YIL 1995: Gül Milletvekili. Ve YIl 2011: Gül Cumhurbaşkanı. Arada bir Fark Var!
.
RP milletvekiliyken AB’yi yerden yere vuran Gül, Köşk’e çıktıktan sonra eski sözlerini unuttu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün keskin AB dönüşümü, “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür (İnsan hafızasının kusuru, unutkanlık)” atasözüyle bire bir örtüştü.

Neler söylemişti neler!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün keskin AB dönüşümü, “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür (İnsan hafızasının kusuru, unutkanlık)” atasözüyle bire bir örtüştü.
RP milletvekili olduğu dönemde AB’yi yerden yere vuran Gül, Köşk’e çıktıktan sonra eski sözlerini unuttu.
Halklar istemiyor ama...
Türkİye’yi AB’de istemeyen Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi ağırlayan Gül, konuğuna AB’ye girişte engel olmaması için sıkı markaj uyguladı. Son anketlere göre Fransızların yüzde 53’ü Türkiye’ye karşı... Türkiye’de ise AB karşıtlarının oranı yüzde 70’i aşıyor.
“Sarkozy’ye rağmen AB yolundan sapmayız”
Sarkozy’nin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tavrını çok önemsemeyen Gül, “Hedefe yürüyeceğiz” mesajı verdi. Gül, Ekim 2008’de AB karşıtları için “Marjinal” demişti.
YIL 1995: O BİR MİLLETVEKİLİ
* Gümrük Birliği ile Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne tek yanlı bağlayanlar, bizi arka bahçedeki köpek kulübesine sokuyorlar.
* Gümrük Birliği’ne Türkiye’nin gayretleriyle girilmedi. Türkiye’nin AB’ye giremeyeceği kesin. Çünkü AB Hıristiyan kulübü!
* Türkİye’nin AB’ye girip de bahsedilen o avantajlardan faydalanması hikayedir. Bu söz konusu değildir ve asla olmayacaktır.
YIl 2011: O BİR CUMHURBAŞKANI
* Avrupa, AB’ye girmek için sarfettiğimiz çabaları görmeli. Köklü reformlar gerçekleştirdik. Daha da yapacaklarımız var. * Tam üyelik müzekerelerinin başlaması için AB’de oy birliğiyle karar alındı, imzalar atıldı. Bu imzalar boşuna mı atıldı? * Bu yolda yürümeyi sürdüreceğiz. Çünkü bizim için AB hedefi devlet politikasıdır. Gelecek kuşaklara taşınacak bir süreçtir.
‘Hıristiyan kulübü’ icin çaba
Refah Partisi Milletvekili Gül (1995):
"Avrupa Birliği Hıristiyan kulübüdür. Bölünmemizi isteyecekler. Türkiye’ye AB’nin avantajı olmayacak. Cumhurbaşkanı Gül (2011): AB devlet politikamız, bu yolda sonuna dek yürüyeceğiz."
Fransız mevkidaşı Nicolas Sarkozy’yi önceki gün Ankara’da ağırlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1995’te Refah Partisi milletvekili olduğu dönemde, Hıristiyan kulübü dediği, ve “Türkiye’yi parçalayacak” uyarısı yaptığı Avrupa Birliği’ne (AB) girmek için her türlü çabayı göstereceklerini söyledi. “G-20 Dönem Başkanı” sıfatıyla Ankara’ya gelen Sarkozy ile Çankaya’da görüşen Gül, Fransız mevkidaşının “AB’ye giremezsiniz” uyarısına da “Biz bu yolda size rağmen yürüyeceğiz” restini çekti.
Dik duruş sergiledi
Çankaya Köşkü’nde 35 dakika süren görüşmede, Sarkozy, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı oluşunu bir kez daha dile getirdi. Göreve geldiği 2007’den bu yana Türkiye’nin AB’ye tam üye olamayacağını net bir şekilde söyleyen Fransız Cumhurbaşkanı, Çankaya’da da şöyle dedi: “Ben açıkça görüşümü söylüyorum diye beni sorumlu görüyorsunuz. Ama sizi AB’de başkaları da istemiyor. Onlar yüzünüze söylemiyor. Ben söylüyorum. Benim bu tutumun sizin açısınızdan daha dağerlidir.”
