AKP herkesi aldattı!

Partinin kuruluşundan kısa süre sonra “Her şey Türkiye için” sloganıyla bir seçim beyannamesi hazırlamışlardı. Aradan 13 koca yıl geçti... Gelin şimdi o beyannameye bir göz atalım... 

Söz uçtu, yazı kaldı: 
AKP - AKP’ye karşı...

Ali Ufuk ARİKAN
Kurulduktan aylar sonra 3 Kasım 2002’de seçimlere katılan AKP, bir seçim beyannamesi hazırlayarak halka çeşitli “vaatlerde” bulunmuştu. 

Neler yoktu ki aralarında. Yolsuzluk olmayacak, rüşvet, adam kayırma tarihe karışacak, seçim barajı kaldırılacaktı... Aradan geçen 13 yılın ardından şimdi o beyannameyi ve yaşananları bir daha hatırlatmanın sırası geldi...

RÜŞVET+YOLSUZLUK = AHLAKSIZLIK


Önce “sıkı” bir denklemle yola koyuldular. 2002 beyannamesinde “siyasette ‘ahlak’ en önemli değer olarak öne çıkmıştır” diyen AKP, “Devlet ve toplum hayatını tahrip eden rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlük ve partizanlık gibi yozlaşmaların yaygınlaşması, siyasetin kurum olarak itibar kaybetmesine ve halkın siyaset kurumuna olan güveninin sarsılmasına sebep olmuştur” sözleriyle siyasi ahlaksızlığa giden yolun tarifini yapmıştı.

2002 yılındaki seçim beyannamesinin başına ahlakın en önemli değer olarak öne çıktığını, yolsuzluğun, rüşvetin ve usulsüzlüğün üstüne gideceğini yazan AKP, 13 yılda geldiği noktayla göz kamaştırıcı bir başarı sergiledi. 17 Aralık 2013 tarihinde, AKP’nin bakanlarıyla, milletvekilleriyle, başbakanıyla nasıl bir rüşvet ve yolsuzluk ağı kurduğunu tüm ülke öğrenecekti. AKP artık ayakkabı kutuları, para kasaları, Rıza Sarraf’ın önüne yatan bakanları, 750 bin avroluk saatleri ve sıfırlanamayan paralarıyla 2002’deki denkleme çok önemli katkılar sunmuş bir partiydi.

AKP’NİN HAK-HÜRRİYET VAATLERİ

“İşkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlallerinin üzerine ciddiyetle gidecektir”
diyen partinin AKP olduğunu söylersek sanırız pek inandırıcı olmayacak. Ancak söyleyelim, bu sözler AKP’nin 2002 yılındaki seçim beyannamesinden alındı.  Hatırlatalım, sadece 2003-2009 yılları arasında 23 bin 539 işkence olayı yaşanırken, Engin Çeber ve Festus Okey polisin işkenceleri sonucu hayatlarını kaybedenlerden sadece ikisi olmuştu.

AKP’nin temel hak ve özgürlüklere ilişkin vaatlerine bir kısa alıntıyla –yorumsuz- son verelim:

    İnsanlar doğuştan, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. İnsanlığın ortak değeri olan temel hak ve özgürlükler, devlet idaresi altında onurlu bir hayat sürebilmenin ön şartıdır.


    “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düşüncesinden hareket eden partimiz, bütün politikalarının merkezine insanı koymuştur. Demokrasinin nihai amacı, başta düşünce, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlüğü olmak üzere, bütün sivil ve siyasi özgürlükleri güvenceye almak ve insanların korku ve endişeden uzak olarak yaşamalarını sağlamaktır.

AKP VE YARGI BAĞIMSIZLIĞI: DURMAK YOK...

AKP’nin 2002 seçim beyannamesinde dur durak bilmediği/bilemediğinin bir diğer örneği ise “Tarafsız ve bağımsız yargı” başlığı altında kendini gösteriyor. “Demokratik ülkelerde, hukukun evrensel ilkelerine saygı, hak arama yollarının açık tutulması, kanun önünde eşitlik, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması, idarenin hukuka bağlılığının sağlanması temel değerlerdir” denilen beyannamede, 2015 Türkiyesi’nde bizleri sadece güldüren “partimiz hukukun üstünlüğüne dayalı yönetim anlayışının teminatı olacaktır” ifadeleri yer alıyor...

Yargıya müdahalenin, savcıları görevden almanın, soruşturmaları kapatmanın adı haline gelen AKP’nin, 2002 yılında “ülkemizde yargıya çeşitli şekillerde müdahalelerin olduğu, yargıçların tarafsız olarak karar vermelerinin engellendiği, yüksek yargı organlarının başkanları tarafından da sürekli olarak dile getirilmektedir” dediğini de hatırlatıp “tarafsız yargı vaatlerine” de bir nokta koymuş olalım.

DİN, MEZHEP, CİNSİYET VE AKP...

“Kürtaj cinayettir”, “doğum kontrol ihanettir”, “3 çocuk yapın” diyen, Alevileri miting meydanlarında yuhalatan, “benim için affedersin ‘Ermeni’ dediler” ifadelerini kullanan Erdoğan’ın 2002 beyannamesinden bir bölümü yine yorumsuz olarak aktaralım:

    Toplumumuzda kısır çekişmelere yol açan, din, mezhep, cinsiyet, etnik ayırımcılık konularındaki tartışmalı uygulamaların temelinde, hak ve özgürlükler konusundaki eksiklikler yatmaktadır. Demokrasimizi evrensel düzeye taşıyacak “insan haklarına dayanan” devlet anlayışının yerleşmesiyle bu kısır çekişmeler sona erecektir.

    Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ile getirilen ilkelerin uygulanmasına yönelik düzenlemeler yapılacaktır. Kadına yönelik şiddetin, cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesi, muhtaç durumdaki kadınların desteklenmesi ve korunması, öncelikli politikalarımız arasında yer alacaktır.

YOLSUZLUK VE AKP...

Son olarak AKP’nin 2002 yılındaki seçim beyannamesinde “Yolsuzlukla Mücadele” başlığında neler söylediğine bir bakıp beyanname yolculuğuna burada bitirelim:

    Yolsuzluk, “kamu imkanlarının kişisel çıkarlar için kötüye kullanılması”dır. Sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve her şeyden önemlisi ahlaki çöküntü ve çürümüşlüğün ürünü ve göstergesi olan yolsuzluk, halkın bürokrasiye, siyaset kurumuna ve genel olarak devlete ve adalete güven duygusunu zayıflatmaktadır.  Yolsuzluğun önlenmesinde temel öncelik, siyasetin ve kamu yönetiminin yolsuzluktan arındırılması olmalıdır. Yolsuzluktan arındırılan siyaset ve kamu yönetimi, toplumsal düzeyde yolsuzluğun kaynağının kurutulmasına yönelik önlemler alma şansına kavuşacaktır. Bu mücadele yapılırken toplumun temiz kalmış geniş kesimleri ve sivil toplum örgütleri sorunun çözümüne katılarak, mücadele topluma mal edilmelidir.
➽ Paylaş: