"Bir vergicinin böyle bir cezayı kesebilmesi için aklını yemiş olması lazım."
DYH’ye kesilen ağır ceza yasanın yok sayılmasıdır.
DOĞAN TV’nin yüzde 25 hissesinin Alman medya devi Axel Springer’e satışında muhasebe usulsüzlüğü yapıldığı iddiasıyla Doğan Yayın Holding’e 826.3 milyon TL’lik Türkiye tarihinde görülmemiş vergi cezasını çıkaran Maliye’nin uygulaması vergi uzmanlarını da hayrete düşürdü. Vergi uzmanları, inceleme elemanının bakış açısının sakat olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’na ters düştüğünü ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirttiler.
Tüm teknikler bir yana bırakılmış subjektif bir inceleme yapılmış
İstanbul Serbest Muhasebeciler Odası Başkanı Yahya Arıkan:
Okuduğumdam anladığım bu, inceleme tekniklerinden uzaklaşılmış çok subjektif bir inceleme olarak ortaya çıkıyor. Doğan’ın elinde hisse devrine dair 2 Ocak 2007 tarihli bir sözleşme var. DYH SPK’ya tabidir ve işlemleri için tescil gerekir. Bu tescil tarihi 2007’dir. Vergi Hukuku’na göre vergi doğuran olay tescil tarihinin olduğu dönem için geçerlidir. Ayrıca 3. maddenin B fıkrasında açıkça belirtildiği üzere Vergi Kanunu’nda ispat külfeti vardır. İddia ile bir ceza kesilemez, bu devrin 2006’da gerçekleştirildiğine dair bir belge gerekir. Kanun’da ayrıca KDV muafiyeti açık, net, tartışmasız bir biçimde ortaya konmuşken bununla ilgili cezanın da anlaşılması mümkün değil.
Hukuki dayanağı yok
Dr. Bumin Doğrusöz
(Marmara Üniversitesi Maliye Bölümü Öğ. Görevlisi) :
Doğan Yayın Holding AŞ’nin Özel Durum Açıklaması’nı okudum. Durum, böyle ise, raporun hazırlanmasında esas alınan inceleme elemanı görüşleri tartışılır niteliktedir. Örneğin, burada bir vergi kaçırılması veya vergi kaçırma kasıtı söz konusu olamaz.
Olsa olsa dönem kayması, yani vergilendirilmesi gereken kazancın 2006 yerine 2007 yılı matrahına alınarak vergilendirilmesi söz konusudur. Bu da vergi kaçırma kasdının varlığının değil, yokluğunun delilidir. Öte yandan Özel Durum Açıklanması’nda şirket, “Biz hisse senetlerini sattık” diyor. Hisse senetlerinin devrinde KDV yoktur. Çünkü hisse senedi şeklindeki teslimler Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g maddesi ile vergiden istisna edilmiştir. “Hisse senedi satışlarında KDV vardır” görüşüne dayalı bir inceleme raporunu ilk defa duyuyorum.
Hisse senetlerinin alımında yüklenilen finansman giderlerinin nazara alınmayacağı görüşü ise hatalıdır. İştirak hissesi satışından doğan zararın matrahın belirlenmesinde dikkate alınamayacağı görüşü ise yasal dayanaktan yoksundur. Bu zararın kabul edilemeyeceğinin ileri sürülmesi, ancak, bu satıştan doğan kazancın vergi dışı olması koşuluna bağlıdır. Cezalı tarhiyata sebep gösterilen konuların tamamı ya içtihatlar ya da önceden açıklanmış idari görüşler karşısında yoruma açık ve tartışmalı konulardır. Yoruma açık konularda ise mükellefe üç kat ceza kesilemez.
Mükellefe üç kat ceza uygulanabilecek haller, Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinde sınırlı olarak saymıştır. Anladığım kadarı ile burada bu hallerin hiçbiri yok. Burada mükellefin muhasebe hilesi yaptığından da söz edilemez. Eğer şirket muhasebe hilesi yapsa idi, vergi kaçırma kasıtı ile hareket etse idi, muhtelif hareketlerle veya kayıtlarla kazancını yok eder, gizlerdi ve en azından izleyen yıl kazancı içerisinde vergiye tabi tutmazdı. Öte yandan matrah farklarının tamamının şirketin defter kayıtlarına göre saptanmış olması karşısında üç kat ceza kesilmesinin hukuki dayanağı da yok gibi gözükmektedir.
Eleman yazdı diye doğru kabul edilmez
Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr Veysi Seviğ:
Özel Durum Açıklaması’ndan anlaşıldığı kadarı ile şirkete yöneltilen eleştirilerin tamamı yoruma açık konulardır. Bu konuda son sözü yargı söyler. İnceleme elemanı yazdı diye, mutlak doğru kabul edilemez.
Öte yandan şirket, cezaların üç kat kesilmesine gerektiren haller olarak Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinde sayılan hallerin hiç biri ile eleştirilmemektedir. Bu nedenle anladığım kadar ile buradaki ceza hatalıdır.
Burada ceza mahkemesi kararı olmadan üç kat ceza uygulaması yapılması yetkisinin vergi dairesine verilmesine ilişkin mevzuat düzenlemesinin yanlışlığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Çünkü İdare bu davranışı ile mükellefleri, indirim, uzlaşma gibi bir çok yasal yol ve haktan mahrum bırakmakta, ileride yargı oranı üç kat cezayı kaldırsa bile mükelleflerin kaybolan bu hakları tekrar doğamamaktadır. Bu uygulama hak kayıplarına yol açmaktadır.
Aklını yemiş olmalı
Vergi Uzmanı Sezgin Özcan:
Bir vergicinin böyle bir cezayı kesebilmesi için aklını yemiş olması lazım. Ya da elinde satışın gerçekten 2006’da yapıldığını net olarak gösteren bir belge kayıt olması lazım. Eğer bu belge yoksa kanıt olmadan böyle bir ceza kesilemez.
Tüm teknikler bir yana bırakılmış subjektif bir inceleme yapılmış
İstanbul Serbest Muhasebeciler Odası Başkanı Yahya Arıkan:
Okuduğumdam anladığım bu, inceleme tekniklerinden uzaklaşılmış çok subjektif bir inceleme olarak ortaya çıkıyor. Doğan’ın elinde hisse devrine dair 2 Ocak 2007 tarihli bir sözleşme var. DYH SPK’ya tabidir ve işlemleri için tescil gerekir. Bu tescil tarihi 2007’dir. Vergi Hukuku’na göre vergi doğuran olay tescil tarihinin olduğu dönem için geçerlidir. Ayrıca 3. maddenin B fıkrasında açıkça belirtildiği üzere Vergi Kanunu’nda ispat külfeti vardır. İddia ile bir ceza kesilemez, bu devrin 2006’da gerçekleştirildiğine dair bir belge gerekir. Kanun’da ayrıca KDV muafiyeti açık, net, tartışmasız bir biçimde ortaya konmuşken bununla ilgili cezanın da anlaşılması mümkün değil.
Hukuki dayanağı yok
Dr. Bumin Doğrusöz
(Marmara Üniversitesi Maliye Bölümü Öğ. Görevlisi) :
Doğan Yayın Holding AŞ’nin Özel Durum Açıklaması’nı okudum. Durum, böyle ise, raporun hazırlanmasında esas alınan inceleme elemanı görüşleri tartışılır niteliktedir. Örneğin, burada bir vergi kaçırılması veya vergi kaçırma kasıtı söz konusu olamaz.
Olsa olsa dönem kayması, yani vergilendirilmesi gereken kazancın 2006 yerine 2007 yılı matrahına alınarak vergilendirilmesi söz konusudur. Bu da vergi kaçırma kasdının varlığının değil, yokluğunun delilidir. Öte yandan Özel Durum Açıklanması’nda şirket, “Biz hisse senetlerini sattık” diyor. Hisse senetlerinin devrinde KDV yoktur. Çünkü hisse senedi şeklindeki teslimler Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-g maddesi ile vergiden istisna edilmiştir. “Hisse senedi satışlarında KDV vardır” görüşüne dayalı bir inceleme raporunu ilk defa duyuyorum.
Hisse senetlerinin alımında yüklenilen finansman giderlerinin nazara alınmayacağı görüşü ise hatalıdır. İştirak hissesi satışından doğan zararın matrahın belirlenmesinde dikkate alınamayacağı görüşü ise yasal dayanaktan yoksundur. Bu zararın kabul edilemeyeceğinin ileri sürülmesi, ancak, bu satıştan doğan kazancın vergi dışı olması koşuluna bağlıdır. Cezalı tarhiyata sebep gösterilen konuların tamamı ya içtihatlar ya da önceden açıklanmış idari görüşler karşısında yoruma açık ve tartışmalı konulardır. Yoruma açık konularda ise mükellefe üç kat ceza kesilemez.
Mükellefe üç kat ceza uygulanabilecek haller, Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinde sınırlı olarak saymıştır. Anladığım kadarı ile burada bu hallerin hiçbiri yok. Burada mükellefin muhasebe hilesi yaptığından da söz edilemez. Eğer şirket muhasebe hilesi yapsa idi, vergi kaçırma kasıtı ile hareket etse idi, muhtelif hareketlerle veya kayıtlarla kazancını yok eder, gizlerdi ve en azından izleyen yıl kazancı içerisinde vergiye tabi tutmazdı. Öte yandan matrah farklarının tamamının şirketin defter kayıtlarına göre saptanmış olması karşısında üç kat ceza kesilmesinin hukuki dayanağı da yok gibi gözükmektedir.
Eleman yazdı diye doğru kabul edilmez
Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr Veysi Seviğ:
Özel Durum Açıklaması’ndan anlaşıldığı kadarı ile şirkete yöneltilen eleştirilerin tamamı yoruma açık konulardır. Bu konuda son sözü yargı söyler. İnceleme elemanı yazdı diye, mutlak doğru kabul edilemez.
Öte yandan şirket, cezaların üç kat kesilmesine gerektiren haller olarak Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinde sayılan hallerin hiç biri ile eleştirilmemektedir. Bu nedenle anladığım kadar ile buradaki ceza hatalıdır.
Burada ceza mahkemesi kararı olmadan üç kat ceza uygulaması yapılması yetkisinin vergi dairesine verilmesine ilişkin mevzuat düzenlemesinin yanlışlığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. Çünkü İdare bu davranışı ile mükellefleri, indirim, uzlaşma gibi bir çok yasal yol ve haktan mahrum bırakmakta, ileride yargı oranı üç kat cezayı kaldırsa bile mükelleflerin kaybolan bu hakları tekrar doğamamaktadır. Bu uygulama hak kayıplarına yol açmaktadır.
Aklını yemiş olmalı
Vergi Uzmanı Sezgin Özcan:
Bir vergicinin böyle bir cezayı kesebilmesi için aklını yemiş olması lazım. Ya da elinde satışın gerçekten 2006’da yapıldığını net olarak gösteren bir belge kayıt olması lazım. Eğer bu belge yoksa kanıt olmadan böyle bir ceza kesilemez.