Platformu’nun çağrısıyla toplanan protestocular, “Vahşi madenciliğe hayır” pankartı açarak, bölgedeki ekosistemin tehdit altında olduğunu vurguladı.
Madenin çevreye vereceği zararlara karşı direnen halk, projeyi protesto etmek için Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde toplandı.
"KAZ DAĞLARI'NIN YÜZDE 79'U MANDELER RUHSATLI"
EGEÇEP Eş Sözcüsü Baha Okar, Kaz Dağları’ndaki maden faaliyetlerine karşı sürdürdükleri mücadelenin sebeplerini anlattı. Okar, “Cengiz Holding’in altın-bakır madeni için, Ekim ayından bu yana Kaz Dağları’nda devam eden ağaç kıyımını protesto etmek, yaşam alanları yok olan köylülere destek olmak, bölgenin endemik türlerini korumak için buradayız” dedi.
"600 HEKTAR ALANDA 1 MİLYON AĞAÇ KESİLDİ"
Yöre halkından Ferzan Aktaş, Kaz Dağları’ndaki maden ruhsatlarının artan şekilde çevreyi tehdit ettiğine dikkat çekti. “Kaz Dağları'nın yüzde 79'u maden ruhsatlarıyla işgal edilmiş durumda. Şu anda uğraştığımız proje, Cengiz Holding’in Halilağa altın ve bakır maden projesi. 600 hektar alanda maden açılmak isteniyor, bu alanda bir milyondan fazla ağaç kesildi” diye konuştu. Aktaş, bunun sadece ağaç kıyımıyla sınırlı olmadığını, projenin açılması durumunda bölgedeki üç köyün haritadan silineceğini ve su kaynaklarının zehirleneceğini de belirtti.
"İLİÇ FELAKETİ KAZ DAĞLARI'NDA TEKRAR EDİLEBİLİR"
Kaz Dağları’nda Cengiz Holding’e ait Truva Bakır Maden Projesi’nin yarattığı çevre tahribatına karşı bir araya gelen çevreciler ve yöre halkı, İzmir’de protesto eylemi düzenledi. Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) ve Kaz Dağları Ekoloji Platformu'nun liderliğinde toplanan grup, Kaz Dağları’ndaki ekosistemi savunarak, “Vahşi madenciliğe hayır” pankartları açtı. Protestocular, "Koruyamazsak bu ülke yaşanmaz hale gelecek" diyerek, projeyle birlikte ormanların yok olacağı ve su kaynaklarının zehirlenebileceği uyarısında bulundu.
"YÜKSEK İZİN VE RUHSAT TALEPLERİ İLE ORMANLARIMIZ TALAN EDİLİYOR"
Aktaş, hükümetin maden ruhsatlarını hızla dağıttığını, bunun da doğal varlıkların yok olmasına yol açtığını belirterek, “Devletin her köşesinde, her maden ruhsatı bir başka ormanın ve su kaynağının yok olmasına neden oluyor” dedi. Bölgede yıllardır mücadele ettiklerini ve birçok davayı kazanmalarına rağmen, şirketlerin tekrar izin alarak projelerine devam edebildiklerini ifade etti.
"HER AĞACI SAVUNMALIYIZ"
Aktaş, Kaz Dağları'ndaki mücadelelerinin ülke genelinde bir örnek haline gelmesi gerektiğine dikkat çekti. “Bizim için her ağaç, her su kaynağı, her canlı önemli. Eğer bu talanı durdurmazsak, bu ülke yaşanmaz hale gelecek. Hep birlikte sesimizi duyurmalı ve bu madencilik katliamına karşı birleşmeliyiz” dedi.
"GÜN GEÇMEDEN ÖNLEMLER ALMALIYIZ"
Ege Çevre ve Kültür Platformu ve Kaz Dağları Ekoloji Platformu’nun liderliğindeki eylemciler, Kaz Dağları’ndaki ekosistemi korumak için daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı. Protestocular, bu maden projelerinin sadece bölgedeki halkı değil, tüm Türkiye’yi olumsuz etkileyecek bir felakete yol açabileceğine dair uyarılarda bulundu.
