“Şehitlerin hepsine selam söyle oğulcuğum!”



BEN OĞLUMU KOKUSUNDAN BULURUM

Av. Hüseyin ÖZBEK
Öncekiler emekleyip ayaklanmadan ölüvermişse ana karnına düşen yeni can, eşiğine yüz sürülen ulu yatırdaki Erenlere satılır. 

İki canlı gelin; “Karnımda taşıdığım benim değil sizindir” deyip Erenlere adar gelecek olanı. Göbeği kesilip kundaklanırken kulağına okunan ezanla adı fısıldanır bebenin.

 Oğlan ise Satılmış, kız ise Satı diye çağrılacaktır. Kırkı çıkmadan ana karnında satıldığı ulu yatıra götürülecektir. 

Erenlerin himmetiyle hayırlar feth, şerler def, ömrü uzun düğünü güzün olacaktır. Erenler adağı Satılmışlardan, Satılardan gelen oğul uşakla soy sürecek, atalar hanesinin ocağı sönmeyecektir. 

Oğul aranıp hep kız gelmişse büyükler de terki dünya edince haneye baykuş tüneyecektir. Ata ocağının yanmayacak olması gece uykularına ket vurur karı kocanın. Peş peşe gelen kızların yuvadan uçmasıyla soy bitecek, ocak sönecektir. Bu son olsun, oğlana dönsün diye son gelen kıza Döndü adı verilir. Erkek oğul için adaklar adanır, el açıp Yaradan’a yakarılır. Candan dilenirse Yaradan istediğini verir kuluna derler. Dilekler kabul olup soyu sürdürecek oğul geldiğinde kurbanlar kesilir, kendi yoksulluğuna bakmadan yoksullar doyurulur.

Adları Türkmen töresi yadigarı Yozgatlı Satılmış ile Döndü, Bozok yaylasında evlenip İzmir’e göçtüler. Dokuz doğumla gelen dokuz bebeyi sıraya katamadan peş peşe yitirdiler. 

Döndü’nün yüreğinde, ciğerinde dokuz kapanmaz yara bıraktı yiten dokuz can. Onuncuyu Erenleri aşıp Yüce Tanrı’ya adadılar. Yer gök dua ile demiş atalar. Yaradan nelere kadir değil. Her gece tan atana kadar; “Karnımdakini alma, bunu olsun bağışla” yakarışları boşa gitmedi. Gönülden dilemiş olmalı ki Satı Kız’ın ardından on birinciyi, Mehmet’i de sağ esen bağışladı Yüce Tanrı. Üçler, yediler, kırklar aşkına 7 kurban kesip lokmasına el sürmeden dağıttılar.

Ana, ak sütünden emzirdiğinin kokusunu bilir, diğerlerinden ayırır. Bebe de ana kokusunu karnındayken hissetmeye başlar. Ana için dünyanın en güzel kokusu, teni süt kokan kuzusunun kokusudur. Evlat içinse kanından kan, canından can aldığı kutsal ana kokusu. Helal sütten gayrısını emzirmediği adaklı kuzusunun kokusu da Döndü için böyle oldu. Sürmelisini kucağına ilk verdiklerinde karnındaki her kıpırtıda hissettiği o güzel kokuyu derinden duyunca şaşakaldı. O günden sonra Sürmelinin giyinip kuşandığı, yatıp yaslandığı el uzatıp kullandığı her şeyde hissetti o doyumsuz oğul kokusunu. 

At ayağı çevik, ozan dili çabuk olur demiş Korkut Ata. İlk, orta, lise derken yıl yıla ulandı. Mehmet Çiftçi serpilip gelişti. Kara yağız bir delikanlı olup çıktı. Ellerini kınalayıp davul zurnayla uğurlandığı asker ocağını sevdi. Tezkereden sonra yine asker ocağı dedi Bozok’un sürmelisi. Bir kez daha kınalayıp, esenleyip bu kez ömür boyu sürecek Mehmetliğe dualarla uğurladılar. Sürmelim diye seslendiği kuzusuna ‘Komutanım” demeye başladı Döndü. Aile büyükleri baş başa verip kavilleştiler: “Yeni ocak yakmanın, baca tüttürmenin vaktidir, başını bağlayalım gayrı” deyip, 9 Eylül’de, İzmir’in Yunan’dan kurtuluşunun 90. yıldönümünde Yasemin Yurtseven’le nişanladılar komutanı.

Kerem’le Aslı’nın arasına Kara Keşiş, Ferhat’la Şirin’in arasına Kara Cadı girince kavuşmaları mahşere kalmıştı. Sürmeli ile Yasemin’in arasına da Enerjinin Kırk Haramileri girdi. Uzaktan kumandalı tetikçiler ölüm tuzağını Zap boyuna kurdular. 15 Eylül 2012’de, nişanın haftasında Hakkari-Çukurca Karayolunun Oğul Köyü mevkiinde buldu ecel Sürmeliyi. Askeri araç geçerken uzaktan kumanda ile patlatılan PKK mayınıyla şehit olan 4 askerin yanında 5’i de yaralandı. Patlamanın şiddetiyle dereye uçan Mehmet Çavuş’u hemen vermedi Zap suyu. Dere yatağında, suyun akarında yapılan aramalara karşı 5 gün inat edip sakladı. 

Sürmelinin kara haberi yollar beller aşıp İzmir’e varınca yürekte, ciğerde, en onulmazı onuncu yara da açıldı.

Yitirdiği her canın biraz daha örselediği böbrekleri hepten pes edeli gün be gün girdiği diyalize gitmedi Döndü Çiftçi. Al bayraklarla donatılan hanenin kapısında; “Ben gidince ya Mehmet’im geliverirse evine” diyerek oğulcuğunu beklemeye başladı. İğnelerle ayakta tutmaya çalıştılar. Eve gelen askerlere; “Beni Hakkari’ye götürün. Siz bulamazsınız. Ben oğlumu kokusundan tanırım. Her taşın, her toprağın altına bakarım. Yavrum kokumu alır, annem gelmiş der, çıkar ortaya. Burada çaresizlikle oğlumun “anacığım ben geldim” demesini bekliyorum” diye konuştu.

Genel Kurmay’ın gönderdiği 20 kişilik ekip beşinci gününde Zap’tan çıkardı Mehmet Çavuş’u. Yasemin’ e düğün için gelme andı veren Sürmelinin kaderinde bir başka düğün için gelmek varmış İzmir’e. Baba ocağından helallik alınıp başkaca yapılacaklar da yapıldıktan sonra cami avlusuna getirilip musallaya konuldu Mehmet Çavuş. 

Al bayraklı tabuttaki şehidini son kez kucaklamak, hain Zap’ta 5 gün 5 gece üşüyen Sürmelisini iyice ısıtmak, doya doya koklamak istedi Döndü. Sarıldığı tabutun içindeki komutanına seslendi ana sıcaklığıyla;
 “Neden kalkmıyorsun oradan komutanım. Annenin böbreği yoktu. Artık senin için atan kalbi de yok”

Sürmeliden ses gelmeyince incitmekten korkarcasına yavaşça okşadı tabutu. Son kez seslendi tabuttakine; 
 Güle güle kuzum, güle güle sürmelim. Şehitlerin hepsine selam söyle oğulcuğum!”



➽ Paylaş: