Deniz Feneri'ndeki büyük vurgun!
Deniz Feneri e.V’nin muhasebecisi Firdevsi Ermiş yüzyılın soygununu anlattı...
Deniz Feneri'ndeki büyük vurgun
Eski Deniz Feneri e.V’nin muhasebecisi Ermiş’in ‘yüzyılın soygunu’nu
anlattığı gizli ifadesi ortaya çıktı.
Almanya ve Türkiye’deki Deniz Feneri davalarının sanığı, Deniz Feneri
e.V’nin eski muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in Ankara’daki soruşturmada verdiği
gizli ifadenin ayrıntıları ortaya çıktı.
Üç savcıya, Deniz Feneri vurgunuyla ilgili çarpıcı itiraflarda bulunan
Ermiş, dernek parasının Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve
ekibinin şirketlerine nasıl aktarıldığını anlattı.
İstanbul’a götürülen dernek
parasının bizzat Karaman’a teslim edildiğini söyleyen Ermiş,
“Almanya’daki dernek üzerinde başta Karaman olmak üzere ayrıca Harun
Kapıyoldaş (Kanal 7 Mali İşler Daire Başkanı) nüfuz etmektedir” dedi.
Almanya’daki davada mahkûm olan ve bir süre hapis yatan Ermiş, cezaevinden
çıktıktan sonra Türkiye’de yürütülen soruşturmada “şüpheli” sıfatıyla ifade
vermişti.
Ermiş’in, soruşturmayı yürüten savcılar Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve
Mehmet Tamöz’e, 6-7 Kasım 2009’da verdiği ifadede çarpıcı itiraflarda bulunduğu
anlaşıldı.
Ermiş’in yarın İstanbul’da başlayacak olan dava dosyasından çıkan ve
Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ’ın ulaştığı 36 sayfalık ifadesi özetle
şöyle:
• 2007 yılı nisan ayında tutuklanana kadar Deniz Feneri e.V ve o tarihte
mevcut olan 2 şirket ile daha sonra kurulan şirketlerin gayri resmi muhasebesini
yürüttüm. Gayri resmi muhasebeye başlamamdan sonra yapılan tüm sermaye artışları
ve kurulan şirket sermayelerinin paraları Deniz Feneri parasıdır. Almanya’daki
dernek üzerinde başta Karaman olmak üzere ayrıca Harun Kapıyoldaş nüfuz
etmektedir. Yani Almanya’daki derneğin yardım faaliyetlerinin yapılması, ne tür
organizasyonların yapılacağına bu ikisi, Mehmet Gürhan (Derneğin ve Almanya’daki
şirketlerin müdürü) üzerinden karar vermektedir.
• 2005 yılının ortalarında Almanya basınında Deniz Feneri hakkında olumsuz
yazılar çıktı. Bunun üzerine Gürhan bana yine Kanal 7 Türkiye’de çalışan Cüneyt
Kavasoğlu isimli kişinin burada güvenlik için uzak masaüstü bağlantısı
kuracağını söyledi. Kavasoğlu, benim bilgisayarım ile İstanbul Kanal 7’deki
server arasında uzak masaüstü bağlantısı kurdu. Asıl amaç gayri resmi muhasebe
bilgilerinin İstanbul’daki server’de bulunması, Almanya’da yapılacak bir
operasyonda ele geçmesinin önlenmesi ve yine İstanbul’dan görülebilmesi olduğunu
düşünüyorum.
• Toplanan yardım paraları Türkiye’ye geldikten sonra bunların yardımda
kullanıldığını göstermek üzere alındı belgeleri Türkiye’den Almanya’ya gelirdi.
Sonradan tutuklandığımda yardım belgelerinin miktarının yüksekliği yanında,
yardım alan kişi imzalarının aynılığı yardım alınma tarihlerinin olmadığını fark
ettim. Türkiye’ye gönderilen paraların tamamının yardım amacıyla
kullanılmadığını, hatta sermaye artışlarındaki kısmın kapatılmasından da öteye
giderek Türkiye’deki kişiler tarafından şahsi olarak kullanıldığı düşüncesine
ulaştım. Bence düzenlenmiş olan bu alındı belgeleri tamamen sahtedir. Bu da
Türkiye’de yapılan yardımların sahte olduğunu göstermiştir.
