Ülkücü çete babaları neden kaçıyor?..

Gün boyu ülkücü çete liderlerinin hazırlığı yapılan bir operasyon nedeniyle yurt dışına kaçtığı öne sürüldü. Peki, iddiaların arka planındaki siyasi hesaplar neler?..

Ülkücü çete liderleri neden kaçıyor?

Bugün sabah saatlerinden itibaren ülkücü çete liderlerinin yine hazırlığı yapılan bir operasyon öncesi uyarıldığı, bazı isimlerin ülkeyi terk ettiği ifade edildi.

Bu iddialarla birlikte ilgili isimlerin ülkeyi terk etmesinde Bahçeli uyarısının da etkili olduğu öne sürüldü. Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ın bu şekilde kaçtığı ifade edildi.

Söz konusu operasyonun sadece bu isimlerle sınırlı olmayacağı, çok daha geniş bir kapsamı olacağı da dile getirildi.

İddialardan biri sadece Kürşat Yılmaz’ın, diğeri ise hem Çakıcı hem de Yılmaz’ın kaçtığı yönünde. Edindiğimiz bilgiye göre ise kaçtığı belirtilen “ünlü” çete liderleri adı geçenlerle sınırlı değil.

Peki, neler oluyor? soL, bu iddiaların arka planını araştırdı.

Peki bu sıradışı gelişmenin sebebi ne?

Öncelikle, gelişmenin niye “sıradışı” olduğundan başlayalım.

Bu iki suç örgütü lideri, Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz, 2021 yılında Bahçeli sayesinde salıverilmişti. MHP lideri, “dava arkadaşım” dediği Çakıcı ve “kahraman” dediği Yılmaz için girişimlerde bulunmuş, bu isimlere infaz indirimi uygulanmış ve iki çeteci serbest bırakılmıştı.

Bu iki isim de tahliyelerinden sonra MHP çizgisinden milim şaşmadı. Nitekim, geçen yıl Bahçeli’nin ortaya attığı “çözüm süreci” için de hem Çakıcı hem Yılmaz destek ifade etmişti. 

Yine MHP kökenli bir diğer suç örgütü lideri Sedat Peker’in yurtdışına kaçması ve iktidarı hedef alan söylemler içine girmesi de aynı döneme denk gelmişti.

Dolayısıyla, iktidar ortağı partiye bu kadar yakın iki ismin, ki üçüncü bir ismin daha kaçtığı iddia ediliyor, ülkeyi terk etmiş olmasına “sıradışı” demek yanlış olmaz.

Niye gittiler?

Kimi yorumcular, durumu, Peker lehine değişen dengeye bağlıyor.

Çakıcı ekibiyle Peker ekibi arasında gerilim olduğu sır değil. Son dönemde MHP içinden Sedat Peker’e sıcak mesajlar verilmeye başlanmıştı. Özellikle Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, Peker’e yeşil ışık anlamına gelen mesajlarıyla dikkat çekmişti.

Dolayısıyla, kimileri, Peker’in yurda dönüşünün faturasının Çakıcı, Yılmaz ve diğerlerine çıktığını öne sürüyor.

Öte yandan, büyük resme bakıldığında, Çakıcı-Peker gerilimini aşan bir durum olabileceği görülüyor.

Son dönemde MHP’nin AKP’ye tepkili olduğu, çeşitli vesilelerle kamuoyuna yansıdı.

En açık gösterge, Emniyet kararnamesinde oldu. 15 Temmuz sonrasındaki ittifakta özellikle güvenlik bürokrasisinde büyük ağırlık kazanan MHP, bu yılki kararnamede polis teşkilatı içinde birçok kritik konumunu yitirdi.

Ardından gelmesi gereken Valiler kararnamesi hâlâ çıkmış değil. Orada da benzer bir tablonun oluşacağı fakat MHP’nin direndiği konuşuluyor.

İki parti arasındaki gerilim niye bu dönemde şiddetlendi? Çünkü, görünen o ki, AKP’nin tam boy Amerikancı bir çizgiye geçip, ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın dürüst ifadesiyle “Trump’tan meşruiyet alma” yoluna girmesi, MHP nezdinde, ittifaktaki vazgeçilmez konumlarının tehlikeye düşebileceği algısı yarattı.

Bahçeli’nin “Türkiye-Rusya-Çin ittifakı” söylemi, aylarca en skandal açıklamalarını dahi eleştirmediği Barrack’ın “Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi'nden Akdeniz’e kadar işbirliği göreceksiniz” ifadesine sert tepki göstermesi gibi çıkışlar, ABD’yle tam bir uyum yakalamış bir AKP’nin MHP dışı alternatiflere gözünü çevirmesini sağlaması riskinden de kaynaklanıyor.

Bir de ortada Kıbrıs konusu var.

Kuzey Kıbrıs, uzunca süredir Türkiye’nin “kirli arka bahçesi”ne çevrilmiş durumda. Kara para, uyuşturucu, kumar, bahis gibi işler buradan yürütülüyor. Çakıcı ve Yılmaz’ın yurtdışına kaçışları, Kıbrıs’ta MHP’ye yakın isimlerin son yıllarda kazandığı ağırlığın da üzerine gidileceğine yönelik bir algıyla bağlantılı görünüyor. Bahçeli’nin Kıbrıs seçimlerini Tufan Erhürman’ın kazanmasından birkaç saat sonra yaptığı “Sonuçlar tanınmamalı” şeklindeki akıl dışı açıklamanın da bu durumla ilgili olduğu düşünülüyor.

Her durumda, Çakıcı ve Yılmaz’ın yurtdışına çıkmalarının, batıya tamamen yakınlaşmaya çalışan devlet açısından “genel bir saha düzleme” niteliğinde bir temizlik anlamına gelip gelmeyeceği henüz soru işareti.

Öte yandan, yıllanmış çete liderlerinin bir kısmının tasfiyesinin gerçek bir temizlik olmayacağı kesin. Zaten Türkiye’deki giderek kötüleşen toplumsal durum, özellikle İstanbul’un yoksul mahallelerinde çıkan çetelerin birkaç yıl içinde uluslararası mafya örgütlenmeleri haline gelmesine zemin hazırladı.

Batıya yanaşmanın, ve belki bu uğurda, Milli İstihbarat Akademisi’nin Temmuz ayında önerdiği gibi İran’a karşı olası bir ABD-İsrail operasyonuna katılmanın AKP’yi yaşadığı tıkanmadan uzun vadede kurtarıp kurtaramayacağıysa gerçek bir soru işareti.

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..