EGEÇEP Eş Sözcüsü Baha Okar, "Cengiz Holding’in altın-bakır madeni için, Ekim ayından bu yana Kaz Dağları'nda devam eden ağaç kıyımını protesto etmek, maden yüzünden yaşam alanlarını, geçim kaynaklarını kaybedecek olan, sağlıkları kötü etkilenecek olan köylülere ve Kazdağları'nda mücadele eden arkadaşlarımıza destek olmak, yaşam alanı yok olacak binlerce canlıyı, Kaz Dağları’nda yetişen endemik türleri, Kaz Dağları’nın bir bütün olan ekosistemini korumak için toplandık" dedi.
Yöre halkından Ferzan Aktaş ise Kaz Dağları'nda madenlere karşı yıllardır mücadele etmek zorunda olduklarını belirterek "2019 yılında Kanadalı şirketi 425 gün süren bir çadırlı nöbetin sonunda Kaz Dağları'ndan kovalamayı başardık. Fakat ne yazık ki tek bir proje değil Kaz Dağları'nın yüzde 79'u madenlere ruhsatlı. Bu demek oluyor ki her köyün başında bir maden projesi var. Şu anda maalesef uğraştığımız Cengiz Holding'in Halilağa altın, bakır maden projesi. 600 hektar gibi kocaman bir alanda bu madeni açmak için şu anda bir milyondan fazla ağacımızı kesildi. Fakat zarar sadece ağaçların kesilmesiyle bitmiyor. Ne yazık ki madeni açıldıktan sonra yaratacağı tahribatın hiçbir şekilde geri dönüşü olmayacak. Eğer bu maden açılırsa üç köyümüz tamamen haritadan silinecek civar köyler yaşanmaz hale gelecek ve yörenin 55 köyünün su kaynağı Kocabaş çayı sadece maden için tahsis edilecek ve maden için zehirlenecek su. Çünkü altın için çok fazla suya ihtiyaçları var altını ayrıştırmak için" dedi.
"KORUYAMAZSAK BU ÜLKE YAŞANMAZ HALE GELECEK"
"İliç'te yaşadığımız korkunç felaketin Kaz Dağları'nda olması çok olası" diyerek sözlerini sürdüren Aktaş, şunları söyledi:
"Bütün köylülerin tepesinde olan devasa bir atık barajı inşa etmek istiyorlar ve bu asist gölüne dönüşecek. Buranın patlaması demek, bütün Ezine peynirinin, Çanakkale domatesinin birçok tarım ürününün, elmanın yetiştiği toprakların zehirlenmesi, yıkıldığında bütün burayı sulayan su kaynaklarının, ağır metal zehirlenmesi anlamına geliyor. Bu yüzden biz bu madeni açtırmak istemiyoruz. Yıllardır mücadele ediyoruz. Yıllardır onlarca dava açtık. Davaları kazanmamıza rağmen bir şirket istedi diye kararlar yukarıdan tekrar bakanlıktan değiştirildi. Şirketin işletme izni bir mahkeme durdurma kararı ve iptal kararı verirken maalesef gidip tekrar yeni bir izini bir hafta içinde alabiliyorlar. Oradaki köylülerimiz de canla başla bütün işlerini, güçlerini bırakıp madene karşı yaşam mücadelesi veriyor. Ne yazık ki ülkenin her köşesi benzer bir durumda. İnanılmaz bir rant için maden açılma ruhsatları peynir, ekmek gibi dağıtılır durumda. Eğer ormanlarımızı su kaynaklarımızı koruyamazsak bu ülke yaşanmaz hale gelecek. Biz bunun sesini duyurmaya çalışıyoruz. Çok geç olmadan hep birlikte bu maden talanına karşı birleşmeliyiz. O yüzden diyoruz ki her ağacı tek tek savunmak zorundayız. Öyle bir dönemde yaşıyoruz şu anda. Biliyoruz ülkenin gündemi çok yorucu, çok kalabalık şu anda. Sesimizi duyurmamız zor oluyor. Ama sizlerden ricam sesinizi büyütmeniz, sesinizi duyurmanız ve bize desteklerinizi esirgemeniz."