"Adalet ve Demokrasi Haftası"nda

CUMHURİYETİ KORUMAK (*)



ScreenHunter_6
Suay Karaman
Tüm Öğretim Üyeleri Derneği
(TÜMÖD) Genel Sekreteri

"Adalet ve Demokrasi Haftasında başta Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu olmak üzere, tüm yitirdiğimiz güzel insanlarımızı saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.

Cumhuriyeti Korumak adlı açıkoturumda söyleyeceklerimin özeti şu:

Bizler ne yazık ki cumhuriyetimize sahip çıkamadık, bizler cumhuriyetimizi yeterince koruyamadık..
Atatürk’ün ölümünden sonra yavaş yavaş Cumhuriyetimizi korumak konusunda başarılı olamadığımız açıkça görülmektedir. 1950’li yıllarda Köy Enstitüleri, Halkevleri kapatılırken, Türkçe okunan ezan Arapça’ya çevrilirken nasıl bir tepki vermiştik, anımsayan var mı?
Bir başbakanın “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” demesine nasıl bir tepki vermiştik? Zamanın iktidarı tarafından Kemalist Devrimler, tutan ve tutmayan diye ikiye ayrılırken bir tepkimiz olmuş muydu?
Dönemin başbakanı “1961 Anayasası ile bu ülke yönetilmez” derken, örgütlü olarak bir tepki vermiş miydik?
1980’li yıllarda devletin imamlarına Rabıta-ül Alem örgütü maaş verirken, örgütlü bir tepkimiz olmuş muydu?
Ulusal varlıklarımız özelleştirme adı altında, ona buna peşkeş çekilirken, vatan toprakları satılarak, geleceğimiz tehlikeye düşürülürken, emperyalist devletlerin yardımına kucak açıp, ulusallıktan vazgeçilirken örgütlü bir tepkimiz olmuş muydu?
Bilim insanları ve gazeteciler başta olmak üzere, ülkemizin aydınlık insanları vurulurken, yakılırken örgütlü olarak nasıl bir tepki verdik?
10 Nisan 1994 Pazar günü Ankara ve İstanbul‘da şeriat düzeninin gelmesi için gövde gösterisi yapılırken örgütlü bir tepki vermiş miydik?...
Laik bir devlette başbakanlar tarikat liderleriyle görüşürken, iftar yemeği verirken örgütlü bir tepkimiz olmuş muydu?
“Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” ve “10 Kasım’da yaygara kopartıldı” diyenlere, örgütlü tepkimiz olmuş muydu?
''Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?.. Bu ne menem şey?..” diye konuşanlara örgütlü bir tepki vermiş miydik?
''Ben Müslüman’ım, diyenin tekrar yanıma gelip bir de aynı zamanda laikim, demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslüman’ın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' lafı koskoca bir yalan!.. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır.'' diyenlere, örgütlü bir tepkimiz olmuş muydu?
''Türkiye Cezayir olur mu, diye soruyorlar. Biz hazmettire hazmettire geliyoruz. Allah'ın izniyle!.. Bu düzenin koruyucusu olamayız; bu mümkün değil. Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar.'' diyerek cumhuriyeti hedef alanlara karşı, örgütlü bir tepki verdik mi?
"Türkiye'nin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti" olduğuna ilişkin anayasanın ikinci maddesiyle birlikte değiştirilmesini yasaklayan maddelerin kaldırılması gerektiğini savunanlara ve “biz İslamı hayat tarzı olarak görmek istiyoruz” diyenlere karşı, cumhuriyeti korumak için nasıl bir örgütlü tepki verdik?
