Gözaltılarına Tepkiler 'ÇIĞ' gibi...

İSTANBUL BARO'SUNDAN
.
GÖZALTILARA TEPKİ


İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, dün gözaltına alınanların çoğunun, belirli bir mevki, konum ve ikametgahları bulunduğunu, davetiye ile çağrılmalarının mümkün olduğunu ifade ederek gözaltılara tepki gösterdi.

Aydın, İstanbul Barosu Orhan Apaydın Salonu'nda baro yöneticileriyle birlikte basın toplantısı yaptı.

Bir suç oluşumuna yönelik olduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmanın, bir türlü bitirilemeyen ucu açık gözaltılar ve tutuklamalarla devam ettiğini anlatan Aydın, dün gerçekleştirilen arama ve gözaltıların, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Milli Güvenlik Kurulu, Yükseköğretim Kurulu, Türk Silahlı Kuvvetleri gibi anayasal organların en üst noktalarında görev yapmış kişilere yönelik olmasının dikkat çekici olduğunu söyledi.

Muammer Aydın, her türlü bireysel ve örgütsel suç oluşumlarının hukuk düzeni içinde soruşturulması, koşulları oluştuğunda tutuklama kararı verilmesi ve gerek görüldüğünde şüpheliler hakkında kamu davası açılmasının yasal bir zorunluluk olduğunu hatırlatarak, ancak bir suç oluşumu içinde oldukları isnadı ile Anayasal düzeni, rejimi, ve ülkenin bölünmez bütünlüğü konusundaki duyarlılıklarını gerek görev dönemlerinde, gerekse emeklilik yaşamlarında özenle sürdüren kişilerin evlerinde ve çalışma mekanlarındaki aramalar ve sonrasındaki gözaltıları, hukuk çerçevesinde değerlendirmekte zorluk çektiklerini ifade etti.

Ceza Muhakemesi Kanununda bir suç isnadı ile karşı karşıya olan kişi bakımından ilkenin önce ifade için çağrılması olduğunu, yakalama ve gözaltının ise istisna olup bazı şartlara bağlı olduğunu dile getiren Aydın, CMK'nin 145. maddesine göre ifadesi alınacak, sorgusu yapılacak kişinin davetiye ile çağrılıp gelmezse zorla getirilebileceğini bildirdi.

İstanbul Barosu Başkanı Aydın, aynı kanunun 98. maddesine göre ise soruşturma öncesinde çağrı üzerine ve çağrı yapılamayan şüpheli hakkında yakalama emri düzenlenebildiğinin belirtildiğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hukuki durum bu denli açıkken ne yazık ki yapılan soruşturmada tıpkı önceki yakalama ve gözaltılarda olduğu gibi bu açık kurallara uyulmadığı, ilgili yasal düzenlemelere aykırı hareket edildiği görülmektedir. Dün gözaltına alınan kişilerin çoğu belirli bir mevki ve konumda olup, belirli ikametgahları bulunan ve davetiye ile çağrılması mümkün kişiler olduğu halde, CMK'nın 145 ve bununla bağlantılı 98. maddesi atlanarak doğrudan yakalama kararı çıkarılmış ve gözaltına alınmışlardır.

Devletin Anayasal organlarındaki sorumluluk dönemlerinde ülkenin bölünmez bütünlüğü, anayasal rejim, laik ve demokratik düzen konusundaki duyarlılıkları ile çalışmaları nedeniyle bu kişilere karşı hukukun araç yapılarak birçok kez de hukuksal gereklere yeterli özen gösterilmeden adeta hesap sorma, öç veya rövanş alma anlamına gelecek biçimde sürdürülen soruşturma, bizleri hukuk devleti ve güvenliği adına endişe sevk etmektedir.''

DAVAYA YÖNELİK ELEŞTİRİLER


Aydın, Ergenekon Davasına da değinerek, 2 bin 500 sayfalık iddianameyi, ''Okunması ve kavranması olanaksız'' ve ''Toplama iddianame'' şeklinde nitelendirdi.

