Sorumuz,“Dur bakalım ne olacak?” tepkisizliğine odaklanmış ya da tepkisini boşaltıp, üzerine düşeni yaptığını düşünerek köşesine çekilmişleredir.

Hâlâ Susacak mısınız?


Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN
.

Yaklaşan seçimler yerel seçim olmaktan çıkmış, Türkiye’nin kaderine yön verecek bir işlev kazanmıştır. Rejime sahip çıkmak isteyenlerin kişilerde ayrışma lüksünün kalmadığını görmeleri ve görmeyenlere göstermeleri gerekmektedir. Kişilerin kim olduğundan çok zihniyettir önemli olan.

Başlıktaki soru, bugüne kadar olup bitenlere seyircilik ederek, Dur bakalım ne olacak?tepkisizliğine odaklanmış ya da bir şekilde tepkisini boşaltıp, üzerine düşeni yaptığını düşünerek köşesine çekilmişleredir. Hiçbir dava bir köşeye çekilerek kazanılmaz. Edmund Burke’ün deyişi ile; Kötülüğün zaferi için gereken tek şey, iyi kişilerin hiçbir şey yapmamasıdır.

Ergenekon süreci hakkında yaptığımız, AKP iktidarının gerçek niyetini gören ve bunu aktarma cesareti gösterenlerin yaptıkları tespitler haklı çıkmıştır. Hukukun devre dışı bırakıldığı siyasal bir hesaplaşma, hukuk üzerinden dolanılarak tüm hızı ile sürdürülmektedir. Operasyonlar taksit taksit yürütülmektedir. Özellikle hükümet ve yandaşlarının kamuoyu tarafından sorgulanması gereken yolsuzlukların gündeme geldiği süreçlerde tutuklamaların gündeme gelmesi dikkat çekicidir.

AKP’yi Türkiye’deki demokrasi anlayışı getirdi. Rejim karşıtı ve marjinal olan görüş hiçbir demokraside iktidar şansı bulamazken Türkiye demokrasisi kendisini karşıtı ile sınamaya kalkıştı. Bize göre yanlıştı. Kendisini koruyacak duvarların en önemli ayağı olan güçlü kamuoyundan yoksun bir rejimin, karşıtlığı tartışılmaz bir görüşü tek başına iktidara taşımasının demokrasi yolunu açmayacağı başından belli idi. Kendisini AB’ye tutunarak pazarlayan AKP, tasfiye sürecini AB ile ilişkilerle kamufle ederek ve AKP’yi demokrasi ile özdeşleştiren söylemlerle destek veren AB çevresinde yetişmiş aydın (!) kesimin desteği ile ilerleyebildi. İlerleyebileceği son noktaya gelmiş bir AKP var karşımızda. Yolsuzluk batağına girmiş ve AB ile ilişkilerin başlangıç noktasından geriye düştüğü, dış politikadaki iflasın en somut örneğinin KKTC konusunda yaşandığı yıpranmış bir iktidar!..

Yolsuzluk kurumsallaştırıldı

AKP, içerideki en büyük zararı yoksullaştırdığı, işsizleştirerek tepkisizleştirdiği kitlelere vermiştir. Tarih yazıcılar, AKP hakkında değerlendirmeyi geriye bakarak daha net yapabileceklerdir. AKP’nin en belirgin işlevi toplumu yoksullaştırmak olmuştur. AKP ile birlikte ele alınacak ikinci başlık yolsuzluklardır. Yolsuzluklar ülke dışına taşan ilişkilerle organize bir biçim almış, kurumsallaştırılmıştır.

Gerçek yüzü iyice ortaya çıkmış olan bir AKP için normal yollardan iktidara gelme şansı kalmamıştır. İktidardan uzaklaşması hesap vermesi anlamına gelecektir. Hesap soran, muhalefet etme cesareti gösterenlerin, topluma gerçekleri aktaranların susturulmaya çalışılması bu yüzdendir. AKP iktidar gücünü kendisini eleştirenlere karşı kullanmaktadır.

İktidarın tüm yaptıklarına demokrasiadına katlanan ya da savunanların, muhalefet edenlere karşı girişilen susturma harekâtı karşısında hâlâ demokrasi ile AKP’yi yan yana koymaya çalışanların işi de giderek zorlaşıyor. Muhalefet ancak demokrasilerde vardır. Muhalefetin susturulduğu rejimler dikta rejimleridir. Muhalefet edenlerin dalga dalga susturulduğu Türkiye’de demokrasi AKP tarafından askıya alınırken, demokrasiyle özdeşleşen Avrupa Birliği ülkelerinin seyirciliğini de atlamamak gerekiyor. Müslüman coğrafyada BOP adı verilen proje ile oynanan oyunda Türkiye hedef ülkelerden birisi. Çevre ülkelerde önce karşıtlıklar kazınıyor, halk kendi içinde çatışma başlıklarına ayrılıyor, sonra bir şekilde işgal ediliyorlar. Türkiye için kurgulanan senaryoda önce laik rejimin tasfiyesi, sonra İslami rejim bahane edilerek demokrasi getirmeoperasyonu düşünülüyor olmalı. Türkiye’de rejimin AKP marifetiyle tasfiyesine seyirci olan AB-D ülkelerinin hedefinde bu kez başlangıçta işbirliği yaptıkları İslamcı yönetim ve yöneticiler olacak. AKP ve onun aracılığı ile tasfiye edilen kurumlar ve yıkıma uğratılmak istenen rejim yalnızca bir iç siyaset sorunu değildir. Daha önemli olarak dış politika, hatta uluslararası politika sorunudur. Oyun basit ve görünür iken, çok taraflı oyunun içeriden destekçilerinin hâlâ oyunun parçası olması bizler için anlaşılır olmasa da çıkar motifi ile açıklanabilir. Ancak vahim olan laik, Cumhuriyetçi ve Atatürk milliyetçisi, demokrasi beklentisi yüksek çevrelerin kendi içine dönük mücadelesinin hâlâ sürmesi ve suskunluğudur.

Hesaplaşma çok açık

İslam dünyası çevrelenirken Türkiye’nin model ülke olarak seçilmesi tesadüf değildir. AKP’ye iktidar olma şansını yaratan konjonktürün değişmesini beklemek yerine, demokrasiden daha fazla uzaklaşmadan herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi zamanıdır. Yaklaşan seçimler yerel seçim olmaktan çıkmış, Türkiye’nin kaderine yön verecek bir işlev kazanmıştır. Rejime sahip çıkmak isteyenlerin kişilerde ayrışma lüksünün kalmadığını görmeleri ve görmeyenlere göstermeleri gerekmektedir. Kişilerin kim olduğundan çok zihniyettir önemli olan. Kişilere, isimlere takılınmaması, laik çevrelerin güç birliği ile dinci kuşatmanın kırılması, rejim karşıtlarının ilerleyişinin sandıkla püskürtülmesi gerekiyor. Belki bu, rejim karşıtlarını durdurabilmek için son şans.

Bakınız ne kadar fütursuzca ilerliyorlar.

Hesaplaşma çok belirgin.

Neler olduğu, bundan sonra olacakların da göstergesi.

➽ Paylaş:
“AKP zihniyetinin erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormusunuz?..”
Okurlara..