Rejime karşı ise halk bir kez daha sokaklara döküldü...
Belediye başkanlarının da arasında olduğu 48 kişinin tutuklanmasıyla birlikte Saray rejimi yeni bir eşiği aştı. Hedefi kurumsallaşma olan rejime karşı ise halk bir kez daha sokaklara döküldü. Yurttaşlar Saray’a meydan okuyor. Siyaset Bilimciler, “Yaşananlar, Cumhur İttifakı’nın barışçıl yollarla iktidarı bırakmayacağının ilanı” dedi. Toplumun birleşik muhalefet çabaları ve büyüyen mücadelesinin ise ülkedeki değiştirici güç olacağına vurgu yapıldı...
Cumhur ölüyor, halk geleceğe yürüyor
Ülkede yeni bir dönemin kapısını aralamak isteyen Saray rejiminin son hamlesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve aralarında Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ile Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murta Çalık da olmak üzere onlarca çalışma arkadaşını tutuklamak oldu.
Hukukun rejimin kurumsallaşması için araç kılındığı, gençlerin, kadınların, emeklilerin, işçilerin; toplumun tüm kesiminin düşman ilan edildiği, emek meslek odalarının, sendikaların işlevsizleştirilmeye çalışıldığı, gazetecilerin tutuklandığı, Saray’a karşı itiraz eden tüm yurttaşların gözaltına alınıp, tutuklandığı koşullarda iktidar bloku dün halkın iradesine yeni bir darbe indirdi.
İstanbul’a uygulanan giriş çıkışları yasaklarıyla, sosyal medyaya uygulanan sansürlerle, RTÜK eliyle medyanın karartılmasıyla ülkede olağanüstü koşulları da hayata geçiren rejim, ülkenin geleceğini de abluka almaya çalışıyor.
Ancak memleketin dört bir köşesinde rejime karşı hareket eden milyonlar, ne olursa olsun mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini de ortaya koyuyor.
Tutuklama kararının ardından da sokaklara dökülen ve CHP’nin ön seçim sandıklarına destek veren yurttaşlar, rejime karşı birleşerek mücadele etmenin de önemini ortaya çıkardı.
Tutuklamanın ardından ülkede yeni bir eşik daha atlanırken Siyaset Bilimciler Ayşegül Kars Kaynar ve Seren Selvin Korkmaz yaşananları değerlendirdi.
CUMHURİYET ASKIDA
Cumhuriyet değerlerine düşman rejimin kendine yeni bir ülke yaratmaya çalıştığını vurgulayan Kaynar, tutuklamayla beraber Cumhuriyet’in tamamen askıya alındığını belirtti.
Kaynar, “Kimilerine göre sadece bir devlet, kimilerine göre ise hem bir devlet hem de bir hükümet biçimi olan cumhuriyet yönetimi, temsil sistemine dayanır. Halk bu yönetimde ne kadar yer alır ve halkın iradesi seçimler yoluyla iktidara ne kadar yansırsa, cumhuriyet de o kadar demos’a yayılır ve demokratikleşir. 19 Mart’ta mevcut iktidar, seçimler yoluyla iktidar değişimini reddettiğini gösteren ilk adımı atarak İstanbul’da soruşturmalar başlatmıştı. Dün ise, en güçlü cumhurbaşkanı adayını tutuklayarak açıkça barışçıl yollarla iktidarı bırakmayacağını ilan etti. Bu ilanıyla Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’i askıya aldı” dedi.
“Cumhuriyet’in askıya alındığı ve yeni devlet biçiminin henüz doğmadığı bu alacakaranlık, daha çok gelişmelere gebedir” diyen Kaynar, şu ifadelere yer verdi:

İTTİFAKLARI SALLANTIDA
“Ülkede otokrasinin yükseliş döneminde değil, düşüş dönemindeyiz. Cumhur İttifakı ölmektedir. Yeni ittifak arayışları sallantıdadır. Anayasa can sıkmaktadır. Ama daha önemlisi, korku duvarları aşılmış; ulusal çapta bir direniş başlamıştır. 19 Mart’tan bugüne Cumhuriyet’i ve eşitliği savunmak için Muş’tan Çorum’a kadar kentlerde ve yerellerde milyonlarca insan meşru direnme hakkını kullandı. Yıllardır asgari ücrete mecbur bırakılan, gelecekleri ellerinden alınan, yoksullaşan ve sesi kısılan gençler, öğrenciler, orta sınıf ve proletarya, bir arada “halkı” yeniden görünür hale getirdiler. Evet, son iki yüzyıldır siyasi rejimlere gücünü ve meşruiyetini veren, egemenliğin tartışmasız tek sahibi olan halk, bir kez daha aramızda”
Mesele, sadece ana muhalefet partisinin meselesi değildi. Mesele, seçme ve seçilme hakkına sahip vatandaşlığın ve Cumhuriyet’in savunulması meselesiydi. Ancak büyük burjuvazi, halka bu direnişinde destek vermedi. Tam tersine ücretlerin baskılanması, vergi muafiyetleri ve değersiz Türk Lirası ile iktidara göbeğinden bağlı olan holdingler tüm bu sürece gözlerini kapadı. Yandaş işçi konfederasyonları da başlarını kuma gömdü. Dahası, başta Avrupa Birliği olmak üzere liberal Batı’dan ses çıkmadı. Avrupa, Türkiye’nin demokratik güçlerinin üzerini bir kalemde çizdi; onu Ortadoğu’nun çamuruna itti. Velhasıl, Cumhuriyetin askıya alınması ulusal ve uluslararası sermayenin sessiz desteği ile oldu.
