Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak ve bölmek amacıyla kan dökmüş!..
İmralı’daki ile Ne Kurulur ki?
Işık KANSUÖcalan’ı “önder” diye niteleyen MHP lideri Devlet Bahçeli, gerekirse tek başına İmralı’ya gitme peşinde olduğunu belirterek kendince bir ısrar içinde.
Niye gidecekmiş?
Bu sorunun yanıtını iktidar cephesinden MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız yanıtladı sayılır:
“Liderimiz sayın Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde Gazi Meclis’te grup toplantısında yaptığı tarihi konuşma ile başlayan ve bu aşamaya gelen süreç tartışmasız yüzyılın en cesur ‘kurucu siyaset’ hamlesidir.”
Kurucu siyasetten kasıtları nedir? Kurucu olan, yani 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti yıkıldı da yerine yeni bir şey mi kuruyorlar?
Asıl soru şu:
Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak ve bölmek amacıyla örgüt kurmuş, kan dökmüş İmralı’daki hükümlüyle birlik olup ne kurulabilir?
Dahası; İmralı’dakinin örgütü, ülkeyi bölme konusunda bir zafer mi kazandı? Bu başarısı karşılığında, kurulması düşünülen her neyse İmralı’daki ona ortak mı edilecek?
Her şey çok açık: İmralı’dakinin uydurduğu “müzakereci demokrasi” lafı ile iktidar sözcülerinin 1923 Devrimi’ne karşı geliştirmeye çabaladıkları “Cumhuriyetin yeni yüzyılı” kurgusunda PKK, AKP, MHP birlikte yol alıyorlar.
Bu kurgunun arkasına önüne “en cesur kurucu siyaset” deme cesaretini ve iradesini nereden edindiklerine gelince...
Meclis’te kurulmuş olan komisyon, TBMM Genel Kurulu’nun ve milletvekillerinin, dahası yurttaşların iradesinin de üstünde bir yetkiyle mi donatılmıştır ki İmralı’daki ile yeni bir devlet biçimlendirme anlamına gelebilecek “kurucu siyaset” yürütüyorlar?
Bu noktada CHP, “kurucu siyaset” dedikleri gerici, etnikçi karşıdevrim dalgasının ayrımında olmalı.
Saray rejimi tarafından toptan hedef alınmasının asıl gerekçesinin “kurucu parti” olmasından kaynaklandığını çok iyi algılamalı, ona göre davranmalı. Madem birinci parti olduğunu savunuyor; o zaman, yurttaş iradesinin büyük çoğunlukla “TC” yerine, emperyalizmin Ortadoğu’da oluşturduğuna benzer etnik kimlik ve din-mezhep üzerinden biçimlendirilen bir yapılanmayı reddettiğini görmeli.
İçindeki şeyh ve şıh övücülerine, feodalite kırıntılarına hâlâ bel bağlayan, dünya egemenleri ile ilişkilerini sıkı tutan üç beş sızıntıya kulak asmamalı. Adındaki “Cumhuriyet”in ne anlama geldiğini unutmamalı.
Bu çerçevede CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararı çok yerindedir.
ÖLÜME ŞÜKRETMEK
Düşünür Montaigne, insanın kendini beğenmesinin yaradılışından gelen bir hastalık olduğunu söyler. Ömrü boyunca, aydan yukarılara çıkıp gökleri ayaklarının altına indirmek sevdasıyla yaşadığını, düş gücüyle kendini Tanrı’yla bir gördüğüne, hatta kendine Tanrısal özellikler verdiğine değinir.
Yara sıcakken çok acı vermez.
Güncel gelişmelerden kendimizi şöyle bir çekip soğukkanlılıkla bir değerlendirme yaparsak eğer, Montaigne’in yüzyıllar önce söylediklerinin bugün için ne denli doğru olduğunun ayırdına varıyoruz.
Montaigne’in şu sözlerinin de altını çizmeli:
“Birçok millet var ki doğuşlarına lanet eder, ölümlerine şükrederler. Güneşe lanet edip karanlıklara tapanlar bile var.”
Kararımızı verelim: Ölümümüze şükredecek miyiz biz?


