Beton şantiyeleri, madenler SINIRSIZ su tüketiyor!
Musluktan akmayan sular, günlerce süren kesintiler… Yurttaşlar pek çok kentte suya güçlükle ulaşıp hasret kalırken, beton şantiyeleri, madenler sınırsız su tüketiyor.
Beton şantiyeleri, madenler sınırsız su tüketiyor: Türkiye’de patronlar için kuraklık yok
Patronların muaf olduğu tasarruf mu olur?
Başa bu soruyu yazarak başlıyoruz çünkü cevaplar bizi mecbur ediyor.
Durumu soL'a değerlendiren Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik, Türkiye’nin düzenli aralıklarla yaşadığı 7 yıllık kurak döngüsüne dikkat çekiyor söze başlarken. 2008’de Kızılırmak suyunun Ankara’ya taşındığını, o dönem kuraklığın böyle aşıldığını hatırlatan Algedik, 2020’den itibaren yeni bir kuraklığın başlayacağının bilindiğini söylüyor. Ancak belediyelerin suyu halk için değil inşaat için kullandığını vurguluyor.
“Türkiye yılda 50-60 milyon ton çimento üretiyor. Bunun karşılığı 150 milyon ton beton demektir. Bu miktar, Türkiye’nin en büyük 10 kentinin yıllık su tüketimine eşdeğer. Sorun iklim değişikliğinin kendisi değil, iklimi değiştiren politikalar” diyen Algedik, çimento üretiminden betona, yeraltı sularının yok edilmesine kadar suyun en çok sermayeye harcandığını belirtiyor.
Algedik, bir diğer sorun olarak peyzaj sulamalarına işaret ediyor: “Su yok diyorlar, ama yol kenarlarındaki çimler hâlâ sulanıyor. Tankerlerle suyu döküyorlar. İçme suyumuz yoksa neden refüjlerde yeşillik ısrarı var?”
Kaçak oranının da büyük bir felaket olduğunu aktaran Algedik, Türkiye’de dağıtım sırasında suyun yaklaşık yüzde 40’ının heba olduğunu belirtiyor. “Her iki bardak sudan birini daha musluğa ulaşmadan kaybediyoruz. Belediyeler altyapıya yatırım yapmak yerine başka alanlara para harcıyor, sonra halka dönüp ‘su yok’ diyorlar” ifadelerini kullanıyor.

Tüm önlemler patronlar için mi alındı?
Algedik, hükümetin yıllardır övündüğü altyapı yatırımlarının da gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Yılladır alındığı ifade edilen önlemleri bugün bir işe yaramaması ise akıllara bir başka soruyu getiriyor. Yoksa bu önlemler alınmadı mı?
Önder Algedik yapılan çalışmaların gerçekliğine dikkat çekerken yaşanan sorunun bir başka boyutunu gözler önüne seriyor:
“Veysel Eroğlu, ‘Binlerce tesis yaptık’ diyor. Cumhurbaşkanı, ‘50 milyar metreküp suyu depolama kapasitemiz var’ diye övünüyor. Ama bu barajlar kuraklıkta işe yarıyor mu? Hayır. Çünkü suyun büyük kısmı halk için değil sermaye için kullanılıyor. Dolayısıyla bu yatırımlar da patronların işini yürütmek için yapıldı.”
Barajların çevreye ağır zararlar verdiğini hatırlatan Algedik, taş ocakları, asfaltlama ve madencilik faaliyetlerinin de kuraklaşmayı artırdığını söylüyor. “Mesele iklim değil, iklimi değiştiren politikalar” ifadesini tekrar ederken de derin bir iç çekiyor.
‘Bıktık usandık, burası koca bir şantiye’
Son aylarda Hatay’da yaşananlar da bu durumu destekliyor. Taş ocakları, inşaat ve maden faaliyetleri kenti toz dumana katmış durumda. Mehmet isimli bir yurttaş, hem deprem sonrası altyapı sorunlarının hem de kuraklığın hayatı felç ettiğini şöyle anlatıyor:
“Burada inşaatlar, taş ocakları deli gibi su kullanıyor. Ama biz musluktan su bulamıyoruz. Çamaşır yıkayamıyoruz, duş alamıyoruz. Sıcak havada hijyen büyük sorun. Çamaşır makinesi su olmadığı için çalışmıyor. Elde yıkasak kıyafetleri askıya astığımız anda bile tozdan tekrar kirleniyor. Burası koca bir şantiye. Biz bir bardak içme suyu bulamazken beton mikserleri tonlarca su tüketiyor. Kuraklık bize var, onlara yok.”
Sermaye için sınırsız, yurttaş için damla damla
Türkiye’de yaşanan tablo açık: Kuraklık söz konusu olduğunda bedeli yurttaş ödüyor. Barajlardan şantiyelere, madenlere ve çimento tesislerine sınırsız su akarken, halk musluktan akacak birkaç damlanın hesabını yapıyor.
Enerji ve İklim Uzmanı Önder Algedik’in ifadesiyle: “Bugün Türkiye’de kuraklık halk için var. Sermaye içinse hiçbir zaman olmadı.”