AKP'nin Bakanlıkları adeta EMLAK OFİSİ GİBİ çalışıyor!..
AKP iktidarının talan ve rant hırsı, doğayı ve kentleri katlediyor. Yeşil alanlar hızla yok edilirken, toplanma alanları, ormanlar, meralar, tarım arazileri, tarihi alanlar büyük bir hızla imara açılıyor. Kent suçları giderek büyüyor. Uzmanlar, ‘‘Saray rejiminin temel gelir kaynağı inşaat rantı. Bakanlıklar, sermaye gruplarına proje geliştirme merkezi ve emlak ofisi gibi çalışıyor. Ve bu son dönemde daha da hızlandı. Bu bir an önce durdurulmalı’’ dedi...
Bakanlıklar adeta emlak ofisi gibi
çalışıyor: Rant kentler yükseliyor
Son yıllarda hızlı bir şekilde meralar, ormanlar, tarım alanları, afet toplanma alanları çeşitli bahanelerle imara açılıyor ya da maden şirketlerine peşkeş çekiliyor.
Birgün'den Sibel Bahçetepe'nin haberinde, İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerde depreme karşı yapıların güçlendirilmesi konusu raflardaki yerini korurken; hızlı bir şekilde pek çok alanda yapılan imar değişiklikleri, kamulaştırmalar ya da yurttaşın arazisine el koyma gibi durumların artması da tepkileri artırıyor.
Şehir plancıları ve mimarlar, son dönemde kent suçlarının hızlandığını ve pek çok değerli arazinin yandaş sermaye gruplarına peşkeş çekildiğini belirterek ‘‘Saray rejiminin temel gelir kaynaklarından bir tanesi inşaat ve imar rantı. Tüm ülkede büyük kent suçları işleniyor. Bakanlıklar, çeşitli sermaye gruplarına proje geliştirme merkezi, emlakçı gibi çalışıyor’’ diyerek yapılanlara tepki gösterdi.
Kent suçları “Toprak üzerinde yapılan her türlü insan yapımı faaliyetin; canlı yaşamı, ekolojik döngüler, kentsel yaşanabilirlik ve sağlıklı bir çevre üzerinde yarattığı veya yaratacağı tahribat ve bozulmanın ortaya çıkmasına neden olarak işlenen suç” şeklinde tanımlanıyor. Zeytinliklerin imara açılması, 6 şubat depremleri sonrası yurttaşın arazisine el konulması, güçlendirme adı altında değerli arazilerin müteahhitler ya da holdinglerce adeta kuşatılması, tarihi ve sit alanlarının, garların ranta açılması kent suçlarından sadece birkaçını oluşturuyor.
Son dönem yapılan kent suçlarından bazıları şöyle:
•Askeri alanlar imara açıldı. 2002-2025 yılları arasında İstanbul’da 171.998 hektar askeri alan, 111.307 hektar askeri güvenlik bölgesi vardı. Son 19 yılda bu alanların yüzde 41’i askeri statüden çıkarıldı.
• İstanbul’da 78 alan donatı alanı iken, imar değişikliği ile imarlı alana alındı.
• İstanbul Kadıköy Caferağa Mahallesi’ndeki yaklaşık 12 bin metrekarelik afet toplanma alanı imara açılmak için ihaleye çıktı. Bu durum tepkilere yol açtı.
• Hem doğal hem de tarihi sit alanı içinde kalan Kuşdili Çayırı’nın yapılaşmaya açılmasına dair üst mahkemeye taşınan davadan çıkan karara göre Kadıköy’ün önemli yeşil alanlarından olan Kuşdili Çayırı’na 5 katlı yapı ve zemin altı otopark yapılabilecek.
• İstanbul’un tarihi iki garı olan Haydarpaşa ve Sirkeci’nin Kültür Bakanlığı’na devredilmesinin ardından gar içindeki yapıların büyük kısmı tahliye edildi.
• Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikli Bakanlığı, tartışmaların odağındaki Kanal İstanbul bölgesi için yeni bir imar planı hazırladı. Sazlıbosna Barajı’nın hemen yanında yer alan 2,5 milyon metrekarelik devasa bir tarım alanı yapılaşmaya açıldı.
• İstanbul Ümraniye Topağacı, Fikirtepe, Güngören’deki Tozkoparan, Çamlıca Camii’nin dibindeki Kirazlıtepe’de Mahallesi’nde yürütülen “kentsel dönüşüm” projeleri de halkın tepkisine neden olduı. Riskli alan ilan kararları mahkemeden dönse bile bakanlık aynı alanları, rezerv alan ilan ederek yıkıma devam etti.
• Depremin ardından pek çok kent rezerv alan edildi. Hatay, Malatya, Maraş gibi kentlerde ilan edilen rezerv alanları depremzedeleri mağdur etti.
• İstanbul Şişli’de 24 bin metrekarelik toplanma alanı da rezerv alan ilan edildi. Taşyapı burada 72 katlı rezidans inşaatına başlayarak yeni bir kent suçuna imza attı. Tartışmaların odağındaki inşaatın reklam panolarında yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür’ün yer alması da tepkileri büyüttü.
• Riskli alan ilan edilen İstanbul Beşiktaş Etiler’deki polis okulu arazisinde AVM, rezidans, restoran, mağaza, otel yapımına izin verildi.
• Etiler’de Taşyapı’nın kat maliki sıfatıyla karot aldırdığı ve bölgede turistik konseptli proje başlatacağı öne sürüldü.

HIZ KAZANDI
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) CHP Meclis Üyesi Barış Antik, Türkiye’de kent suçlarının hız kazandığını belirterek ‘‘Özellikle 19 Mart sonrası İBB’ye yapılan operasyonlar sonrası bu İstanbul’da daha da hızlandı. Kadıköy’de Haydarpaşa, Söğütlüçeşme, Kuşdili Çayırı, Kalamış Marina, Bağdat Caddesi’ndeki Tarım İl Müdürlüğü arazisi, Göztepe Taşyapı projesinin arkasındaki donatı alanı olması gereken alanın özel sosyal tesis alanına çevrilmesi gibi alanlarda yaşananlar bunların bazıları’’ dedi. 6 Şubat depreminin ardından 2024’te çıkarılan Rezerv Yasası’na dikkat çeken Antik ‘‘İktidar, kent suçu saldırısını temelini sağlayabilmek için Rezerv Alan Yasası’nı çıkarttı. Özellikle deprem tehlikesi ve korkusunu kullanarak çok geniş bir alanda bu süreci yürüttü ve yürütmeye devam ediyor’’ diye konuştu. Yapılan imar faaliyetlerinin yurttaşların sağlıklı ve güvenli barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik olmadığına değinen Antik, ‘‘Yapılan faaliyetinlerin tamamı ticari alanların genişletmesi üzerine kurgulanmış. Bu durumda aslında siyaset finansmanının, yani bizim görmediğimiz ikincil bir sermaye alanının, kayıt dışı paranın döndüğü bir alan olmuş durumda. Saray rejimi belediyeler üzerine bir korku imparatorluğu yaratmış durumda. Belediyelerin temel vasfı olan, bu tür meselelerde ideolojik ve politik davranma sürecini dışarıya itiyor. 19 Mart darbe girişiminden itibaren Sazlıdere Havzasında Kanal İstanbul’un süreci de çok hızlandı’’ değerlendirmesini yaptı.

İBB CHP Meclis Üyesi
Antik, şöyle devam etti: ‘‘Milyarlarca dolar diyebileceğimiz bir alanda ve genellikle ticarete açma üzerine bu süreçler ilerliyor. Çeşitli sermaye gruplarına proje geliştirme merkezi, emlak ajansı gibi çalışan bakanlıklar var. Planda da mülkiyet mi problem oldu? Hemen orada değişikliğe gidiyorlar. Saray rejiminin temel gelir kaynaklarından bir tanesi inşaat ve imar rantı. Bunun için bütün bakanlıkları bu işe alet ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sağlık Bakanlığı’na, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Turizm Bakanlığı’na aktif olarak bu işi yapıyor. Haydarpaşa Garı’nda yaptıkları böyle. Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı olan alanı hemen Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devrettiler. Daha da korkunç olanı özellikle eğitim seviyesi yüksek ya da sosyolojik anlamda kent suçuna farkındalığı olan ilçelerde ve bölgelerde bunu kültür kılıfı altında yapıyorlar. Ama kamusal alanları tamamen özel alanlar haline getiriyorlar. Bugün Söğütçeşme’deki garabetini düşündüğümüzde, tuvalet ihtiyacınızı gidermek için para ödemek zorunda bırakıldığınız alana dönüştürdüyer. Oysa kamusal alan yurttaşın elini cebine sokmadan faydalanabileceği alanın adıdır.’’

