Merkez Bankası’nda yolsuzluk soruşturması derinleşiyor...
BKM’den usulsüz şekilde 66 milyon ihale alan firmanın asıl sahibi EPİAŞ Genel Müdürü ve eski SPK Başkanvekili Taha Meli Arvas olduğu anlaşıldı. Arvas’ın babası Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu üyesi...Merkez Bankası’nda yolsuzluk soruşturması derinleşiyor: Beştepe'ye dayanan ilişkiler ağı
Merkez Bankası’nın ana hissedarı olduğu Bankalararası Kart Merkezi’nde (BKM) “ihaleye fesat karıştırma, dolandırıcılık ve zimmet” iddialarıyla geçtiğimiz haftalarda bir soruşturma başlatıldığı öğrenildi.
Merkezinde eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Emrah Şener'in da aralarında bulunduğu 7 kişinin bir hafta önce tutuklandığı, 3 kişi hakkında da adli kontrol kararı verildiği ortaya çıktı.
Soruşturmaya göre, BKM’nin iki ayrı ihalesinde ciddi usulsüzlükler yapıldı ve kamu zararı 100 milyon lirayı aştı.
Merkez Bankası, gazeteci İsmail Saymaz dün Halk TV'deki köşesinde yolsuzluğu konu edince açıklama yaptı.
BKM'ye 10 Ekim’de yolsuzluk operasyonu yapıldığını, Emrah Şener ile eski BKM Genel Müdürü Baran Aytaş ve yardımcısı Bora Koç’un tutuklandığını böylelikle öğrenmiş olduk.
Soruşturma derinleşiyor
Merkez Bankası’ndaki yolsuzluk soruşturması derinleşiyor.
İsmail Saymaz bugün de konuyla ilgili bilgiler paylaşmaya devam etti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklandıktan bir gün sonra tahliye edilen Hüseyin Halit Özdamar’ın adli kontrol altına bulunduğunu, dört yeni şüpheliye yakalama kararı çıkarıldığını duyurdu.
İkisinin adları şöyle: Mehmet Talha Durmuş ve Erdoğan Alkan.
Saymaz, bu iki şüphelinin BKM soruşturması için kritik önemde olduğunu belirtti.
66,2 milyon TL’lik kamu zararı
Merkez Bankası’nın teftiş raporunda BKM’de, beş usulsüzlük yapıldığı iddia ediliyor.
Birincisi, Enarge Mühendislik Eğitim Danışmanlık Araştırma Geliştirme Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ tarafından kazanılan ‘Çipli Plastik Kart Alımı’ ile ‘TROY İçin Spesifikasyon ve Applet ve Yazılım Geliştirme’ ihalelerine fesat karıştırıldığı öne sürülüyor.
Rapordan bazı tespitler şöyle:
- 2,5 milyon çipli kart için yaklaşık maliyeti belirleyecek komisyon ihale makamı tarafından atanmadı.
- 30 günlük tedarik süresine uyulmadı.
- İki firmanın teklif vermesinin önüne geçildi.
- Bedel, teslimat yapılmadan ödendi.
- Yetkili satıcı belgesi olmadığı halde ihale Enarge’ye bırakıldı.
- İkinci ihalede ise yalnızca Enarge’den teklif alındı.
- İşin kabulünden önce tüm tutarlar ödendi.
- Toplam bedel, 66 milyon 224 bin 448 TL.
Firmanın patronu Taha Meli Arvas
Bu tespitler ışığında gözaltına alınan 10 kişiden biri, Enarge’nin sahibi Hüseyin Halit Özdamar’dı.
Özdamar, İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’nde, firmanın yakın arkadaşı Taha Meli Arvas’a ait olduğunu ifade etti. Arvas’ın ricası üzerine Enarge’yi devraldığını, ancak yetkileri devrettiğini açıkladı.
Özdamar, ifadesinde şöyle dedi:
Arvas, Amerikan vatandaşı ve ambargolar olması sebebiyle, kendisinin Sermaye Piyasası Kurulu’na başkan olması için şirketi bana devretmek istedi. Vefa borcum olan arkadaşımı kırmadım. Melih samimi arkadaşımdır, şirketi devraldım. Şirket yönetmekten ve ticaretten anlamam. Mehmet Talha Durmuş’a yetkilerimi devrettim. Daha sonra Erdoğan Alkan’a devrettim. Aradan çekildim, işime devam ettim. İhalelerden bahsediliyor. Bunlardan anlamam, bilgim yok. Bir imza atmış değilim. Şirket sahibi olduğumu bile unuttum.
Saymaz'ın paylaştığı bilgiye göre, Özdamar, 13 Ekim’de 7 şüpheliyle birlikte tutuklandı. Bir gün sonra tahliye edildi. Durmuş ve Alkan için yakalama kararı çıkarıldı.
İsmail Saymaz şöyle yazdı: "Özdamar’ın ifadesinden anlıyoruz ki Enarge ile ilişkisi aslında kağıt üzerinde. Şirketin gerçek sahibi, Taha Meli Arvas. Özdamar, yetkilerini Arvas’ın adamı ya da yakını olan Durmuş ve Alkan’a devretmiş görünüyor."
