Kağıt kaçakçılığından medya imparatorluğuna: Ciner’in karanlık yükselişi

Sermaye sınıfının öyküsü devletle kurulan kirli ilişkiler, yağmalanan kamu kaynakları ve işçinin sırtından biriktirilen servetlerden ibaret. Turgay Ciner’in medyadan madenlere uzanan serüveni de bu tablonun bir örneği. Bugün hakkında yakalama kararı çıkarılmış olsa da, düne kadar iktidarın en gözde patronlarından biri olarak anılıyordu.

Kağıt kaçakçılığından
medya imparatorluğuna: Ciner’in karanlık yükselişi

İktidar bloku içerisinde çetinleşen kavga hemen her ay kamuoyunun yakından tanıdığı bir isme veya bir holdinge açılan soruşturmayla gün yüzüne çıkıyor. Payfix, Assan ve Can Holding'in ardından Ciner Holding de hedef oldu.

Geçen yıl medya grubunu Can Holding'e satan Turgay Ciner, bu satış sayesinde kara para aklamakla suçlanıyor. 

Yurt dışında olduğu için hakkında tutuklamaya yönelik yaklama kararı çıkarılan Ciner'in birçok şirketine el konuldu.

Milyarca dolar değere sahip bu şirketlerle birlikte Ciner'in kısa sürede bu serveti nasıl elde ettiği de merak konusu oldu.

soL, Ciner'in kağıt kaçakçılığından maden patronluğuna uzanan karanlık yolculuğunu derledi.  

İlk suçları: Kara para, kaçakçılık

Henüz 24 yaşındayken kağıt kaçakçılığından polis ile başı derde giren Turgay Ciner, 1998 yılında bu kez "kara para aklama" iddialarıyla suçlandı.

Dönemin Maliye Bakanı Zekeriya Temizel tarafından bizzat ilgilenilen ve dosyası Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gönderilen Ciner, bu olaydan yalnızca beş gün sonra Mercedes kaçakçılığından ötürü 5 Park Holding yöneticisi ile birlikte gözaltına alındı. Bu olayda, Ciner'in hakkında 15 yıl hapis istemiyle dava açıldı.

Susurluk Raporu'nda adı geçti

1990’lı yıllarda medya işine adım atan Turgay Ciner’in servetinin kaynağı tartışmalı. Susurluk olayının kilit isimlerinden “kumarhaneler kralı” Ömer Lütfü Topal’la bağlantısı olduğu iddia ediliyordu. Kutlu Savaş tarafından 1997 yılında yazılan Susurluk Raporu’nda da adı geçiyor, Ömer Lütfü Topal’la ilişkisi olduğu ve Topal’ın öldürülmesinde rolü olabileceği iddia ediliyordu.

O yıllarda “derin devlet”in en önemli figürlerinden biri olan Mehmet Ağar’ın pek yakınıydı. Bazı ihalelerde Ağar’dan himaye gördüğü söyleniyordu.

Bu söylentiler yükselişini engellemedi, hızla zenginleşti. Sonra büyük medya patronu oldu, hakkındaki iddialar unutuldu gitti.

Etibank hortumcusu Bilgin'den el aldı

Medya grubunu kara paracılara satan Turgay Ciner, bu sektöre kendisi gibi usulsüzlük konusunda tecrübeli bir isim sayesinde büyümüştü.

Ciner'in Sabah ve Yeni Asır gazetelerini devraldığı Dinç Bilgin 1997 yılına kadar "gazetecilikten başka işle uğraşmamak"la övünüyordu. Takvim, Bugün, vb. gazeteleri çıkaran ve ATV'nin sahibi olan Dinç Bilgin, 1997 yılında Cavit Çağlar ile birlikte özelleştirilmekte olan Etibank'a yüzde 50 ortak oldu ve daha sonra bankanın tümünü aldı.

Bilgin, 2000 yılında bankanın on milyonlarca dolarlık kaynağını hortumladı ve 2001 krizinin ardından hapse konuldu. Suçunu kabul eden Bilgin, 2002 yılında hapisten çıktıktan sonra sözde bir özeleştiri yaparak "Temiz Medya" kampanyası başlattı. Ancak gazeteleri çarpıtmacı ve saldırgan yayın çizgisini hiç bırakmadı. Operasyonel gazeteler 2006'da Ciner'e devredildi.

Dinç Bilgin ile Turgay Ciner arasındaki gizli protokoller ortaya çıkınca medya grubuna TMSF el koyup, 1,1 milyar dolara Çalık Grubu'na sattı. Çalık Grubu da 6 yıl sonra Sabah ve ATV'yi, AKP'ye daha yakın olan Kalyon İnşaat'a sattı.

Bir ayağı hep medyadaydı

Ciner daha sonra Kanaltürk'ü almaya çalışsa da başaramadı. Tüm bu yaşanan Ciner'i medya sektöründen çıkarmaya yetmedi.

Kanal 1, Habertürk TV, Bloomberg HT, Show TV derken kısa sürede geniş bir medya ağına sahip oldu. Hükümete yakın yayın çizgisi bu televizyon ve gazeteleri Ciner için uzun ömürlü kıldı.

AKP ile Fethullahçılar kapışınca 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması açıldı. Fethullahçılar iktidarı hizaya çekmek istiyordu. Savaşın en önemli enstrümanı ses kayıtlarıydı. Ciner’in adı o ses kayıtlarında da geçiyordu.

Kayıtlarından birinde dönemin Başbakanı Erdoğan, Turgay Ciner’in sahip olduğu Habertürk TV Yönetim Kurulu Başkan Vekili Fatih Saraç aracılığıyla Habertürk’ün yayınlarına müdahale ediyordu.

Ciner'in iktidara sadık çizgisini yeterli bulmayan MHP son yıllarda Habertürk'ü hizaya çeken çıkışlarda bulundu. Tam bu sırada Ciner "sürpriz" bir şekilde medya grubu satışa çıkardı. Talip tanıdıktı. Uzun yıllar Ciner Medya'yı yöneten Kenan Tekdağ ile akrabalık bağı bulunan ve tıpkı Ciner gibi sicilinde dolandırıcılık ve kaçakçılık yer alan Can Holding, medya grubunun yeni sahibi oldu.

Rüşvetle, usulsüzlükle kamu işletmelerine çöktü 

Ciner'in maden ve enerjideki en önemli adımlarından biri yıllık 5 milyar kilovatsaat üretim gücündeki Çayırhan Termik Santrali’ydi.

Santral ve bu santrale yakıt sağlayan kömür ocağı Ciner'e 20 Haziran 2000'de devredildi. Devir işleminin usulsüz olduğu anlaşılınca, belge altında imzası bulunan üç bürokrat tutuklandı. Çünkü rüşvet almışlardı.

Ciner'in sağ kolu Erhan Aygün’ün, ihale sürecinde TEAŞ genel müdürüne 100 bin dolar, yardımcısına 30 bin dolar rüşvet verdiği belgelendi. Erhan Aygün de tutuklandı.

Hukukçular, usulsüzlük ortaya çıktığında devir işleminin hukuka göre "yok hükmünde" olduğunu, bu nedenle de santralin TEAŞ'a geri verilmesi gerektiğini söyledi. Ancak sonuç değişmedi.

Santral yapılırken alınan yaklaşık 2 milyar dolar kredinin borcu, sözleşmeye eklenen bir maddeyle Ciner’e devredilmedi, TEAŞ’ta kaldı. Benzer şekilde amortisman giderleri ve birtakım vergiler de özelleştirmeye rağmen kamuya ödetildi. Devlet, santral ve kömür havzalarını Ciner’e borçsuz olarak altın tepside sundu.

Benzer bir hikaye 2 yıl sonra Tufanbeyli Termik Santralinde yaşandı.

2002 yılında santrali yüzde 3 pay karşılığında santral müteahhitinden bedelsiz olarak alan Ciner ve ortağı, 2003 yılında yaptıkları bir genel kurul toplantısında müteahhitin payını binde 3'e düşürdüler.

Müteahhitin yurtdışında olduğu bir dönemde gerçekleştirilen operasyon mahkemelik oldu. Ancak henüz mahkeme süreci devam ederken, santral Sabancı Holding'e bağlı Enerji-SA'ya satıldı.

Soda külü işinde tekelleşiyordu

Ciner son yıllarda madencilik alanındaki satın alma hamleleriyle soda külü üretim kapasitesi 9,5 milyon tona çıkardı ve dünyanın sayılı üreticileri arasında girdi.

Cam ve kimyasal alanında Eti Soda, Kazan Soda Elektrik ve Park Cam şirketlerini bulunduran Ciner Grubu, Park Denizcilik çatısı altında 1997 yılından beri Hopa Limanı’nı işletiyor.

Soda yatırımlarının ekonomik değerinin 5 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilen Turgay Ciner’in şahsi gayrimenkulleri arasında İstanbul’un önemli yapıları da var.

Ayrıca Kasımpaşa Spor Kulübünü de satın aldı. Kulübün yönetimini has adamı Fatih Saraç’a bıraktı. İslamcı kökenden gelen Fatih Saraç’ın iktidara da Ali Koç'a da, Ülker ailesine de yakın olduğu biliniyor.

➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..