∗∗∗
ASKERİ ALANLAR İMARA AÇILDI
İstanbul’daki askeri alanların imara açılmasının da ciddi bir kent suçu olduğuna dikkat çeken Antik ‘‘Askeri alanlar çok kritik. ‘Asla imara açmayacağız’ dedikleri yerlerin tamamını imara açtılar. Bunlar seçim hazırlığı. Çünkü kayıt dışı bir siyaset finansmanına ihtiyaç var. AK Parti ülkede, bu işle siyasetini büyüten bir organizasyon olduğu için böyle bir yaklaşım içerisinde. AKP, bu alanları siyaset finansmanı için kullanıyor’’ dedi.

∗∗∗
TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN ZARARLAR
TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Akif Burak Atlar, kentleri ve yaşam alanlarını doğrudan etkileyen karar süreçlerinin kamu yararı yaklaşımıyla, bilimsel süreçler dikkate alınarak hazırlanması gerektiğine dikkat çekti. Atlar, şunları söyledi: ‘‘AKP iktidarı döneminin değerlendirmesi yapıldığında rant odaklı, parçacıl ve keyfi mekânsal kararların sıklıkla alındığı, Kanal İstanbul gibi bilimsellikten uzak projelerin kentlerimize dayatıldığı, kent bütünlüğü ve planlama ilkelerinin ihlal edildiği görülmektedir. Bu yaklaşım kamu arazilerini, açık ve yeşil alanları, tarım arazilerini, su havzalarını, aslında korunması ve iyileştirilmesi gereken nitelikli alanları çoğu zaman yok etmektedir. Tüm bunlar telafisi mümkün olmayan zararlar vermekte, afetler karşısında kentlerimizin direncini düşürmektedir. Bu tür kararların alınma süreçleri katılımcılıktan uzak, kurumların, meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının ve yerel halkın dahil edilmediği antidemokratik süreçler haline gelmiştir. Diğer yandan sürekli değişen yasa ve yönetmelikler, piyasa dinamikleri gözetilerek güncellenmekte, bu tür yıkım projelerinin önünü açmaktadır. Bu koşullar, kent suçu olarak tarif edebileceğimiz mekânsal müdahalelerin, projelerin giderek daha fazla sayıda kentlerimizde karşımıza çıkmasına yol açıyor. Yetkilerin kötü kullanımı, etik dışı ve rant odaklı yaklaşımlar doğayı, çevreyi, tarihi ve kültürel mirası gözetmemekle beraber kamunun haklarını, kent hakkını ihlal etmektedir. Toplanma ve yeşil alanların imara açılması, kamu arazi ve mülkleri üzerinde yükselen AVM’ler, rezidanslar, kıyılarımızı işgal eden beton yığınları kent suçları kapsamında değerlendirilmelidir.’’

TMMOB Şehir Plancıları Odası Başkanı
∗∗∗
ATAKÖY DEĞİL RANTKÖY
Birçok kent ve semtte yapı stokları depreme dayanıksız.Aslında kentsel dönüşüm bir tercih değil zorunluluk. Ancak yapılan ve yapılmak istenen dönüşüm, rantın yüksek olduğu yerlerde başlıyor. Yurttaşların hak kaybı ve mağduriyetine neden olan projelere tepkiler büyük. Bu semtlerden biri de Ataköy. Semtte, iddialara göre binalara yeni gelen malikler ve müteahhitler işbirliğiyle konutları yıkılmak ve ranta açmak istiyor. Ataköy 1. Kısım Koruma ve Güzelleştirme Derneği, sürece dair şunları söyledi: “Ataköy B5 blokta bina sakinleri İstanbul Teknik Üniversitesine müracaat etti, deprem performans analizi yaptırdı. Raporun sonucuna göre basit bir güçlendirmeyle binanın depreme dayanıklı bir hale gelebileceğini öğrendik. Bu müteahhitlerin derdi insan yaşamını korumak değil, kentsel dönüşüm yasasının verdiği birtakım kolaylıklardan faydalanarak burayı yıkmak ve oradaki insanların arsa paylarına ortak olmak."