Kuşaklar boyu taşınacak süreç
AB’nin Türkiye için bir devlet politikası olduğunu ifade eden Gül ise Sarkozy’ye şöyle karşılık verdi: “Türk kamuoyu AB konusunda ’bize karşı oyun oynanıyor’diye düşünüyor. Açıkçası ben de öyle düşünüyorum. Tam üyelik müzekerelerinin başlaması için AB’de oybirliğiyle karar alındı, imzalar atıldı. Bu imzalar boşuna mı atıldı? Müzakere süreci devam ederken ortaya çıkan Türkiye’ye karşı tutum, Türk kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı ve tepkiye yol açtı. Türkiye ile oyun oynanmaması lazım. Ancak şunun da bilinmesi lazımdır ki, biz bu yolda size rağmen yürümeye devam edeceğiz. Çünkü, bizim için AB hedefi parti politikaların üzerinde bir devlet politikasıdır. Bu politika hedefi geçmiş kuşaklardan alınan ve de gelecek kuşaklara taşınacak bir süreçtir...”
“Israrınız niye” diye sordu
Abdullah Gül’le görüşmesinin ardından Çankaya Köşkü’nden çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, “Mutabık olmadığımız malum bir konu var. Devlet adamları olarak bu konulardan bahsettik” dedi. Sarkozy, bir gazetecinin sorusunda belirttiği ’Türkiye’nin güçlü demokrasisi’sözüne gönderme yaparak “Türkiye demokrasi değerlerini taşıyor dediniz, Avrupa’da durum böyle değilse neden üye olmak konusunda bu kadar ısrarcısınız diye sorabilirim. Bu söylediklerinizde bir çelişki yok mu?” diye konuştu.
Fransızların yüzde 53’ü Türkiye’ye karşı
Fransa’da düzenlene anket seçmenlerin yüzde 53’ünün, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu ortaya koydu. Sofres tarafından düzenlenen araştırmaya göre merkez sağ seçmenin yüzde 71’i, aşırı sağcı seçmeninse yüzde 87’si Türkiye’nin üyeliğine karşı. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Fransızlar daha çok dini ve kültürel nedenleri gerekçe gösteriyor, Türkiye’nin coğrafi yapısı ise ikinci sırada geliyor. Araştırmaya göre ekonomik durum, üyeliğe karşı olanların gerekçeleri arasında son sırada yer alıyor.
Köpek kulübesine sokuyorlar
Abdullah Gül, Refah Partisi ve Fazilet Partisi milletvekili olduğu dönemlerde tam bir Avrupa Birliği karşıtıydı. Meclis dışında olduğu gibi TBMM kürsüsünde de AB’ye girmenin yanlış bir yol olduğunu ifade eden Gül, AB’yi bir Hıristiyan kulübü olarak değerlendiriyordu.
6 Mart 1995’te Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle Gümrük Birliği anlaşmasını imzalamasından 2 gün sonra Meclis’te konuşan Gül, AB ile ilgili şu ifadeleri kullanmıştı:
* Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği çerçeve anlaşması Cumhuriyet tarihinin en önemli dış anlaşmalarından biridir. Böyle önemli bir anlaşmanın bu şekilde imzalanmasına biz Refah Partisi olarak metot, usul ve esas yönünden karşı olan tek grubuz, tek partiyiz.
* Burada her şey tek taraflı olarak gitmektedir. Avrupa’nın çıkarları söz konusu olduğunda tavizler verilmektedir, vazgeçilmektedir. Fakat Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda hiçbir direniş, hiçbir ısrar olmamaktadır. Bu şudur: Ne pahasına olursa olsun Türkiye, Avrupa Birliği’ne girecek anlayışıdır. Siz eğer bu zihniyette olursanız, işte o zaman sizi o zenginler köşkünün bahçesindeki bir kulubeye böyle koyarlar işte.
* Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin alınmayacağı kesin olunca, Türkiye’nin de kendi başına bırakılması Avrupa’nın çıkarına değildir. Çünkü Türkiye’nin önünde büyük bir potansiyel vardır. İşte, Türk Cumhuriyetleri çıkmıştır, İslam ülkeleri vardır. Avrupalı bunu bildiği için Türkiye’yi serbest bırakmak istememiştir. Anlaşmaların hepsi káğıt üzerindedir.
* Türkiye’nin AB girip de o bahsettiğiniz avantajlardan faydalanması hikayedir. Böyle birşey sözkonusuda değildir, olamayacaktır. Medyaya bakarsanız Türkiye’ye zenginlik gelecek, mallar girecek, bir pembe tablo!.. Tabii ki en çok çıkarı olan grup medya olacaktır. Çünkü önümüzdeki yıllarda Türkiye’de en gözde olan sektör reklam sektörüdür. Türkiye bir tüketim ekonomisine yönelecektir. Tabii ki medya, tabii ki gazeteler ve televizyon kanalları bunu alkışlayacak, halkın beynini yıkayacak. Ama ne olacak, siz bunları borçla alacaksınız.
* Türkiye’yi bu noktaya getirenler suçludur.
* Gümrük Birliği ile Türkiye’yi AB’ye tek yanlı bağlayanlar bizi arka bahçedeki köpek kulübesine sokuyorlar.
AB yolunda yapılanlara övgü
Avrupa Birliği, 8 yıllık süreçte tam üyelik için Türkiye’den birçok istekte bulundu. Abdullah Gül’ün, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı olduğu dönemlerdeki bu isteklerden bazıları şöyleydi:
*Atatürk’ün fotoğraflarını indirin, posterlerini yakın.
*Türk ordusunu etkisizleştirin.
*Gayrimüslim vatandaşlara yeni imtiyaz verin.
*Türkçe dışındaki dillere yayın izni verin. Kürtçe 2. resmi dil olsun.
*Ruhban Okulu’nu açın. Fener papazını ekümenik olarak tanıyın.
*Limanları Rumlara açın. KKTC’den Türk askerini çekin.
*Adada yaşayanlar Rum bayrağı altında birleşsin. Türkiye bu yeni yönetimi tanısın.
*Soykırımı kabul edin.
*Fırat ve Dicle’nin uluslararası komisyonca kontrolüne izin verin.
Kiliseler ihya edildi
Ocak 2011’de Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) konuşan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin AB’ye girmek için sarfettiği gayretleri anlattı. Türkiye’nin köklü reformlar gerçekleştirdiğini belirten Gül, “Şüphesiz ki daha yapacaklarımız var” dedi. Azınlıklarla ilgili yapılanları anlatan Gül, Sümela ve Akdamar’ın ibadete açıldığını, birçok eski kilisenin de restore edildiğini anlattı.
BDP’liler PKK’ya tam destek verdi
Diyarbakır’da bir araya gelen BDP’li 98 Belediye Başkanı, terör örgütü PKK’nın sözde ’eylemsizlik’kararı ve bölücübaşı Öcalan’ın ’çekilebilirim’ açıklaması üzerine ortak bildiri yayınladı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde toplanan grup adına konuşan Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin, sözde eylemsizlik kararının hazirana kadar süremeyebileceğini ve bunun sorumluluğunun PKK’da olmadığını söyledi. Şahin şöyle dedi:
Bölücü taleplerini sıraladılar
“Hükümetin adım atmayışı, muhalefetin statükocu duruşu, sivil toplum örgütlerinin ve sermayenin çabalarının yetersizliği, askeri ve siyasi operasyonların devam etmesi nedenleriyle, ateşkesin Haziran ayına kadar sürmeyebileceği riski, her geçen gün artarak devam etmektedir. Hükümeti samimi ve sorumlu bir tutum alması için, demokratik bir basınç oluşturmaya acilen ihtiyaç vardır. Hükümetin bu politikaları ve uygulamaları karşısında olası yeni çatışmaların tüm vebali AKP hükümetinde olacaktır. PKK’ye yeni çağrılar yapmaya halkımızın olmadığını düşünmekteyiz.” Şahin, askeri ve siyasi operasyonların durulması, cezaevindeki Kürt siyasetçilerinin serbest bırakılması, seçim barajının düşürülmesi, müzakere sürecinin başlatılması ve anadilde eğitim gibi bölücü talepleri tekrarladı.
Yeniçağ
*