Kıbrıslı Türkler için AKP ne yaptı?


AKP Kıbrıs Türklerini mi koruyor, yoksa
“emperyal vizyonun” için Kıbrıs'ı mı kullanıyor?



AKP Kıbrıslı Türkler için ne yaptı?


Güney Kıbrıs yönetiminin petrol aramasını fırsat bilen AKP savaş gemileri ve helikopterler eşliğinde petrol aramaya gittiği Kıbrıs’ta gerginliği tırmandırıyor. Tansiyonun yükseldiği adada bir araya gelen ilerici partiler ise Kıbrıs’taki petrolün tüm Kıbrıslılara ait olduğunu vurguladı.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 18 Eylül’de kendi Münhasır Ekonomik Bölgesinde petrol ve doğal gaz çıkarma çalışmalarına başlaması sonrasında Türkiye’nin gösterdiği tepki gerginliğe neden oldu. Münhasır Ekonomik Bölge 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre kıyısı olan devletin sahil şeridinden itibaren 200 millik bir alanı kapsamakta. Kıyısı olan devlet bu alandaki doğal kaynakları araştırma ve işletme hakkına sahip bulunmakta.

Adadaki petrol gerginliği 2003 yılından beri devam ediyor. Kıbrıs Cumhuriyeti keşif faaliyetlerinin önünü açmak için 2003’te Mısır’la, 2007’de Lübnan’la, 2010’da ise İsrail’le yapmış olduğu anlaşmalarla Münhasır Ekonomik Bölgesi’ni belirlemişti. AKP hükümeti ise KKTC’nin haklarının görmezden gelindiğini öne sürerek yapılan bu anlaşmalara karşı çıkmıştı.

Sondaj yapılmakta olan alanın imtiyaz hakkı Amerikan Noble Energy şirketine verildi. Amerikalı şirket de İsrail’in Derek şirketiyle anlaştı. İsrailli uzmanların da çalıştıkları petrol platformu’nun İsrail uçakları tarafından korunması gerginliğin daha da artmasına neden oluyor. İsrail ve Türk savaş uçaklarının radarlarla birbirlerini görecek kadar yaklaştıkları iddia ediliyor.

Taner Yıldız: “Tüm Kıbrıs adası etrafında petrol arayacağız”

Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas’ın 1 Ekim 2011’de Münhasır Ekonomik Bölgede sondaj çalışmalarına başlanacağını açıklaması üzerine Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız “Tüm Kıbrıs adası etrafında petrol arayacağız. Adanın güneyindeki sularda da petrol arayacağız” dedi.

21 Eylül’de New York’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu arasında Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Türkiye KKTC’yi Münhasır Ekonomik Bölge ilan ederek Kıbrıs açıklarında petrol ve doğal gaz arayacak. Anlaşmadan sonra toplanan KKTC bakanlar kurulu Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) petrol ve doğal gaz arama ruhsatı verdi.

Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması sonrasında Urla Limanı’ndan yola çıkan Koca Piri Reis gemisi Kıbrıs açıklarında koordinatları belirlenen bölgede çalışmalara başladı. 21 kişilik ekibi bulunan gemiyi TSK’ya bağlı savaş uçakları, denizaltılar ve fırkateynler izliyor. Güney Kıbrıs yönetiminin petrol aramaya başlayacağını duyurması üzerine AKP hükümetinin savaş tehditleri ile başlattığı gerginlik, savaş gemilerinin Kıbrıs’a ulaşmasıyla tırmanışa geçti. 9 Eylül’de ise Hristofyas, Rum Milli Muhafız Ordusu’nun teyakkuz halinde ve hazırlıklı olması gerektiğini söylemişti.

Hristofyas: “Çözüm olsa da olmasa da Kıbrıslı Türkler paylarını alacak”

Hristofyas Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasından sonra düzenlediği basın toplantısında petrol ve doğal gaz bulunması durumunda, Kıbrıs sorununa bulunacak çözüm çerçevesinde, bundan Rumların da Türklerin de yararlanacaklarını açıkladı. Hristofyas ayrıca adada çözüm bulunamasa bile elde edilecek olan gelirden Kıbrıslı Türklerin de faydalanmasının yolunun bulunacağını belirtti. Hristofyas’ın açıklamalarını yanıtlayan KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu “Buna inanmak için çok saf olmak lazım, Sayın Hristofyas bu olayı yumuşatmak için siyasi taktik uygulamıştır” dedi.

Hristofyas’ın petrol gelirinden Kıbrıs Türklerinin de yararlanacağını açıklamasına karşın gelirin Rumlarla paylaşımına değinmeyen AKP hükümeti, adanın tamamında petrol arayacağını söylüyor.

AKP Kıbrıs Türklerini mi koruyor, yoksa “emperyal vizyonun” için Kıbrıs'ı mı kullanıyor?

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik alanında yaptığı petrol arama çalışmalarına tepki gösteren AKP hükümeti Kıbrıslı Türklerin haklarını koruduğunu iddia ediyor. Gerginliğin tırmanışa geçmesiyle Türkiye ve KKTC’nin, Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşmasını imzalaması ve hemen ardından TPAO’nun Kıbrıs sularında petrol arama ruhsatı alması kimi soru işaretlerine neden oldu. Gündeme gelen sorulardan bir tanesi de AKP hükümeti Kıbrıs Türklerinin haklarını mı koruyor, yoksa son dönemde iyice ön plana çıkan “emperyal söylemi” için KKTC’yi mi kullanıyor şeklinde. KKTC eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat da Türkiye’nin Akdeniz’de petrol arama konusunda takındığı tavrı eleştirdi.