“AB’ye tam üye olarak kabul edilecek Türk Devletinin saydam, demokratik bir İslam Devleti olacağını taahhüt edenlere”, cumhuriyetimizi korumak adına, örgütlü bir tepki verdik mi?
Ülkemizde dört yüzün üzerinde radyo ve televizyon kanalında şeriatçı yayınlar yapılmaktadır. Yerel ve ulusal yirminin üzerindeki gazete Hizbullah çizgisinde yayın yapmaktadır. Üniversiteli gençlere ücretsiz dağıtılan iki yüzün üzerinde şeriatçı dergi bulunmaktadır. İki binin üzerindeki ‘Işık Evi’ denen medreselerde, on binlerce üniversite öğrencisine şeriat eğitimi verilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın denetiminde olan binlerce camide, El Kaideciler ve Hizbullahçılar cirit atmaktadır. 2006 yılında beş binin üzerinde açılan kuran kursunda, iki yüz bine yakın çocuk eğitim almıştır. Çocukların beyninin yıkandığı kaçak kursların sayısı ise yaklaşık elli bindir. Tarikat, cemaat okulları ve Kuran kurslarıyla, Öğrenim Birliği yasası çiğnenmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul kitaplarında açıkça şeriat propagandası yapılmakta, tarikatlara övgüler yağdırılmaktadır. Evrim teorisi yok sayılmaktadır. AB‘nin baş müzakerecisi Ali Babacan’ın talimatıyla, AB’ye sunulan müzakere pozisyon belgesindeki “Türkiye’nin eğitim sistemi laiktir” ifadesi metinden çıkarılmıştır. Bütün bunlar olurken cumhuriyet adına örgütlü bir tepki verdik mi? Bakın 25 Ocak 2008 tarihinde yani daha dün yaşanan bir olay; Ankara Batıkent’teki Ergazi Mahallesi’nde bulunan Ahmet Hamdi Tanpınar İlköğretim Okulu’nda 8-D sınıfında, ilk dönem ders notları sonunda teşekkür ya da takdir belgesi alacak öğrencilere, Kuranıkerim hediye edilmiştir. Öğrenci velilerinin tepkisi üzerine okul yönetimi, bu konudan haberleri olmadığını ve ilgileneceklerini söylemiştir. Büyük bir olasılıkla okul yönetiminin bu konu ile ilgilenmelerinin sonucunda Kuranıkerim hediye eden Din Kültürü öğretmenine ya takdir belgesi verilir, ya da başka bir okula müdür yapılır…
Devlet kurumları ve bakanlıklar Fettullahçıların, şeriatçıların ellerine geçti. Ülkenin her yerinde siyasi simge olan türbanlı, sarıklı, takkeli, cüppeli ve kara çarşaflı kişilerin sayısı artmaktadır. İstanbul Fatih’te İsmailağa camisinde yaşanan linç olayı adım adım dinci bir örgütlenmeyi göstermektedir. Biz bu yapılanlara örgütlü olarak, cumhuriyet için bir tepki verdik mi?
Ülkemiz ağır bir ekonomik sıkıntının eşiğindedir. Bunu gölgelemek için yapay gündem oluşturulmaktadır. Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması gündeme getirilmiştir. Bugünlerde kirli emperyalist ittifak, siyasal simge türbanı yasallaştırmak için anayasa değişikliğine hazırlanmaktadırlar. Laik cumhuriyetimiz yok edilmek istenirken, bizler örgütlü olarak tepki verebiliyor muyuz?
Elektronik seçim hilelerinin damgasını vurduğu 22 Temmuz seçimlerinden sonra, Cumhuriyet tarihimizin en kritik dönemecine girdik. Cumhuriyetin temel ilkelerine, laik devlet ve toplum düzenine, anayasaya karşı olduğunu açıkça söyleyen bir siyasi kadronun, çoğunluğa sahip olduğu için her istediğini yapabilme yetkisiyle karşı karşıya kaldık.

Artık tepkisiz kalma zamanı sona ermiştir. Çünkü bundan sonra hızlı bir şekilde İslam devletine doğru gidiş gündemdedir… Artık tepki vermenin zamanı gelmiştir; güçlerimizi birleştirerek, örgütlenme zamanı gelmiştir. Örgütlenerek yılgınlıktan, vurdumduymazlıktan sıyrılmanın zamanı gelmiştir. Ancak böyle yaparak Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ve diğer devrim şehidi dostlarımıza sahip çıkabiliriz. Ancak böyle yaparak cumhuriyetimizi savunabiliriz. Ancak böyle yaparak Mustafa Kemal Atatürk’e layık olduğumuzu gösterebiliriz.
Cumhuriyeti korumak konusunda, aramızda fikir ayrılıkları olabilir, yöntemlerimiz farklı olabilir. Hatta birbirimizi sevmeyebiliriz, hoşlanmayabiliriz. Ancak birbirimize kızarak, ayrılıp yeni bir siyasi parti ya da demokratik kitle örgütü kurarak, eylemlerimizi baltaladığımızı da görmek zorundayız. Bölünerek çoğalan hiçbir oluşum yoktur, olamazda.. Emperyalist güçlere, ılımlı İslam çığlığı atanlara, Avrupa Birliği’nden ve uluslararası para vurguncusu Soros’tan para alan Sorospu çocuklarına gösterdiğimiz hoşgörüyü, niçin birbirimize göstermiyoruz? Niçin bölünüp, parçalanıyoruz? Bu alınganlık, bu kırgınlık niye? Cumhuriyet elden giderken, vatan yok olurken niçin ayrıntılarla uğraşıyoruz? Atatürk’ün söylediği: “Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” tümcesini ne zaman tam olarak anlayacağız?
Örgütsüz toplumların yapabileceği hiçbir şey yoktur. Tüm demokrasi güçlerinin bir araya gelmesi zorunludur. Başarı, yerleşmiş örgütlerin ortak davranışlarıyla gerçekleşecektir. Örgütlerle yapılan savaşım, daima zafer getirir. Bu yüzden dağınık ulusal güçlerin, tüm demokratik kitle örgütlerinin toparlanarak, birlikte hareket etmesi, cumhuriyetimizin korunması için gereklidir.
Yaklaşık 110 demokratik kitle örgütünün oluşturduğu Toplumsal Güç Birliği, 100’ün üzerinde demokratik kitle örgütünün oluşturduğu Anadolu Ulusal Uyanış ve Dayanışma Platformu, 40’un üzerinde demokratik kitle örgütünün oluşturduğu Ulusal Birlik Hareketi platformu ve 10’un üzerinde demokratik kitle örgütünün oluşturduğu Çayyolu platformu bir araya gelerek Ulusal Platformlar Eşgüdüm Kurulu’nu oluşturmuşlardır. Ankara’da oluşturulan bu platform, önümüzdeki günlerde diğer illerdeki platformlarla bir araya gelerek, ülke çapında örgütlenme çalışmalarına başlayacaklardır.
Çünkü bu örgütlü eylem, cumhuriyetin korunmasını sağlayacaktır. Bu örgütlü eylem Mustafa Kemal Atatürk’ün laik Cumhuriyetine sahip çıkacaktır. Örgütlü olmak, bilinçli hareket etmek, ülkemizde yaşanan sivil darbe girişimini de sona erdirecektir...
Bizlere, bizlerden başka yardım edecek kimse yok, her şey bizde başlıyor.. Artık Selanik’ten Hareket Ordusu’nun gelmesini ya da Samsun’a çıkacak yeni bir Mustafa Kemal’i beklemenin de anlamı yoktur.
Bu ülkenin aydınlık insanları, yurtseverleri, demokratik kitle örgütleri, üniversiteleri, tüm demokrasi güçleri, laik cumhuriyetimizi korumak ve kollamak sadece silahlı kuvvetlerin görevi değildir. Ülkemizde yaşam biçimi olmaya başlayan irticanın yok edilmesi ve cumhuriyetimizi korumak için gerekli adımların atılmasının zamanı gelmiştir, hatta geç bile kalınmıştır. Hep birlikte şeriatı ve uzantılarını ülkemizden kovmak için örgütlenmeliyiz. Cumhuriyetimizi korumak için örgütlenmeli, bir araya gelmeliyiz.
Örgütlü olmanın bilinciyle halka inmeli, kentten ilçeye, bucaktan köye, kapı kapı hiç yorulmadan dolaşmalı ve insanlarımızı aydınlatmalıyız. Unutmayalım ki, karanlıklar aydınlığa, aydınlıklar mutluluğa, örgütlü toplumların özverili ve bilinçli gayretleriyle ulaşacaktır...

Sözlerime son verirken, hepinize çok teşekkür ederim."

(*):15. Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında, 26 Ocak 2008 Cumartesi günü düzenlenen “Cumhuriyeti Korumak” adlı açıkoturum konuşması.
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..
.com/img/a/