İmamoğlu eylemlerindeki ORANTISIZ GÜÇ GÜN GÜN RAPORLANDI...
Ankara Barosu Toplumsal Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi (TODAM) 19 - 29 Mart eylemlerine ilişkin “Toplumsal Olay Takip Raporu”nu kamuoyu ile paylaştı. Raporda; yetkililer tarafından yurttaşların “sağlık hakkı”, “kötü muamele yasağı”, “güvenlik hakkı” ve “barışçıl toplanma hakkı” olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda tanınmış temel haklarının ihlaline neden olduğu belirtildi...
İmamoğlu eylemlerindeki orantısız güç gün gün raporlandı: Sağlık, barınma, ulaşım, güvenlik gibi haklar ihlal edildi
CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta tutuklanmasının ardından başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında yurttaşlar başta “seçme ve seçilme hakkı” olmak üzere temel politik haklarını savunmak için eylemler başlatmıştı.
Cumhuriyet'ten Aytun Ürkmez'in haberinde, Eylemlerin İstanbul’daki merkezi Saraçhane olurken; Ankara’da ise Güvenpark ve ODTÜ olmuştu. Kolluk kuvvetleri, buradaki eylemleri sert müdahalelerle bastırmış, müdahaleler sırasında şiddetli biber gazı kullanımı olmuştu. Bunun yanı sıra polisler eyleme katılan yurttaşları başta ters kelepçe olmak üzere insan haklarına uymayan yöntemlerle gözaltına almıştı.
ANKARA BAROSU HAREKETE GEÇTİ
Ankara’daki eylemlerde gözaltına alınan yurttaşların temel politik haklarını savunmak için Ankara Barosu; Toplumsal Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi (TODAM) , İnsan Hakları Merkezi, Avukat Hakları Merkezi, LGBTİ+ Hakları Merkezi, Kadın Hakları Merkezi, Çocuk Hakları Merkezi ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Merkezi avukatlarını görevlendirmişti. Bu merkezlerden avukatlar eylemlerin sürdüğü günlerde kolluk kuvvetlerinin gözaltına alma sürecinden sonra, gözaltına alınan kişilere emniyet ve adliye süreçlerinde gönüllü savunmalarını gerçekleştirdi.
RAPOR İLGİLİ KİŞİ VE KURUMLARLA PAYLAŞILACAK
Gönüllü savunmalarda görev alan TODAM; söz konusu eylemlerde yurttaşlara uygulanan ihlallere ilişkin hazırladığı 150 sayfalık “Toplumsal Olay Takip Raporu” hakkında bugün basın açıklaması düzenledi. Basın toplantısında Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu ile TODAM Başkanı Av. Eren Gönen ve Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyeleri yer aldı. Baro Başkanı Av. Köroğlu; raporun kamu kurumları açısından dikkate alınması gerektiğini belirterek; “Bu raporun, mağdurlar, mağdur vekilleri ve hak sahiplerine ulaşması; devam eden ve başlayacak soruşturmalarda kullanılması, başvurularda eklenmesi ile İnsan Hakları üzerinde çalışan STK’lerle paylaşmayı arzuluyoruz. Aynı zamanda raporumuzu TBMM’deki komisyonlara iletmeyi, yargı merciilerine sunmayı ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Merkezi Komiserliği’yle paylaşılmasını amaçlıyoruz” dedi.
SAĞLIK, KÖTÜ MUAMELE VE BARIŞÇIL TOPLANMA HAKKI İHLALLERİ YAŞANDI
Eylemlerde gerçekleşen insan hakları ihlallerinin tespiti 19 - 29 Mart tarihleri arasında gün gün rapora kaydedildi. Barışçıl toplanma hakkını kullanan bireylere başta orantılılık ve gereklilik ilkelerine aykırı olarak, uluslararası hukuk standartlarına uymadan tazyikli su ve biber gazına maruz bırakıldığı aktarılan raporda; “daha az ölümcül silah” olarak tanımlanan tazyikli su, biber gazı kapsülü ya da göz yaşartıcı gaz uygulamasının “sağlık hakkı”, “kötü muamele yasağı” ve “barışçıl toplanma hakkının” ihlaline neden olduğu tespitine yer verildi.
ÖĞRENCİLERİN EĞİTİM VE BARINMA HAKLARINA ORANTISIZ KISITLAMA UYGULANDI
Raporda, kolluk kuvvetlerinin eyleme katılanların görüntüsünü almasının “kişisel verilerin korunması” ve “toplantı ve gösterilere katılmak hakkı açısından” ihlale yol açtığı raporda kaydedildi. Bunun yanı sıra Ankara’daki eylemlerde en sert müdahaleler ODTÜ’de yaşanmıştı. ODTÜ içinde ve ODTÜ giriş kapısının önünde öğrencilere TOMA, biber gazı ve göz yaşartıcı gazlarla sert müdahalelerde bulunulmuştu. Raporda bu bu müdahaleler; “eğitim”, “barınma” ve “serbest dolaşım hakkına” ilişkin “orantısız ve keyfi kısıtlama” olarak değerlendirildi.