DİRENİŞ HUKUKUNUN CEPHELERİNİ ÖRME ZAMANI
Bugün Cumhuriyet; bugün eşitlik ve özgürlük talebi orta sınıf ve proletaryanın oluşturduğu halkın talebidir. Askıya alınan Cumhuriyet yeniden yürürlüğe konulacaksa, bu halkın sadece ve sadece kendi gücüne dayanmak zorunda olduğu bir mücadele ile olacak. Türkiye’nin mücadele repertuarı geniştir. Seçimlerin hükümsüzleştirildiği bu dönemde, direniş hukukuna dayanan yeni cepheler örmek mümkündür. Egemen halk, aramızdadır!
Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz da sürecin alelacele hazırlandığına dikkat çekerken “Siyasi olduğu açıkça görülen bir dava süreciyle karşı karşıyayız” dedi. “Bu durum, toplumu ikna etmekten uzak olduğu gibi, siyasete ve iktidara yönelik tepkileri de şekillendirecektir” diye konuşan Korkmaz, sürecin kısa, orta ve uzun vadeli etkileri olacağının altını çizdi.
MUHALEFET GÜÇLERİ BİRLEŞİYOR
İlk olarak tüm muhalefet güçlerinin birleşmesinin önemine değinen Korkmaz, “Kendiliğinden ayrışmış olan muhalefet partileri ve aktörleri, iktidarın bu davası sayesinde bir araya geldi. Dün birbirine rakip olan isimler bile aynı safta buluştu. Muharrem İnce’nin CHP çizgisine yakın bir duruş sergilemesinden, Musavat Dervişoğlu’nun CHP ile birlikte Ekrem İmamoğlu’na destek vermesine, Ümit Özdağ’dan Selahattin Demirtaş’a kadar çok farklı siyasi görüşlerden isimlerin bu sürece tepki göstermesi, artık her muhalif aktörün kendisini tehdit altında hissettiğini gösteriyor. Bu durum, muhalefeti hem ahlaki hem de stratejik olarak birleştirdi” diye konuştu.
Sürecin CHP’de de kenetlenme yarattığını belirten Korkmaz, “Daha önce çok adaylı bir yarış konuşulurken, artık partinin tek bir odak etrafında birleştiği görülüyor. Bu da CHP’nin yeni bir örgütlenme sürecine girmesine ve sahadaki hareketliliğin artmasına yol açtı” ifadelerine yer verdi.
Son olarak tüm toplumun hareketliliğine değinen Korkmaz, şöyle konuştu: “Bu süreç, yalnızca CHP’yi değil, toplumu da harekete geçirdi. Protestoların başlangıç sürecine bakıldığında, toplumsal talebin CHP’yi daha büyük bir aksiyon almaya zorladığı anlaşılıyor. Bu durum, toplumda biriken öfke ve yorgunluğu açığa çıkardı. Gençlerin sokağa çıkma motivasyonu yalnızca İmamoğlu meselesiyle sınırlı değil; hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, liyakatsizlik, ifade özgürlüğüne yönelik baskılar gibi pek çok konu bu hareketliliğin tetikleyicisi oldu. Özellikle apolitik gibi görünen ama aslında siyaseti yakından takip eden geniş bir kesimin harekete geçmesi, bu adaletsizlik duygusunun ne kadar derinleştiğini gösteriyor. Riskleri göze alarak sokağa çıkan gençler, bu sürecin yalnızca bugüne değil, geleceğe de etki edecek bir kırılma noktası olduğunu ortaya koyuyor. 2023 seçimleri sonrası toplumsal muhalefet ile siyasal muhalefet arasında bir kopukluk oluşmuştu. Bu süreç, o kopukluğu ortadan kaldırarak gençlerle siyasileri yeniden bir araya getirdi. Kısa, orta ve uzun vadede Türkiye siyaseti üzerinde önemli etkileri olacak bir döneme girdiğimiz açıkça görülüyor”

∗∗∗
YILMAK, KORKMAK, OTURMAK YOK
Tutuklama kararının ardından gençler de bir kez daha Saraçhane’de toplandı. Birgün’e değerlendirmelerde bulunan Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümünden Ayşegül, “İlk günden beri buradayım. Ses çıkarmadıkça daha çok tepemize çıkıyorlar, özgürlüklerimizi elimizden alıp haklarımızı gasp ediyorlar. Ben bu hukuksuzluğa karşı direnmek üzere buraya geldim. Artık bir şeylere dur dememiz gerekiyor. Sonuna kadar direnmek, mücadele etmek lazım. Yılmak yok, korkmak yok, oturmak yok.
SONUNA KADAR MÜCADELE
Üniversiteye hazırlanan İrem de, “Gün geçtikçe daha da adaletsiz bir ülke olduğumuzu düşünüyorum. Her gün kadınlar öldürülüyor, ekonominin hali ortada ama yönetenlerin umrunda değil. Haksızlıklar, hukuksuzluklar öyle bir boyuta ulaştı ki artık halk buna dur demek üzere buraya direnmeye geldi. Ben de halkın sesine ses katmak için, bu sesi büyütmek için 4 gündür zaten buradaydım, bugün de buradayım, özgürlüğümüze kavuşana dek de burada olacağım.
HER GÜN GELECEĞİZ
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinden Berkay Yıldız ise şöyle konuştu: “Bir MSGSÜ’lü olarak gelinen noktadan hicap duyuyorum. Halkın seçtiği bir ismi tutuklamak, yerine kayyum atamak halkın iradesine yönelik bir saldırı. Biz işte bu hukuksuzluklara boyun eğmiyor, karşı çıkıyor, hayır diyoruz. Oysa burada ülkenin geleceği için direnen gençlere saldırılıyor, yüz seviyesiden plastik mermi kullanıyor, kimyasal silah olan gazlarla müdahale ediliyor. Bu barikatları biz gençlerin önüne kurmayın”
MESELE İMAMOĞLU’NU AŞTI
Adalet ve özgür bir yaşam için bugün buradayız. Meselenin Ekrem İmamoğlu’nu aştığını düşünüyorum, bu hakikaten bardağı taşıran son damla. Geri adım atmadıkları takdirde uzun bir süre de sokakta kalacağımızı, kalmamız gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Bu hakikaten bir dönüm noktası, aşılacak belki de son eşik. Halkı aptal yerine koyuyorlar, hep de bunu yapıyorlardı zaten. Belki de biz halk olarak bugüne kadar fazla efendiydik. Bundan sonra sokaktayız, direnişteyiz.
DEMOKRASİ İÇİN BURADAYIM
Alanda bulunan Bediz Babi de “Çatalca’da yaşıyorum, yani günlerdir bir nevi şehirdışındaydım. Bugün İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından buraya geldim. Tophane’den buraya yürüdüm… Oyumu burada, Saraçhane’de kullanmak, hak hukuk adalet demek istedim. Özgürlük için, bağımsızlık için, demokrasi için bugün bir eczacı olarak buradayım, yarın yine işimin başında olacağım” dedi.
∗∗∗
BU ÜLKE SALTANAT HEVESLİLERİNE TESLİM OLMAYACAK
İBB
Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında olduğu 48 kişinin tutuklama
kararının ardından birçok siyasi parti, emek meslek örgütü ve sendika
tepki gösterdi. Yapılan açıklamalarda Saray rejimine karşı birleşik
muhalefetin önemine vurgu yapıldı.
O açıklamalardan bazıları şöyle:
• TMMOB:
Sandıkta kaybedileni demokrasi dışı yollarla gasp etmeye çalışmak, halkın seçtiği belediye başkanlarını hedef almak ülkemiz demokrasisi adına utanç vericidir. Bu zihniyet tarihe kara bir leke olarak düşmüştür. Araçsallaşmış yargı eliyle, hukuk dışı yollarla, baskı ve zor yöntemleriyle muhalif siyasetçileri etkisizleştirme anlayışı terk edilmelidir. Sayın Ekrem İmamoğlu ve haksız, hukuksuz bir şekilde, talimatlı yargı kararlarıyla tutuklanan tüm siyasiler, belediye başkanları ve bürokratlar derhal serbest bırakılmalıdır. Bizler bu utancın karşısında dimdik durmaya, demokrasiyi ve halk egemenliğini savunmaya ve bu uğurda mücadele etmeye devam edeceğiz.
