Pontusçular UYUR MU?




PONTUSÇULAR UYUR MU? -2-



'Özgür VİRLAN '

SivriSinekCazİstanbul’un Tuzla ilçesinin bir muhacir semti olması münasebetiyle semtte son yıllarda “Mübadillik” kavramı öne çıkmakta ve çıkarılmakta. İlk bakışta herhangi bir sorun teşkil etmeyen bu kavramı araştırdığımızda, savunucularının kafalarının ya karışık ya da farklı amaçlar taşıdığını görmekteyiz.

Öncelikle gelin isterseniz bu kavramların anlamlarını açıklayalım;
Muhacir: Göçmen anlamını taşımaktadır.
Mübadil: Mübadele kelime anlamı olarak takas demektir. Mübadil de mübadeleye tabi olandır.

Fatih Sultan Mehmet’in babası Sultan 2. Murad zamanında 1430 yılında Osmanlıların hakimiyeti altına geçen Selanik 1912’ye yani Birinci Balkan Savaşına kadar 482 yıl Osmanlı hakimiyeti altında kaldı.

Bu zaman içinde Selanik’in Türkleşmesi ve Müslümanlaşması ve siyasal birliğe karşı gelenlerin faaliyetlerinin önlenmesi için bazı aileler Anadolu’dan çıkartılarak yeni kazanılan topraklara yerleştirilmiş imparatorluğun kalıcılığı sağlanmaya çalışılmış hem de huzursuzlukların önüne geçilmiştir. Belirtmekte yarar var. Osmanlı kimseyi zorla Müslüman yapmamıştır. Kişi yada kişilerin vicdanına bırakılmıştır.

Gayrimüslimler dinlerinde ve ibadetlerinde serbest bırakılmıştır. Bu yazıda değinilen Müslümanlaştırma unsuru kültürün etkisinden zamanla meydana gelen baskın kültüre uyum sağlama anlamında kullanılmıştır.

Göründüğü gibi Osmanlı’nın iskan siyasetince Selanik’e ve Balkanlara yerleştirilenler Türk’türler. Öncelikle toplumumuzda ki bu bilgi yanlışını düzeltelim ve bu kısa bilgi notlarının ardından konumuza geri dönelim.

Tuzla’da sözde geçmişin izlerinin diri tutulmasını, gerekse de göç yollarında çekilen acıların unutulmamasını amaç güden vatandaşlarımız belli faaliyetler yürütmekte ve de belli taleplerde bulunmakta. Selanik muhaciri ve mübadili bir ailenin ferdi olarak bir önceki makalemde yürütülen faaliyetleri değerlendirdiğimden bu yazıda faaliyetlere değinmeyip talepleri değerlendireceğim.

Tuzla’nın Ayazma olarak adlandırılan bölgesinin tarihine uygun bir şekilde Kiliseleştirilmesini isteyenler var. Sormak isterim tarihi olarak sadece asırlık ağaçların bulunduğu Ayazma’da böyle bir şeye ne gerek var?

Atatürk ve Selanik’i anlatacak ve de hatırlatacak yapıtlar inşa etmek varken bu da niye?

Birkaç çözüm önerisinde bulunmak için önerilerimi sizlerle paylaşıyorum; Selanik’in sembolü olan ve Selanik’in elden çıkmasıyla vaftiz edilen Osmanlı yapımı Beyaz Kule’yi hatırlatacak bir eser yapılamaz mı? Ya da Selanik şehrinin minyatürü? Ya da Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’te ki evine benzer bir yapı yapılıp Atatürk evi denilemez mi? Bu örnekleri çoğaltmak gördüğünüz üzere mümkün.

Bir diğer talebi ele alırsak eğer, Tuzla Sahil’de yer alan Şeyh Şamil kitabesinin kaldırılması. Şeyh Şamil kimdir? İlk önce bu sorunun cevabını verelim isterseniz.
Rusya içerisinde yaşayan milyonlarca Müslüman gibi (Kırım Türkleri, Çerkezler vb.) Rusya’nın aşırı Hıristiyanlaştırma (Ortodokslaştırma) politikalarına maruz kaldığı yetmiyormuş gibi Panslavizm politikalarına da maruz kalan ve anayurtlarından atılmak istenen Müslümanlardan sadece bir tanesi.

Ruslara karşı vermiş olduğu destansı direnişle Kafkas toplumları içerisinde kahramanlaşan bir Müslüman’dır.

Ancak yapılan bu zulümlerde unutulmuş değildir. Türk Milleti’ne yaşadığı felaketleri, mazisini hatırlatmak gerekir. Topraklarımız da halen gözü olan devletler dünya üzerinde yer almaktadır. Bundandır ki geçmişi iyi bilmek gerekir gelecekte de aynı hatalar yapılmasın diye.

Şimdi sormak isterim bu kitabe kaldırılınca yerine ne yapılacak? Zeus’un figürü mü? Yoksa Afrodit’in külotu mu?

Bana kalırsa bu kitabe kaldırılmamalı. Onunla birlikte Batı Trakya’da baskı altında yaşayan, öldürülen, ırkçılığa maruz kalan Türkler için Batı Trakya sorunu için bir anıt daha yapılmalı. İki anıtın da verdiği mesaj, Türklere ve de Müslümanlara karşı yürütülen politikalarının bir soykırım olduğu gerçeği olmalı.

Yalnız dikkat edilmesi gerek çok önemli iki husus, iki nokta vardır. Bunlar;

Birincisi Mübadelenin bu kadar büyütülmemesidir. (Selanik’in bir kurşun bile atılmadan teslim edildiğini hatırladığımızda) Eğer balkan göçmeni yurttaşlarımız bugün bağımsız ve hür bir şekilde anavatana gelmiş ve yaşıyorlarsa bu Balkan Savaşlarında hayatını kaybeden aziz şehitlerimizin kahramanca dövüşmesindendir. Her şeyden evvel onları anmak ve unutmamak için o kahramanlar adına parklar, anıtlar, heykeller yapılmalıdır.

İkinci husussa şudur, Türk milleti hiçbir zaman zulüm ve zulümlere karşı sessiz kalmamış ve adeta kendisine yapılmış gibi sahiplenmiş ve tepki göstermiştir. Bundan dolayıdır ki bugün Tuzla Sahil’de Şeyh Şamil ismini taşıyan bir park ve bir kitabe görmekteyiz. Ancak Avar Türk’ü olan Şeyh Şamil’i Çerkez kökenli gibi göstererek yola çıkan arkasına emperyalist güçlerin desteğini alanlar bu yapılara dayanıp asla ve asla toprak talebinde bulunmaya kalkmasınlar bu vatan üzerinde hiçbir hak iddia edemezler. Türk Milleti Kafkaslarda gerçekleştirilen zulme sessiz kalmayıp orada Türklerle beraber acı çeken diğer Müslümanlara da kapısını açmıştır. Kendi ülke sınırları içerisine almıştır. Bunun içindir ki hiçbir etnik unsurun Türk Milli devletine karşı bir tutum ve talep içinde bulunması beklenemez hakkı da değildir.

Yazımı bir soru ile sonlandırmak istiyorum. Bütün bu bahsettiğim konuların yanında Dağlık Karabağ bölgesinde Ermenilerin Azerbaycan Türklerine, kardeşlerimize karşı gerçekleştirdiği Türk Soykırımı bu işin neresinde ?



İlk Kurşun


.
➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..