SAVUNMAYA KÖTÜ MUAMELE GERÇEKLEŞTİRİLDİ!
Ankara Valiliği’nce 21 Mart ve 25 Mart tarihinde eylemlere yönelik uygulanan yasaklamalara ilişkin raporda; “Valilik kararı somut ölçütlere uygun nitelikte olmayıp barışçıl toplanma hakkının, orantısız ve soyut iddialara dayanılarak ihlal edildiği değerlendirilmektedir” ifadeleri kullanıldı. “Kolluk müdahaleleri temel hak kullanımını engellemek amacıyla ve öngörülen şartlar oluşmadan gerçekleşmiştir” denilen raporda; 22 Mart’ta başlayan gözaltı süreçlerine ilişkin; “Gözaltı ve sonrasındaki süreçte avukat - müvekkil gizliliğinin ihlal edildiği, gözaltına alınan bireylerin ıslak kıyafet ile bekletildiği, avukat görüşlerinin yavaşlatıldığı, avukatların binaya alınmayarak -5 derecede bekletilmeleri neticesinde hem gösterici bireylerin savunma hakkının ihlal edildiği hem de avukatların şahsına yönelik kötü muamele gerçekleştirildiği tanık ve gözlemci raporları ile tespit edilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
‘ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK HAKKI DA İHLAL EDİLDİ’
Gözaltı süreçleri arından bireyler hakkında yapılan kavuşturmalar sonucunda verilen tutuklama ve adli kontrol kararlarına değinilen raporda, kararlara ilişkin; “Toplumda caydırma etkisi yaratması neticesinde temel hakkın kullanılmasının engellenecek şekilde tesis edilmesi ve tedbirin amacıyla orantısız şekilde cezalandırma sonucu doğuracak nitelikte uygulanması olarak kullanılması başta ‘özgürlük ve güvenlik hakkı’ ve ‘barışçıl toplanma hakkının’ ihlali olduğu değerlendirilmektedir” denildi.
BAKAN ‘USULİ GÜVENCEYİ’ İHLAL ETTİ
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 25 Mart’ta sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda protestoları “yasa dışı gösteri” olarak nitelendirip, “Sokakları terörize etmeye kalkışanlara, milli ve manevi değerlerimize, kolluk kuvvetlerimize saldıranlara asla taviz verilmeyecektir” ifadesini kullanmıştı. Bakan Yerlikaya’nın bu ifadelerine ilişkin raporda; “etkili soruşturma yükümlülüğüne dair usuli güvencenin ihlalini oluşturabilecek nitelikte olduğu” değerlendirmesine yer verildi. Aynı şekilde Emniyet Genel Müdürlüğü’nce kötü muamele iddialarına yönelik gerekli ve yeterli inceleme gerçekleştirmemesinin de “usuli ihlale” neden olduğu belirtildi.
‘KOLLUK KUVVETİ KASK NUMARASI VEYA SİCİL NUMARASI TAŞIMADI’
Eylemler sırasında çok tartışılan “görevli kolluk kuvvetlerinin çoğunun kask ve sicil numarası” taşımamasıydı. Bu konuya ilişkin raporda dikkat çeken tespitlere de yer verildi. Raporda konya ilişkin; “Kolluk kuvvetinin kask numarası veya sicil numarası taşımadığı, kolluk kuvvetinin kullandığı ekipman ve donanımların kimlik tespitini zorlaştırdığı ve hatta belli durumlarda imkansız kıldığı, bu nedenle göstericilere yönelik şiddet eylemlerinde bulunan kolluk görevlilerinin tespit edilemediği vurgulandı” ifadeleri kullanıldı. Eylemlerin dağılması sırasında ise güvenli çıkış hatlarının açılmadığı, bu nedenle yurttaşların “kapan” uygulamasına maruz kaldığı bildirilen raporda; gözaltı süreçlerinde bireylerin ıslak kıyafet ile bekletildiği ifade edildi.
‘AHİS VE ANAYASA’YA GÖRE İHLAL OLUŞTURMAKTA’
Raporun sonuç kısmında ise Ankara’daki eylemlerde uygulanan kolluk müdahalesi ile adli ve yargı uygulama ve kararlarına ilişkin; şu değerlendirmeye verildi:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve bağlı yasalarla tanınmış olan yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, düşünce ve kanaat hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, seyahat hürriyeti, özel hayata saygı ve kişisel verilerin korunması hakkı, örgütlenme özgürlüğü, sendika kurma hakkı, kanunilik, eğitim hakkı, hukuki güvenlik hakkı, seçme ve seçilme hakkı ve bu hakları evrensel boyutta ele alan barışçıl ve şiddet karşıtı gösteri hakkı orantısız kolluk müdahalesi ve hukuka aykırı idari işlem ve eylemler olduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen ihlaller ve fiili şiddet adlî ve idarî işlemler sırasında devam etmiştir.”