• KESK:
Seçimle gelenin, hukuksuz kararlarla susturulmaya çalışılması adaletin değil, siyasetin hükmüdür. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, yalnızca bir kişiye yönelik bir saldırı değil, halkın iradesine ve demokrasiye yapılan açık bir darbedir. Bu darbeye karşı, günlerdir sokaklarda iradesine sahip çıkanlar bir kez daha göstermiştir ki, bu halk size teslim olmayacak! Hukukun evrensel ilkelerine ve demokrasiye sahip çıkmaya devam edeceğiz. Dayanışmayı ve mücadeleyi her zamankinden daha fazla yükselterek bu karanlığı birlikte dağıtacağız.
• DİSK GENEL BAŞKANI ARZU ÇERKEZOĞLU:
Siyasi rakiplerinizi tutuklayarak bu ülkeye tarihi bir kötülük yapıyorsunuz. Ama halkın iradesini tutuklayamazsınız. Demokrasiyi tutuklayamazsınız. Cumhuriyeti tutuklayamazsınız. İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar daha yeni başlıyor. Bedeli ne olursa olsun, seçme ve seçilme hakkımıza, demokrasiye, Cumhuriyet’e ve ülkemize sahip çıkacağız.
• SOL PARTİ:
Bu halk size teslim olmaz! Karşısına çıkan adayları hapse attırarak ayakta kalmaya çalışan tek adam rejimi, bundan böyle karşısında halkı bulacak. Bu ülke saltanat heveslilerine teslim olmayacak. Umudumuzu kendi gücümüzden, gençlerimizden alacağız. Geleceği hep birlikte kazanacağız.
• EMEP:
Yaşanan bu tutuklama ülkedeki siyasal ve ekonomik gelişmelerin üzerine adeta tüy dikmiştir ve tek adam iktidarın pervasız, baskıcı ve faşist uygulamalarının devam ettireceğinin göstergesidir. Tek adam ve saray rejimine teslim olmayacağız.
• BİRLEŞİK METAL İŞ GENEL BAŞKANI ÖZKAN ATAR:
Mesele İmamoğlu veya bir siyasi parti meselesi değil. Mesele milyonlarca İstanbullu’nun sandıkta oy verip seçtiği belediye Başkanını ve yerel yönetimi, siyasallaştırılmış yargı vasıtasıyla, hayali gizli tanık beyanatlarıyla oldu bittiye getirip görevden alıp hapse atmak asla kabul edilemez, bu bir sivil darbedir. Demokrasi olmadan sendika da olmaz, toplu sözleşme de olmaz, hak da olmaz, ekmek de olmaz, gelecek de olmaz. Dün olduğu gibi bugün de demokrasi, adalet, eşitlik, mücadelemizi sürdüreceğiz.
• TİP:
İktidar, seçilmişleri tutuklayarak, tehditler yağdırarak hepimizi Saray Darbesi’ne razı etmeye çalışıyor. Yılmıyoruz, geri adım atmıyoruz, irademize sahip çıkmak için omuz omuza durmaya devam ediyoruz. Biz yılmayacağız, siz kaybedeceksiniz!
• TKP:
İktidarın genel oy hakkını ortadan kaldırmak için başlattığı yeni operasyon, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile yeni bir evreye girdi. Bu tutuklamanın hiçbir meşruiyeti yoktur.
• TKH:
Milyonlar Türkiye’nin geleceği, eşit, özgür, laik bir Cumhuriyet isteğiyle yollara dökülmüştür. Yeni bir ülke, yeni bir cumhuriyet için emekçileri, gençleri, kadınları ileri çıkmaya çağırıyoruz! Susmak, korkmak, geri adım atmak yok!
∗∗∗
SAĞ CENAHTAN DA TEPKİLER YÜKSELDİ
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, "Bu hukuksuz karar sonrasında kayyum atanması gibi vahim bir adım daha atılmamalı" dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu ise "Mahkeme kadıya mülk değildir" diye konuştu. Deva Partisi Başkanı Ali Babacan "argıyı araçsallaştırarak elde edeceğiniz tek şey daha fakir ve daha mutsuz bir Türkiye olur.” ifadelerini kullanırken Demokrat Parti Başkanı Güntekin Uysal, "İki asırlık demokratikleşme gayretini yok etmenize izin vermeyeceğiz" dedi.