• Alındı belgeleri ya Türkiye’ye gelindiğinde Kapıyoldaş’tan alınır ya da
Almanya’ya gönderilirdi. Türkiye’deki Kanal 7 televizyon kanalının yayın aracı
sık sık Almanya’ya gelirdi. Bu amaçla da Almanya’ya yardım alındı belgesi
getirildiğini biliyorum. Yine bu amaçla Seyyar Kutun sık sık gelir giderdi.
Kutun Türkiye’ye para getiren kişidir. Tahminime göre Seyyar, bu yayın
aracılığıyla da para taşımıştır.
• Yardım paraları ya Türkiye’ye getirilerek Karaman’a veriliyor ya da
Almanya’da veriliyordu. 2004’te Türkiye’ye gelirken Gürhan hatırladığım
kadarıyla 50 bin Avro civarında para verdi ve bunu Karaman’a vermemi söyledi.
Karaman’ın yanına giderek zarf içinde parayı kendisine verdim. Bu şekilde ben
Türkiye’ye birkaç kez para getirerek Karaman’a teslim ettim. (…) Almanya’ya
geldiklerinde Karaman, Zahid Akman gibi kişiler Türkiye’ye elden para
götürüyorlardı. Bu kişilerin adını resmi muhasebeye yazamazdım. Zira o zaman bu
kişiler Deniz Feneri ile ilişkilendirilmiş olurdu.
• Atlas 1 adlı geminin alımında kullanılan ve esasen Deniz Feneri’nin
parası olan 1 milyon 100 bin Avro derneğin gayri resmi muhasebesinde kayıtlıdır.
Yapmış olduğum muhasebeleştirmeye göre arsa alımı için gönderilen 1 milyon 859
bin 993 Avro’nun 900 bin Avro’su Deniz Feneri’nin parasıdır.
• (Deniz Feneri e.V ve diğer şirketler ile Yimpaş ve Aytaç şirketleri
arasındaki ilişki ya da bağ olup olmadığı sorusu üzerine) Yimpaş’ın bir
yöneticisinin Deniz Feneri e.V’de kurucu ya da üye olduğunu duymuştum.
Almanya’daki Yimpaş’ın bir dönem Media 7’de yüzde 99.5 oranında hissedar
olduğunu ve Aytaç şirketinin, Deniz Feneri ile kurban organizasyonunda bir
ticari ilişkisi olduğunu biliyorum.
Üç savcı, Ermiş’e “Deniz Feneri e.V’nin Türkiye’ye getirilen ve Karaman’a
teslim edilen paralar herhangi bir siyasi parti için ya da bir siyasi amaçla
kullanıldı mı” diye sorarken Ermiş, “Benim bu yönde bir bilgim yoktur”
karşılığını verdi.
Savcılar, devamında “İfadelerinizde Türkiye’ye Deniz Feneri
e.V’nin parasının bavullarla getirilip diğer şüphelilere teslimi esnasında,
gümrük işlemlerinden kurtulmak amacıyla ‘Türkiye’de bulunan yardıma muhtaç
insanlara verilmek üzere Deniz Feneri’ne ……. tutarın teslimi’ hususunu Türkçe ve
Almanca yazdığınız görülmektedir. Ancak bir tutanakta da; Türkçe olarak
‘Başbakanlığa’ verilmek üzere, Almanca metinde ise ‘Başbakana’ verilmek üzere
yazdığınız görülmüştür. Bunu niye bu şekilde yazdınız, parayı bu kuruma mı
götürdünüz? Diğer teslimatlar dışında gümrükten kolay geçmek amacıyla neden bu
sefer bu şekilde yazı yazdınız?” sorularını sıraladı.
Ermiş ise bunu şöyle yanıtladı: “Bu tamamen Mehmet Gürhan’ın fikri ve
talimatıydı. Ben daha önceleri bu şekilde bavullarla para getirildiği zaman
‘Türkiye’de bulunan yardıma muhtaç insanlara verilmek üzere Deniz Feneri’ne
teslimi’ şeklinde yazıyı Türkçe yazıyordum. Almanca metnini de Mehmet Taşkan
yazıyordu. Taşkan, benim yazdığım yazıyı yanlış anlayıp Başbakan olarak yazmış.
Ben bu gönderilen paranın da Karaman’a teslim ettiğini biliyorum.”