11 ay SPK’de başkan vekilliği yapmış
Özdamar’ı Ticaret Sicil Gazetesi’ndeki şirket ilanı doğruluyor. Arvas, 17 Ocak 2020’da hisselerini Özdamar’a devretmiş. Özdamar’ın söz ettiği üzere 2020-2021 yıllarında SPK başkanvekili olmuş. 11 ay sonra görevinden alınmış. Arvas, 2020’de özel Özyeğin Üniversitesi’nde dersler vermiş.
Bu bilgi önemli, çünkü Emrah Şener, Özyeğin Üniversitesi’nin İstanbul Risk Yönetimi Laboratuvarı direktörüydü. Şener, şimdi beraber tutuklandığı Baran Aytaş’ı, Özyeğin Üniversitesi’nde tanımış, ilkin danışmanlığına, sonra BKM’nin başına getirmişti.
Babası Beştepe’de
Arvas, 2023 yılında Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakan Danışmanı olmuş. Geçen yıl Enerji Piyasaları İşletme Anonim Şirketi’nin Genel Müdürü yapılmış. Halen görevine devam eden Arvas, Eti Maden İşletmeleri Yönetim Kurulu üyesi.
Arvas, şimdilik şüpheliler arasında değil. Saymaz'a göre, "Ona dokunulursa, yankısı Beştepe’den duyulabilir. Çünkü babası Ercümend Arvas, 9 Nisan 2025’ten beri Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu üyesi. Aynı zamanda Aselsan Yönetim Kurulu Başkanı."
Savcılığın bilirkişi raporu: Rektör İnci de sorumlu
BKM’ye yönelik ikinci suçlama, Boğaziçi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) Anonim Şirketi’ne iki proje için 44 milyon 150 bin TL ödenmesi.
Savcılığın yaptığı tespitler şu şekilde:
- Fiyat teklifi almadan sözleşme imzalandı.
- İş bitmeden tutar ödendi.
- 8 milyon TL’yi aşan alımda ihale yapılması ve 445 bin TL’yi aşan alımda en az üç tedarikçiden teklif alınması gerekirken kurala uyulmadı.
- Emrah Şener, TCBM’nin bilişim uzmanını "dijital kimlik" ve "tokenizasyon" konularında çalıştırdı. Çalışmanın son sayfası değiştirilerek, ihalesiz hizmet alımında kullanıldı.
- Şener, kendisiyle ortak makalesi bulunan Doç. Dr. Ali Coşkun’un proje yöneticisi olmasını sağladı.
- Şener’in kardeşi İbrahim’e 200 bin TL ve Singapur’daki paravan şirkete 693 bin 236 avro aktarıldı. Bu para kâr transferi adı altında Türkiye’ye sokuldu.
Rapora göre Doç. Dr. Ali Coşkun ve Rektör Mehmet Naci İnci de sorumlu tutulabilir. Ancak savcılık iki ismi soruşturmaya katmadı.
‘Boğaziçi, şirkete para aktarılmasına alet mi edildi?’
İsmail Saymaz, Boğaziçi Üniversitesi TTO Anonim Şirketi’nin kurucularından Rektör İnci’nin altı ay uzaklaştırdığı ilk akademisyen olan Prof. Dr. Tuna Tuğcu'nun dün kendisine ulaştığını yazdı.
Habere göre Tuğcu, TTO’da yalnızca bilimsel araştırma projelerinin yürütülebileceğini, şirket gibi dışarıdan mal alıp üzerine kâr koyarak satış yapılamayacağını söyledi. Açıklanan 44 milyon 150 bin TL’lik bütçenin şaşırtıcı derecede yüksek olduğunu savundu ve şöyle devam etti:
Coşkun’un alanı düşünüldüğünde büyük ekipman alımları söz konusu olmayacağı için bütçenin nereye harcandığında soru işaretleri oluşmaktadır. Maaş olarak dağıtılmayacağı ümit edilmektedir. Bu durumda geriye yüksek bedelli hizmet alımı ihtimali kalıyor. Bu hizmet alımı nedir? Yazılım olabileceği değerlendirilmekle birlikte bu meblağ akla uygun değil. Kaldı ki bütçenin önemli kısmının üniversitede kalması beklenir. Hizmet alımına harcanması üniversitenin bir şirkete para aktarılmasına alet edildiği anlamına gelir.
TTO, satın aldığı yazılımı, üzerine kâr koyup satacak al-satçı pozisyonuna bürünemez. Eğer yazılım hizmeti değilse ya da hizmet alımı dışında bütçe kalemi ise bu nedir ve kime ne kadar verilmiştir? Gelir üniversitenin bütçesine nasıl aktarılmış ve nasıl kullanılmıştır? Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci yurdu sorunu varken, kuruluşundan beri öğrencilerin ücretsiz kullandıkları çamaşırhaneden ücret alınmaya başlamışken, gelir hangi amaçlarla kullanılmıştır?

