Kalkınma'yı boşverdik, Hani senin Adalet dediğin!
Tutuklu vekillerle ilgili muhalefet talepleri karşısında yargının arkasına saklanan iktidar, yargının işletilmesi gereken birçok hususta ise aynı hassasiyeti göstermiyor.Gözünü sevdiğimin adaleti!
Tutuklu vekiller için yargının arkasına saklanan AKP, kararı beğenmediğinde gereğini yapıyor!Ömer Dinçer’i akladılar!
YÖK’ün yeni Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e verdiği “intihal” (bilimsel aşırma) cezasının sessiz sedasız kaldırıldığı ortaya çıktı.
Ali Demir’i kurtardılar...
Mahkeme kararına karşın cezayı kaldırıp Dinçer’i aklayan iktidar, ÖSYM Başkanı’nın ise yargı önüne çıkmasına bile izin vermemişti.
AKP’nin adalet anlayışı
Tutuklu vekillerle ilgili muhalefet talepleri karşısında yargının arkasına saklanan iktidar, yargının işletilmesi gereken birçok hususta ise aynı hassasiyeti göstermiyor.
12 Haziran’daki seçimlerin ardından üçüncü kez iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), yargıyla ilgili konularda çifte standart uyguluyor. Seçildikleri halde tahliye edilmeyen milletvekilleri konusundaki talepler karşısında yargının arkasına saklanan AKP, beğenmediği yargı kararlarını geçersiz kılmak için sessiz sedasız çalışmalar yapıyor. AKP, Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin YSK tarafından iptal edilmesi ve 5 tutuklu vekilinin salıverilmemesi üzerine TBMM’yi boykot eden BDP ile Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ın tahliye edilmemesi üzerine yemin boykotuna giden CHP’ye karşı “Yargının tasarrufu” diyor.
YÖK devrede
Üst üste yaşanan soru çalma, şifre ve cevap anahtarının kaybolması gibi skandallarla ilgili hedefteki isim olan ÖSYM Başkanı Ali Demir’le ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma talep edildiğinde ise AKP’nin yargıya bakışı değişiyor. Toplanan YÖK Genel Kurulu, Demir’in soruşturulmasına izin vermiyor. AKP ise Demir’in yargıdan kaçırılışına sessiz kalıyor. AKP’nin yargıyı etkisizleştirmesiyle ilgili son olay ise Ömer Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olmasıyla ortaya çıktı. YÖK tarafından 5 yıl önce hakkında “İntihal” (bilimsel aşırma) kararı verildiği bilinen Dinçer’in 6 ay önce yine YÖK tarafından aklandığı belirlendi.
İntihal kaldırıldı, Dinçer bakanlık koltuğuna oturdu
61. Hükümet’te Milli Eğitim Bakanı olan Ömer Dinçer’e 5 yıl önce intihal (bilimsel aşırma) nedeniyle öğretim üyeliğinden çıkarılma cezası veren YÖK’ün, yaklaşık 6 ay önce sessiz sedasız bir şekilde bu cezayı kaldırdığı ortaya çıktı. Dinçer, böylece 5 yıl sonra hem intihalden hem de intihal nedeniyle verilen cezadan aklanmış oldu.
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, Eski YÖK Üyesi Bülent Serim, YÖK’ün 5 yıl sonra Dinçer hakkında verilen cezayı kaldırmasını “YÖK, cezasını kaldırarak intihal suçundan da Dinçer’i aklamış oldu” diye değerlendirdi. Edinilen bilgiye göre, YÖK Genel Kurulu’nun 23 Aralık 2010 tarihli toplantısında Dinçer’in intihal suçu nedeniyle öğretim üyeliğinden çıkarılma cezası gündemde olmamasına karşın “5 yıl önce yapılan itiraz üzerine” ele alındı. Yüksek Disiplin Kurulu’nun sorumluluk alanına giren konuyu gündeme alan ve konu hakkında toplantı öncesinde üyelere bilgi verilmeyen YÖK Genel Kurulu’nda Dinçer’e intihal suçu nedeniyle verilen üniversite öğretim mesleğinden çıkarma cezasının kaldırılmasına oy çokluğuyla karar verildi.
Başkanı ve üye yapısı değişen YÖK, böylece eski Başkan Prof. Dr. Erdoğan Teziç döneminde 21 Ekim 2005 tarihinde Dinçer’e intihal nedeniyle verilen öğretim üyeliğinden çıkarma cezasını tam 5 yıl 2 ay sonra kaldırarak Dinçer’i sessiz ve sedasız bir şekilde hem intihal suçundan aklamış, hem de öğretim üyeliğinden çıkarma cezasını kaldırmış oldu.
Ali Demir’i YÖK kurtardı
KPSS’deki kopya iddilarının ardından YGS’de yaşanan şifre skandalı ve soru hırsızlığı gibi olaylarla hedefteki isim haline gelen ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talep ettiği soruşturma izni YÖK’ten döndü. 23 Haziran’da Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başkanlığında toplanan YÖK Genel Kurulu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ÖSYM Başkanı Ali Demir ve bazı ÖSYM çalışanları hakkında talep edilen soruşturma izni talebini oy çokluğuyla reddetti.
YÖK’ten konuya ilişkin yapılan 5 sayfalık yazılı açıklamada, “Sonuç olarak yukarıda özetlenen ön inceleme komisyonunun raporu yüksek öğretim genel kurulu tarafından görüşülmüş, söz konusu raporda önerilen cezai sorumluluğun (görevin kötüye kullanılması) şartları oluşmadığından, men-i muhakemesine oy çokluğuyla, disiplin soruşturması açılması yönündeki talebin ise oy çokluğuyla reddine karar verilmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Erdoğan referandum sonrasında yargıya yapıştı
Başbakan Tayyip Erdoğan, 12 Eylül 2010’daki referandumun ardından HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısında değişiklikleri gerçekleştirdikten sonra yargıyla ilgili söylemlerini değiştirdi. Daha önce, “Yargı istediği şekilde yürütmeye müdahale edebiliyor”, “Yargı milli iradeye saygı göstermeli” gibi açıklamalarda bulunan Erdoğan, yüksek yargı organlarında arzuladığı değişikliklerin gerçekleşmesiyle yargıyı referans göstermeye başladı. 5 Mart 2001’de Çağlayan’daki adalet sarayının açılışını gerçekleştiren Erdoğan, o günlerde gerçekleşen operasyonlar konusunda gelen tepkiler nedeniyle basını ve muhalefeti suçlayarak, “Biz savcı da, hâkim de değiliz” ifadesini kullanmıştı.
Erdoğan, “Türkiye, kuvvetler ayrımı üzerine bina edilmiş bir demokratik rejimdir. Yürütmenin, yasamanın, yargının görev ve sınırları bellidir. Hiç kimse, yargının tasarruflarından dolayı bize fatura kesmeye, bize çamur atmaya, bizi hedef tahtasına yerleştirmeye kalkışmasın. Eğer yargı bir tasarrufta bulunuyorsa, biliyor ve inanıyoruz ki bunu anayasa ve yasalar çerçevesinde, kendisine verilen yetkiler çerçevesinde yapıyor. Bırakalım, yargı kendi işini yapsın. En hızlı şekilde suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırsın” sözleriyle yargı kararlarına saygı istedi.
Yargıyı işaret etti!
CHP’nin yemin krizi sonrasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Teminat verilirse yemin ederiz” şeklindeki açıklamasına da Erdoğan önceki gün şu cevabı vermişti: “Yargı teminat veriyorsa buyursunlar alsınlar. Teminat verme yetkimiz yok.”
*
