El ele AKP – PKK işbirliği
“Alt-emperyal güç” olma yolunda AKP – PKK el ele
'Mehmet Bedri GÜLTEKİN '
Tayip Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığı, ABD’nin patron olduğu dünya sistemi içinde bölgesel çapta rol almanın adıdır.
Fethulah Gülen bu görevi; ‘Daha en az iki nesil ABD, dünyanın en büyük gücü olarak kalacak. Onun için ABD ile uyumlu hareket etmek, akıllı bir Müslüman’ın izlemesi gereken politikadır’ gerekçesiyle savunuyor.
Ahmet Davutoğlu ise “Stratejik Derinlik” adlı kitabında Türkiye’nin izlemesi gereken dış politikayı; ‘küresel dünya sistemi içinde yer alan alt bölgesel birlikte etkin olmak’ olarak tarif ediyor.
Bu anlayış son zamanlarda yandaş basında ve Fethullahçı basın yayın organlarında, Batı Asya’dan çekilmekte olan ABD’nin yarattığı boşluğu Türkiye’nin “alt-emperyal güç” olarak doldurması gerektiği şeklinde sunuluyor.
Bütün bunlar biliniyor. AKP’ye ve F Tipi Örgüt’e alt-emperyal güç olma rüyalarını gördürenin, Atlantik ötesindeki büyük müttefik olduğu açık. ABD’nin, bölgeden çekilmek zorunda kalırken işlerini yürütecek taşerona ihtiyacı var.
Yeniden başlayan İmralı sürecinden sonra ABD’ye bağlı olarak Türkiye’de “alt-emperyal güç” olma misyonunu vehmedenlere PKK’nın da dâhil olduğu görülüyor.
NASIL “ALT-EMPERYAL GÜÇ” OLUNUR?
Gündem gazetesinde 6-7 Ocak 2013 tarihlerinde Delil Karakoçan imzasıyla, “İktidar, İmralı sürecine neden gerek duydu?” başlıklı iki köşe yazısı yayınlandı. Yazar, sorduğu soruyu özetle şöyle yanıtlıyor:
‘Osmanlı Devleti Kürtlerle anlaştıktan sonra Doğu’ya girmiş ve Batı’ya yönelmiştir. Şimdi AKP de Bölgesel güç olma arayışını aynı denkleme oturtuyor.
‘Türkiye’nin geleneksel Kürt politikası çökmüştür. Onun için AKP Kürtlerin Cumhuriyet içindeki konumunu yeniden tanımlamaktadır.
‘AKP; ABD ve bölgesel güçleri dışlayarak Bölgesel Güç olamayacağını anladı. Onun için “Kürtsüz Türkiye” politikasını terk etti.’
Gündem yazarı son derece açık konuşuyor: AKP, “Bölgesel güç”; veya daha çok AKP yalakalarının kullandığı ifadeyle söyleyecek olursak “alt-emperyal” güç olmak istiyorsa, Osmanlı Devletinin yaptığı gibi Kürtlerle (yani kendileriyle) anlaşmalı.
Elbette Gündem yazarının da dediği gibi ABD olmadan “Bölgesel güç” olunmaz. Ama bu konuda sorun yok, AKP bu gerçeği iyi biliyor!
İZLENEN POLİTİKANIN GEREKÇELERİ
Gündem Yazarı duruma ilişkin olarak bu tespiti yaptıktan sonra AKP’nin izlemeye başladığı bu yeni politikanın “pratik, politik ve ideolojik gerekçelerini” açıklıyor:
Pratik gerekçe; “Terörü bitirmek, PKK’yı silahsızlandırmak ve PKK’yı sınır dışına çıkarmaktır.”
Politik gerekçe; “Kürt varlığını kabul etmek, barışı ve huzuru sağlamak ve Türkiye’yi sorunlarını aşmış bir ülke yapmaktır.”
Yazara göre ideolojik gerekçeyi ise AKP henüz oluşturmamıştır.
AKP’YE İDEOLOJİK YARDIM!
Gündem gazetesinin yazarı, AKP’nin eksiğini tamamlıyor:
‘Ulusal devlet modelinden vazgeçmelisin. Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yapısını farklı dil, kültür ve halklar temelinde yeniden tanımlamalısın.’
Burada yapılan öneri, artık sonuna gelinmiş olan AKP Anayasasının nasıl olması gerektiğidir. Kısacası PKK, AKP’den, Türk Milleti tanımının Anayasa dışına sürülmesini istemektedir.
Ulusal devlet olmaktan vazgeçmek,Türk ile Kürd’ü tek bir millet olarak bir araya getirmekten vazgeçmek, ABD başta olmak üzere emperyalistlerin ve PKK’nın üzerinde birleştikleri programdır.
AKP’nin de esas olarak bu görüşü benimsediğini biliyoruz. Gerek emperyalistler, gerekse PKK, AKP’nin bu şekilde olan görüşünü bildikleri için “alt-emperyal güç” olma yolunda AKP’yi potansiyel güç olarak değerlendirmişlerdir.
Şimdi yapmaya çalıştıkları ise potansiyeli, fiiliyata çıkarmaktır.
İMRALI AÇILIMI VE NEO OSMANLICILIK
PKK’nın yaklaşımını, AKP’nin son yıllarda dillendirdiği “Neo Osmanlı” politikaları ve özellikle Irak ile Suriye’ye karşı izlediği politikayı göz önüne alarak değerlendirmek gerekiyor.
AKP, açıkça Irak’ın bölünmesinden yana bir politika izliyor. Suriye’de terör faaliyeti organize ediyor.
İşte PKK bu noktada devreye giriyor. Ve AKP’ye “Bölgesel güç” olmak istiyorsan benimle anlaş diyor.
Yani “Benimle anlaşırsan Kerkük’ü alabilirsin, Suriye’de rejimi değiştirebilirsin” diyor.
Büyük bir kampanya ile başlatılan ve “barış olacak” yalanları ile CHP’yi de yedeğine alan son İmralı sürecine bu açıdan bakmak gerekiyor.