Kuzey Kıbrıs’taki muhalefet partileri de Erdoğan’la Eroğlu tarafından imzalanan anlaşmayı, KKTC meclisinin iradesinin hiçe sayıldığı gerekçesiyle eleştiriyorlar. Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, cumhurbaşkanının anlaşmayı hükümetin haberi olmadan imzaladığını ve yetkisini aştığını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise anlaşmayı imzalamaya “yetkisinin olduğunu”, onaylayıp onaylamamanın ise KKTC parlamentosuna kaldığını belirtti.

Adadaki ilerici partilerden ortak açıklama

Adanın kuzeyi ve güneyinde faaliyet gösteren ilerici partiler 21 Eylül’de, petrol konusunda çıkan gerilime ilişkin ortak bir açıklama yaptılar.

Kuzey Kıbrıs’tan Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP), Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Kıbrıs Sosyalist Partisi (KSP), Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP), Güney Kıbrıs’tan ise Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL), Birleşik Demokratlar (EDİ), Demokratik Parti (DİKO), Demokratik Seferberlik Partisi (DISI) ve Sosyal Demokrat Hareketi (EDEK) temsilcilerinin katıldığı toplantının sonunda yapılan ortak açıklamada “Kıbrıs adası ve etrafında bulunan doğal kaynaklar, Kıbrıs’a ve tüm Kıbrıslılara aittir. Doğal kaynakların getirileri adanın yeniden birleştirilmesi için bir araç olarak kullanılmalıdır. Çevrenin korunması için önem gösterilmelidir. Siyasi parti temsilcileri, her iki Kıbrıs toplumunun hak ve çıkarlarına saygı gösterilmesi için tüm kesimlere çağrıda bulunuyor” denildi.

Kıbrıs dincileştirerek ve çürüterek “korunuyor”!

Bugün adadaki Türklerin “haklarını koruma” maskesiyle Kıbrıs’ın kaynaklarında hak iddia eden Türkiye geçmiş yıllarda adayı kontrgerilla artıklarının ve çetelerin yuvası haline getirmişti.

1974’te yaptığı müdahale sonrasında toplumun yapısını değiştirmek ve adadaki yerini sağlamlaştırmak isteyen Türkiye, 13.797 kişiyi Anadolu’dan Kıbrıs’a yerleştirdi. 1974 yılından önce adada yaşamakta olan halk ile adaya sonradan yerleştirilen halk arasında belirgin kültürel farklılıklar bulunmakta. 1974 yılından bu yana Kıbrıs Türklerine dayatılmakta olan dönüşüm, AKP’nin Türkiye’de iktidara gelmesiyle daha da şiddetlendi. AKP’nin Türkiye’de dayattığı muhafazakarlaşmadan Kuzey Kıbrıs da nasibini aldı. 2004 yılında kurulan Din İşleri Başkanlığı ve sayıları hızla artan Kuran kursları ada halkına dayatılan muhafazakarlaşmanın örnekleri olarak kayda geçti.

Dinci gericiliğin yaygınlaştırılması sürecinin yanı sıra Kuzey Kıbrıs’ta toplumsal çürüme de hızlandı. Kuzey Kıbrıs’ı mesken tutan kontrgerilla artıkları ve çeteler adanın kuzeyini kumarhane ve fuhuş “turizmi” merkezine dönüştürdü. Günümüzde Kıbrıs’ta görülen mafya hesaplaşmaları, çatışmalar sıradan olaylar halini almış durumda.

Erdoğan bu yıl başında yaptığı bir konuşmada Kuzey Kıbrıslılar için “ülkemizden beslenenler” demiş, bu ifade Kıbrıs Türklerinden yoğun tepki görmüştü. Erdoğan aynı konuşmasında KKTC’de en düşük memur maaşının 10 bin TL olduğunu ileri sürmüş ve Kuzey Kıbrıs’a dayattığı “ekonomik paketin” uygulanması için baskıyı artırmıştı. Bu açıklamada Kuzey Kıbrıs’taki sendikalar tarafından yalanlanmıştı.

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası, son gerilimle ilgili bir açıklamasında bu gelişmelere işaret ederek şunları söyledi:

Sn. Erdoğan önce Kıbrıslı Türkler’e saygılı olmayı öğrenmeli, bunun için de ekonomik paket adı altında Kıbrıslı Türkler’i adadan kaçırmayı hedefleyen dayatmalardan ve kolonici yayılma politikalarından vazgeçmelidir. Bize besleme deyip, topraklarımızdaki zenginliğe göz dikmek bize saygısızlıktır. Bu noktadan hareketle Türkiye Hükümeti yetkililerine Kıbrıslı Türkler’in siyasi iradesine saygıya davet eder, savaş çığırtkanlığı ile üzerimizden siyaset yapmaya şiddetle karşı çıktığımızı vurgularız.




soL – Haber



*

➽ Paylaş: