Başımıza iş açacaklar! AKP'nin nükleer inadı
Almanya, İtalya ve İsviçre'de nükleer enerji tamamen terk edilirken, bunlar başımıza iş açacaklar!

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kuruluşunun 10. yılı dolayısıyla Ankara’daki "Enerji Piyasalarında Yatırım, Rekabet, Riskler ve Beklentiler" konulu konferansa katıldı. Yıldız konuşmasında Türkiye'de yapılması planlanan nükleer santrallere de değindi. ”Nükleer santralleri ülkemize kazandıracağız” diyerek nükleer santralin kazanım olduğu mesajını bilinç altına iletmeye çalışan Yıldız, özellikle Fukuşima nükleer felaketinden sonra daha da yükselen nükleer karşıtlığını direkt olarak dile getirmeden, “ABD, Japonya ve Fransa [gibi gelişmiş ülkelerde] nükleer santrallerin yarısı var” dedi. Yıldız, Fukuşima Nükleer Felaketi'nden bahsetmediği gibi Eylül ayında Fransa'da meydana gelen nükleer santral kazasından da bahsetmedi.
“O yüzden değişen gelişen ve büyüyen Türkiye’nin ihtiyaçlarının karşılanması açısından mutlaka nükleer santrali de büyük bir kararlılıkla halkımızın desteği ile Türkiye’ye kazandırmış olacağız" diye sözlerine devam eden Yıldız, halkın desteğinin nasıl sağlanacağı konusuna da değinmedi.
Taner Yıldız, hızını alamayarak sanayinin gelişmemesini nükleer enerjinin yokluğuna, enerji fiyatlarının yüksekliğine bağladı. ''Nükleer güç santralleri, keşke 30-40 yıl önce kurulsaydı. Bırakın enerji fiyatlarını, sanayinin durumu şu anki durumun belki 2-3 katı olurdu'' dedi.
Sinop'a ve Mersin'e nükleer santral
Mersin ve Sinop'ta nükleer enerji üretmek için iki nükleer santral kurulması planı AKP'den de öncesine dayanıyor. Ancak ihale açılması ve anlaşmalarda yol alınması AKP döneminde oldu. Mersin Akkuyu'da kurulacak santral için Rusya ile, Sinop'da kurulacak santral için ise Japonya ile görüşüldü. Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşma gereği reaktörleri inşa etmek ve işletmek için kurulan Akkuyu NGS Elektrik Üretim AŞ'nin 13 Aralık 2011 tarihine kadar ön çalışmalarını tamamlaması ve inşaat izni için resmi başvuru yapması bekleniyor.
Sinop'taki santral için Japonya ile görüşmeler ise Japonya'da 11 Mart depremi sonrası Japonya'daki afet durumu nedeni ile askıya alınmıştı. 11 Mart'ta oluşan deprem ve tsunami felaketleri ile on binlerce kişi ölmüştü. Tsunami dalgası ile zarar gören Fukuşima Daiçi nükleer santralinden doğan nükleer felaketin etkisi ile hâlâ sürüyor. Ağustos ayında Fukuşima Daiçi Santrali'nin işleticisi ve nükleer felaketin baş sorumlusu olan TEPCO Türkiye ile ihaleden kendi isteği ile çekilmiş, Türkiye'nin şirkete güvensizliği söz konusu bile olmamıştı.
Santraller için anlaşmalarda son adımlar atılırken Fukuşima Nükleer Santrali'nde 11 Mart'ta başlayan krizin kontrol altına alınamaması ve sonuçları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de nükleer santrallere karşı büyük tepki doğurdu.
AKP'nin nükleer santrallere karşı olanlara karşı tezi baştan beri bilim ve teknolojiye, güvenlik standartlarına uyulacağı ve gelişmiş ülkelerin de nükleer santrallere sahip olduğu gerçeği idi. Ancak Fukuşima nükleer felaketinden sonra Almanya, İsviçre ve İtalya gibi başka gelişmiş ülkeler halkın sokaklardaki protestolarına kulak verdiler, nükleer santralleri kapatma kararı aldılar ve bunu gerçeklemek amacıyla bir yol haritası uygulamaya başladılar. Fukuşima felaketini halen yaşamakta olan Japonya'da ise nükleer kararlılığa sahip Başbakan Naoto Kan krizden sonra, zaten ekonomisi de yokuş aşağı giden ülkede iktidardan düştü. Japonya'da protestolar tüm hızıyla sürüyor ve hükümetin nükleer “kararlılığına” rağmen halkın inadı da devam ediyor.
Japonya'da oldukça kalabalık bir kent olan Tokyo, Fukuşima Daiçi Nükleer Santrali'ne 250 km. kadar uzaklıkta olmasına rağmen yüzlerce aile Tokyo'daki radyasyondan kaçıyor. Nitekim Tokyo'da krizin ilk günlerinde şehir suyunda radyasyona rastlanmıştı. Tokyo radyasyon bulutu ile radyoaktif sezyum 137 kirliliğine de maruz kalmış bir bölge. Aileler batıdaki kentlere, nükleer santrallerin olmadığı yerlere göç ediyorlar. Aileler hükümetin "herşey kontrol altında", "radyasyon zararsız derecede, sağlık riski yok" açıklamalarına güvenmediklerini belirtiyorlar.
AKP'nin ilk tezi olan nükleer santrallerin gelişmiş bilim, teknoloji ve güvenlik standartları ile güvenilir yapılabilmesi ile ilgili olarak ise yine yaşamakta olduğumuz Fukuşima nükleer krizi TEPCO'nun üstelik Japonya gibi bilim ve teknolojide ileri olan bir ülkede bilimi ne kadar dikkate aldığını göstermişti. Fukuşima nükleer krizi nükleer enerji şirketlerini denetleyen hükümete bağlı Nükleer ve Endüstriyel Güvenlik Kurumu (NISA), BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) gibi devlet ve uluslararası örgütlerin de nükleer baronların emrine amade, yetersiz, umarsız ve dikkatsiz çalıştığını ortaya koymuştu.
Türkiye de tıpkı Japonya gibi deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Mersin'de santralin yapılacağı Akkuyu'nun 25 km. yakınından Ecemiş fay hattı geçiyor. Sinop ili ise, il sınırlarının güney kısımlarının Kuzey Anadolu fay hattına yakınlığı olması nedeniyle birinci, yani en yüksek riskli deprem bölgesi olarak görülmekte. Ancak deprem riski bir kenara bırakıldığında bile santrallerin çevreye, doğal hayata vereceği zarar üzerine bilim adamları görüşlerini kapsamlı bir şekilde dile getirmişlerdi.
.