“Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü..”
Sakıncalı Piyadeler
Emin Emre BEYDİLİ
Uzun zaman olmuş… Uğur Mumcu öldürüldüğünde ilkokul birinci
sınıftaydım. Üniversiteyi bitirdim, piyade olmasam da askerliğimi yaptım.
O öldükten sonra yaşadığım yılları düşünüyorum da ne kadar çok şey yapmışım;
O yaşasaydı ne kadar çok şey yapabilirdi. Ülkemizin içine düştüğü karanlığı
-bugün bile fark edemeyenler çoğunluktayken- yıllar önce gözümüzün önüne sermedi
mi? Ölümünden yıllar önce yazdığı kitaplarda anlattıkları, bugün bile geçerli
değil mi?
Öldürülmek için bu kadarı yeter hatta fazla bile!
Söylememe gerek yok; katillerinin bulunamadığını biliyorsunuz.
Bugün birçok kişi O’ndan bahsedecek, “Sakıncalı Piyade” diyecekler O’na, askerlik dönemini anlatan kitabının adından esinlenerek.
Ben, Sakıncalı Piyadeler diyorum. Uğur Mumcu
20 yıl önce öldürüldü. Ama başka Uğur Mumcu’lar her
gün ölüyorlar. Zindanlara atılan, susturulan vatanseverler her gün ölüyorlar.
Emperyalizmin itleri, her gün daha fazla et koparıyor onların bedenlerinden.
Sakıncalı Piyadeler, askeri oldukları Mustafa
Kemal’in emrinden bir an için bile çıkmıyorlar; emre itaatsizlik
yapmıyorlar.
Tıpkı Uğur Mumcu gibi onlar da vatansever olmanın cezasını
çekiyorlar.
Tıpkı Uğur Mumcu gibi failleri ortada ama nasılsa
bulunamayan cinayetlere kurban gidiyorlar.
Tıpkı Uğur Mumcu gibi onlar da korkmuyorlar ölümden.
Boşuna
mı demişti Mumcu:
“Ben, Atatürkçüyüm. Ben, Cumhuriyetçiyim. Ben,
anti-emperyalistim. Ben, Tam bağımsız Türkiye’den yanayım.”
diye. Sonra da eklemişti:
“Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni
aşacaklar doğacaktır.”
Her 24 Ocak bunu
söylüyoruz. Peki ya bugünün Uğur Mumcu’ları? Gözümüze
sokarcasına, ayan beyan öldürüyorlar onları.
24 Ocak acı kontenjanını doldurdu 93’te. Acımızı her gün
daha fazla katlamaya çalışanlara inat, Uğur Mumcu’nun
öldürüldüğü sokağa dikilen heykelinin altına yazılanla bitiriyorum yazımı:
“Kimi ölüler bize ne kadar yakın.
Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü.”
Yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü.”