Er ya da geç, bir gün...
TARİHİ FIRSAT
Suay KARAMAN
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan sık sık gömlek değiştirmektedir.
Kendisini Ergenekon davasının savcısı ilan etmiş ve
Balyoz davasının sonuna kadar gidilmesi talimatını vermişken, birdenbire
gömleğini değiştirmiş ve uzun tutukluluk sürelerini eleştirmiş, özellikle
komutanların tutuksuz yargılanmaları gerektiğini söylemiştir. Hatta hızını
alamayıp, emekli orgeneral Ergin Saygun’u ameliyat sonrasında
ziyaret ederek, geçmiş olsun dileklerinde bulunmuştur.
Daha yumuşak ve kucaklayıcı bir tavır çizmek isteyen başbakanın değiştirdiği
gömleğin içyüzü bellidir. Yeni anayasanın yapılarak, başkanlık sistemine geçiş
ve halk oylaması sonucunda başkan olma sevdası…
Emperyalist güçlerin destek verdiği yeni anayasa yapım süreci, ülkemizi sonu
belirsiz yerlere sürükleyecektir.
Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu
Başkanı Gianni Buquicchio, yeni anayasa çalışmalarından övgüyle söz
ederken, AKP’nin getirmek istediği başkanlık sistemini doğru bulmadığını
söyleyerek, bu sistemin ülkeyi otoriter yapıya ve diktatörlüğe götüreceği
uyarısında bulunmuştur. Yeni anayasa yapım sürecine katkı verenler ve oylarıyla
destek olanlar, ülkemizin bölünmesi için çaba harcayan emperyalist güçlerin
maşalarıdır, işbirlikçileridir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Türkiye dergisinin ilk
sayısı için yazdığı makalede “Tarihi fırsatı heba etmeyelim”
çağrısında bulunmuştur. Tarihi fırsat nedir? Yeni anayasa yapılarak, başkanlık
sisteminin kabul edilmesi ve ardından başbakanın, başkan olması…
Başbakan “Tarihi fırsatı heba etmeyelim” çağrısında
bulunduğu yazısında 1961 Anayasası’ndan neler anladığını şöyle açıklamıştır:
“1961 Anayasası, demokrasimizin yarım asırdır yaşadığı problemlerin, ana
kaynaklarından biridir. 1961 Anayasasının kurumsallaştırdığı vesayet düzeni,
anayasa ve devlet geleneğimizde tamiri zor hasarlar bırakmıştır.
Şunu açık bir şekilde ve bir kez daha ifade etmek gerekir ki, 61 Anayasasının
esas gayesi, devleti siyasetin etki alanının dışına taşıyarak siyaseti
güçsüzleştirmekti. Siyaset güçsüzleştirilirken, “anayasal kurumlar” vasıtasıyla
otoriter-bürokratik-seçkinci devlet yapılanmasının önü açıldı. Devlet, siyasî
meşruiyet alanının dışına taşındı ve temsilî nitelik taşımayan bürokratik
iktidar, egemenliğin kullanılmasında parlamentonun, siyasî iktidarların önüne
kondu. 61 Anayasasının inşa ettiği hukukî siyasî zemin, toplumsal taleplere
dayalı sahici bir siyaseti imkânsız hâle getirdi.”
1961 Anayasası’ndaki Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, TRT,
üniversiteler, yerel yönetimler, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri
anayasal kurumlar kapsamındadır.
Eğer 27 Mayıs 1960 öncesinde Anayasa Mahkemesi olsaydı, sivil yönetimlerin
anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları ülkeyi kardeş kavgasına götürmezdi.
Ancak özellikle 12 Eylül 2010 halk oylamasından sonra Anayasa Mahkemesi işlevini
yitirmiştir. Yargıtay ve Danıştay ortadan kaldırılmak istenmektedir. Artık
Sayıştay denetimine de gerek görülmemektedir. TRT özerkliğini yitirmiş, siyasi
iktidarın borazanı olmuştur.
Üniversiteler de özerkliklerini yitirmiş, siyasal
İslam’ın simgesi türbana destek veren yöneticilerin elinde bilim dışı işlerle
uğraşarak, karanlığa doğru sürüklenmektedir. Yerel yönetimler zaten siyasi
iktidarın çiftliği konumundadır. Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri de
siyasi iktidarın baskısı altındadır ve ele geçirilmek için yeni hazırlıklar
yapılmaktadır. Başbakanın “anayasal kurumlar” dediği bu
kurumlar direk olarak ‘siyasetin etki alanına’ girmiştir. Böylelikle başbakana
göre “otoriter-bürokratik-seçkinci” devlet yapısından
kurtulduğumuz onaylanmıştır.
Başbakan, önüne engel olarak dikildiği için kuvvetler ayrılığı ilkesinden de
rahatsızlığını dile getirmişti. Yasama benim, yürütme benim, yargı benim mantığı
“ileri demokrasi” olarak yutturulmak istenmektedir.
Başbakanın İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı yaptığı döneme ilişkin TBMM
Başkanlığı’na ulaşan ve dokunulmazlık zırhının kaldırılması istenen
fezlekelerde “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde
kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için
teşekkül oluşturmak” suçlamaları yer almaktadır.
1994 yılında İstanbul
Anakent Belediye Başkanı olmasından, milletvekili seçildiği 2003 yılına kadar
geçen sekiz yılda 84 suçlama kayıtlara alınmış, bunlardan yalnızca birinden
beraat etmiş, hakkındaki 20 suçlamadan “Rahşan Ecevit’in affı”
ile kurtulmuş ve diğer 63 suçlamadan ise dokunulmazlık sayesinde
şimdilik kurtulmuştur. Hakkında böyle suçlamalar olan birinin 1961 Anayasası’nın
değerini anlaması olanaksızdır.
Tüm yetkileri kendisinde toplayarak
“Tarihi fırsatı heba etmek istemeyen” başbakan, er ya da geç bir gün
hukukun kendine de gerekeceğini düşünmelidir..
İlk Kurşun