Birbiriyle ilişkisi olmayan çok sayıda sanık ve şüphelinin bir araya toplanarak, tek bir davada çözüme gidilmek istenmesinin, sanıkların ayrı ayrı zaman dilimlerinde yargılanmalarının da savunma hakkını zedeleyip, adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu ileri süren Aydın, yargılamayı yapan mahkemenin eski DGM'lerin bir uzantısı olduğunu ve bu durumun bağımsız yargı ilkesini zedelediğini iddia etti.

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, sözlerine şöyle devam etti:

''Cezaevinde duruşma salonu kurulması, olağan yargılama yöntemlerinden sayılamaz. Bu da sanıkların savunma ve adil yargılanma hakkını zedelemektedir. Tekil suçlarla ilgili bulunan kanıtlar ve yakalanan şüphelilerin gölgesinde ilgisi olmayan yüzlerce kişi yakalama ve gözaltılarla tedirgin edilmekte, toplum üstünde korku ve sindirme politikaları yaratılmaktadır. Bu durum Anayasanın kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ilkelerine ve demokrasinin temel kurallarına aykırıdır.

Yakalanan ve gözaltına alınan şüpheli ve tutuklananlarla ilgili uzun süre iddianame hazırlanmaması, kişilerin neyle suçlandığını bilmemesi, aleyhlerindeki kanıtlardan habersiz olmaları da anayasamıza ve ceza yargılaması ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Belirtilen sakıncalar bir ülkenin genel uygulaması ve yasa yorumundan kaynaklandığından iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu aranmadan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılacak bir başvurunun temelini oluşturabilir. Şüpheli ve sanıklar ile ailelerinin bu konuda AİHM'e yapacakları başvuru sonrasında ülkemiz ciddi sıkıntılar yaşayabilecektir.''

Açıklamanın ardından basın mensuplarını sorularını yanıtlayan Muammer Aydın ''Zekeriya Öz tarafından Tuncay Güney'e gönderilen 37 soruya'' ilişkin, bu davayı biran evvel bitirecekse bu ifadelerin alınmasının doğru olduğunu söyledi.

''Aynı soruşturma kapsamında ayrı iddianamelerin hazırlanacağı daha sonra davaların birleştirileceği'' hatırlatılan Aydın, soruşturmanın uzun sürmesinin toplumda bir tedirginlik ve polis devleti imajı oluşturduğunu ileri sürerek, sanıkların birlikte yargılanmamasının da büyük sıkıntı yaratacağını iddia etti.

Muammer Aydın, ''Bu soruşturmaların gösterdiği şudur ki eğer 'Bu ülkede herkese ulaşabiliriz. Bunun için de yargıyı kullanırız' derlerse, bu bir gün döner kendilerini vurabilir'' diye konuştu.

''Davaya temel oluşturan Tuncay Güney'in VHS kaseti, örgüt şeması ve bombaların kamuoyuna gösterilmediğini'' öne süren bir gazetecinin sorusu üzerine Aydın, savcıların üzerine düşenin sadece aleyhte delilleri bulmak olmadığını, lehte delillerin de toplanması olduğunu, bunların hiçbirisinin yapılmadığını iddia etti.

İstanbul Barosu Başkanı Aydın, ''Kimsenin yargıyı kullanarak yargı üzerinden siyaset yapmaya hakkı yoktur. Bunu yapanların mutlaka bir gün hukuka ihtiyaçları olacaktır'' dedi.

***

ANKARA BAROSU’NDAN
.
ERGENEKON TEPKİSİ:
.

". GÖZALTILAR
.
TOTOLİTER BİR GİDİŞİN İŞARETİ "



Söz konusu gözaltıları, günümüz iktidarına muhalif olanların susturulmalarını amaçlayan totaliter bir gidişin ciddi ve somut işaretleri olarak değerlendiren Ankara Barosu, "herkesi hukuka uygun davranmaya, hukukun çizdiği sınırlar içersinde kalmaya" davet etti.

Ankara Barosu, Ergenekon’un 10. dalgası kapsamında gerçekleştirilen gözaltılarla ilgili olarak; emekli askerlerin, bilim adamlarının usulüne uygun biçimde ifade vermeye davet edilmeksizin ve davete uymadıkları takdirde zorla getirilecekleri bildirilmeksizin, günün erken saatlerinde gözaltına alınmış olmalarının yasaya ve mevcut hukuk düzenine açıkça aykırı olduğunu bildirdi.

Ankara Barosu’ndan yapılan açıklamada, devlet gücünün ve siyasal iktidarın sınırlandırılmasının en etkili aracı olan hukuk devletinin amacının, keyfi gücün yaratacağı tehlikeleri asgariye indirmeyi, yönetilenlerin, devlet gücünü kullananlara güvenle bakmaları demek olan hukuki güvenliğini sağlamak olduğu kaydedildi.

Hukuk devletinde hiç kimsenin ayrıcalıklı olmadığı, suç işleyen herkese dokunulacağı de ifade edilen açıklamada, "Ne var ki, bu dokunmanın biçimi devlet gücü kullananlarca değil, yürürlükteki yasalar tarafından belirlenir. Aksine uygulama o devleti hukuk devleti olmaktan çıkarır ve totaliter yapıda bir kanun devleti/polis devleti olmaya dönüştürür" denildi.
Ankara Barosu’nun açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

"Bu çerçevede ifade etmek gerekir ki, haklarında terör örgütü mensubu olduklarına ilişkin ciddi kanıtlar ortaya konulmamış, ne ile suçlandıkları belirtilmemiş, suçüstü hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşullar oluşmamış olmasına rağmen, başta Türk yargısına uzun yıllar onurla ve özveriyle hizmet etmiş olan, her zaman ve her koşulda hukuku, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü savunan Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranmış olması olmak üzere, kendi yetki ve görev alanlarında ülkemize ve halkımıza hizmet etmiş bulunan askerlerin, bilim adamlarının usulüne uygun biçimde ifade vermeye davet edilmeksizin ve davete uymadıkları takdirde zorla getirilecekleri bildirilmeksizin günün erken saatlerinde gözaltına alınmış olmaları, yasaya ve mevcut hukuk düzenine açıkça aykırı olduğu gibi, günümüz iktidarına muhalif olanların susturulmalarını amaçlayan totaliter bir gidişin ciddi ve somut işaretleridir.

Başladığı günden bugüne kadar olan süreç içinde hukukun öngördüğü kurallara bağlı olarak yürütülen bir ceza soruşturması olmaktan daha çok, siyasi hesaplara ve hesaplaşmalara dayalı bir polis soruşturması niteliği görünümü veren, özellikle emekli asker, emekli yargıç, emekli öğretim üyesi gibi kişiler hakkında yürütülmekle fiilen görev yapmakta olanlara da tehdit niteliği taşıyan bütün bu gelişmelerden dolayı Ankara Barosu olarak endişe içersinde olduğumuzu belirtir, herkesi hukuka uygun davranmaya, hukukun çizdiği sınırlar içersinde kalmaya davet ederiz."

ANKA

***

CHP"DEN TEPKİ


CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Ergenekon soruşturması kapsamında bugün yaşanan gözaltılara tepki gösterdi. Kart “Böyle bir soruşturma demokrasi ve hukuk devletlerinde olmaz ancak polis ve parti devletlerinde olur” dedi.

Soruşturmanın hükümeti eleştirenleri, muhalif düşünenleri sindirmeye yönelik olduğunu savunan Kart ”Son günlerde bir takım açılımlarla, Nazım Hikmet’e iade i itibar gibi açılımlarla karartma yapılıyor. Bunlar gündem saptırmadan öteye gitmeyen, göstermelik ve sanal sunuşlardır” dedi. Soruşturma kapsamında suçlular olabileceğini, ancak büyük bölümünün suçsuz olduğu kanaatinde olduğunu söyleyen Kart, “Öylesine hukuk ihlali yapılıyor ki gerçek suçluların ceza almayacağını düşünüyorum. Çünkü Hükümetin amacı gerçek suçluları ortaya çıkarmak değil. Hükümeti eleştirenleri sindirmek, baskı altına almak" diye konuştu.


***

"AKP yandaşı medyanın kampanyası"


Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan Prof.Dr. Yalçın Küçük’ün avukatı Dursun Ermiş, "AKP yandaşı" medyanın 7 aydır yürüttüğü kampanyanın sonucunda Küçük’ün gözaltına alındığını savunarak, Küçük’ün gözaltına alınmayı beklediğini söyledi.

Ermiş, Küçük’ün evinin önünde bekleyen gazetecilere bir açıklama yaptı. Ermiş, Ergenekon soruşturması kapsamında verilen "yakalama, inceleme ve arama" kararı gereğince, Küçük’ün evinde arama yapıldığını belirten Ermiş, "Yaklaşık 7 aydır AKP hükümetinin yandaşı bir kısım basının yoğun kampanyası üzerine Yalçın Küçük hakkında verilen bu karar gereğince sabah 7’den itibaren Ankara ve İstanbul’daki evinde yapılan aramalar sonucunda bütün el yazıları, notları, disketleri, bilgisayar kayıtları, yüzlerce sayfadan oluşan notlarının tamamına el konulmuştur" dedi.

Ermiş, Küçük’ün Ankara Emniyeti’ne götürüldüğünü ardından da İstanbul’a götürüleceği bilgisini verdi.

‘HUKUKİ DEĞİL’


Sosyalist bir aydın olan Küçük’ün Ergenekon’la adının bir arada anılmasının mümkün olamayacağını belirten Ermiş, Küçük’ün "AKP yandaşı" medyanın kampanyası sonucunda gözaltına alındığını savundu.

Avukat Ermiş, evde 12 polisin arama yaptığını belirterek şöyle dedi: "Yapılan hukuki değil. Ergenekon soruşturması çığırından çıktı.
Hukuki bir yasal dayanağı bulunmayan bu soruşturma, Türkiye’de hükümete muhalif olan herkesi sindirme harekatıdır. Bu harekat çerçevesinde de Yalçın Küçük de nihayet beklediği gibi gözaltına alındı."

Yalçın Küçük’ün gözaltına alınmayı bekleyip beklemediğine ilişkin bur sonu üzerine de Ermiş, "Evet. Bu Ergenekon operasyonunun sonucunda kendisinin de gözaltına alınacağını bekliyordu" diye yanıt verdi.

ANKA


***

AKP'YE HİTLER BENZETMESİ


CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti Grup Başkanvekilleri'ne cevap verdi.

Baykal'ı eleştiren AK Parti Grup Başkanvekilleri Nihat Ergün ve Bekir Bozdağ'a CHP'nin cevabı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan geldi. TBMM'deki konuşmasında Ergenekon'u hukuk katliamı olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, AK Parti iktidarının 'Hitler ve Peron'a benzemeye başladığını söyledi.

Yargı üzerinde iktidarın baskı kurduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "AKP'nin demokrasi anlayışı, tek parti yönetiminin demokrasi anlayışıdır." suçlamasında bulundu. Kılıçdaroğlu, gözaltıların haklı bir gerekçesi olamayacağını bildirdi.

***
Baykal'dan Ergenekon gözaltılarına sert tepki,

'Hitler öncesi Hitler sonrası'


"Ergenekon soruşturması" kapsamında bugün yaşanan gözaltılara değinen Baykal, "Türkiye'nin tarihi bir virajı döndüğünden kuşku olmadığını" belirtti.

"Yaşanmakta olan olayların bizi yeni bir aşamaya getirdiğini görüyoruz. Türkiye'yi sistematik bir biçimde tarihi doğrultusundan, çizgisinden çıkarmaya yönelik bu uygulama, aşama aşama daha ileri bir noktaya doğru taşınıyor" diyen Baykal, şunları kaydetti:

"Karşı karşıya bulunduğumuz durum bizi hukuki bir davayla değil siyasi bir davayla karşı karşıya bulunduğumuz gerçeğiyle yüzleştiriyor. Bu tespiti bu sürecin ilk başladığı günlerde ifade ettim. Önümüzdeki tablonun hukuki bir dava değil siyasi bir davayı ortaya koyduğunu söylemiştim. Bugün geldiğimiz noktada bu teşhisin çok yerinde olduğu ortaya çıkmıştır. Artık hukuki değil siyasi bir süreçle karşı karşıyayız.

Bu davada yasanın uygulanmasının gerekleri değil yasayı kullanarak belli bir siyasi hesaplaşmanın yöntemi uygulanmaktadır. Böyle bir sistematik tablo ile hiç bir demokratik hukuk devletinde karşı karşıya gelemezsiniz. Hiç bir demokraside, hiç bir hukuk devletinde böyle manzaralar ortaya çıkmaz. Çok açıktır ki ancak rejim değişikliği yaşanan ülkelerde, rejim değişikliği dönemlerinde böyle tablolarla karşı karşıya kalınır. Humeyni öncesi Hemeyni sonrası, Hitler öncesi Hitler sonrası tablolarda birden bire toplumun değerler sistemi, toplumun temel değerleri, ilkeleri, saygın insanları yer değiştirirler. Yine böyle bir manzara ile karşı karşıyayız.

Hukukun icabını yerine getirmek değil belli bir siyasi hesaplaşmanın gereğini yerine getirmek amaçlanmaktadır. Bir siyasi intikam arayışı, hesaplaşma söz konusudur. 'Sen madem dün bunları yaptın, bunları senin yanında bırakmayız, bunların hesabını gün gelir sorarız, burnundan fitil fitil getiririz' anlayışı maalesef yürürlüktedir. Bu bir hukuk operasyonu değil intikam operasyonudur, hesaplaşma söz konusudur. Belli bir kadroya geçmiş uygulamaları nedeniyle hesap sorulmakta, intikam alınmaktadır.

Buradaki uygulama demokratik, hukuki bir uygulama değildir. Uluslararası hukuk standartlarına, Türkiye Anayasa'sına uygun değildir. Bu uygulama kendine özgü bir uygulamadır. Türkiye bir kez daha kanun ile hukuk arasındaki derin farklılığın ne kadar önemli olduğunu yaşayarak görmek durumunda kalmıştır."

***

MHP'den gözaltı tepkisi,

MHP'nin Ergenekon soruşturmasına tepkisi:
.
'Cılkı çıktı
'



MHP Genel Sekreteri Mehmet Şandır, Ergenekon soruşturması kapsamında bugünkü son dalga gözaltılara tepki gösterdi.

CNN Türk canlı yayınına katılan Şandır, hükümeti yaklaşan yerel seçimler nedeniyle gündemi değiştirmekle suçladı.

CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter ise, gözaltılarla ilgili olarak "Utanç duyuyorum" dedi. Kemal Gürüz'ü dünyaca saygın bir bilimadamı olarak dillendiren Nur Serter, "Sayın Gürüz emekliliğinde de çalışmalarına devam eden çok değerli bir bilimadamıdır. Aynı şeklide çok entellektüel olan komutanlarımız da gözaltına alınmışlarıdır. Tek cümleyle bu utanç verici bir durumdur" iddiasında bulundu.
.

➽ Paylaş:
“AKP zihniyetinin erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormusunuz?..”
Okurlara..