'Hangisi bizim polisimiz?'



Bir ‘ben’le mucize yaratan polis mi bizim polisimiz, 
yıllardır basit olayları çözemeyen mi?


Mustafa MUTLU
Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’ne intihar saldırısı düzenleyen eylemcinin DHKP-C’li olduğu altı saatte tespit edildi.

Hem de bizzat Başbakan’ın açıkladığına göre, kafatasındaki bir “ben” sayesinde anlaşıldı eylemcinin kimliği!

Yani; gördüğünüz gibi polisimiz artık bir “ben”den yola çıkarak bile, paramparça olmuş bir insanın kimliğini altı saatte belirleyebiliyor.

Diyecek söz yok:
Helal olsun!
Olsun da…

Peki; bir “ben”le bile mucizeler yaratan aynı polis, neden Ergenekon, Balyoz, Odatv ve askeri casusluk gibi çok önemli soruşturmaları başlatan ve sahte oldukları kesinleşen CD’leri üretip gönderenleri yıllardır bulamıyor?

ABD’den gönderdikleri e-postalarla düzmece ispiyonlarda bulunup emniyeti ve yargıyı yanlış yönlendirenlerin kimliklerini neden belirleyemiyor?

Örneğin ülkenin gündemini aylarca meşgul eden ve fos çıkan “Bülent Arınç’a yönelik suikast ihbarını” yapanların yakasına neden yapışamıyor?

Bir “ben”le altı saatte dünyanın merak ettiği tüm soruları yanıtlayabilen polisimizin, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Hırant Dink suikastlarını yıllardır çözememesini sizin aklınız alıyor mu?

LAVRİON’A NEDEN GÖZ YUMULUYOR?

Ankara’daki saldırı konusunda anlayamadığım bir şey daha var:
Polisimiz altı saat gibi kısa bir sürede, kafatasındaki “ben”den yola çıkarak intihar eylemcisinin kimliğini saptamakla kalmadı; aynı zamanda DHKP-C örgütünün militanı olduğunu ve eylem için uzun süre Lavrion Mülteci Kampı’nda eğitildiğini de ortaya çıkardı.
Hangi ülkede bu Lavrion Kampı?
Komşumuz Yunanistan’da…

Otuz yıldan bu yana Türkiye’den kaçan solcu, ama daha çok PKK’lı teröristleri barındırıyor.
Sadece barındırmakla kalmayıp, onların orada “gerilla” eğitimi almalarına, Türkiye’ye istedikleri zaman girip çıkmalarına göz yumuyor…

Ve bunun için bütçeden hatırı sayılır bir ödenek ayırıyor!

Gelin görün ki otuz yıldır hiçbir Türk hükümeti Yunanistan’ın “Türkiye için özel terörist yetiştirmesini” dert edinip, konuyu uluslararası kamuoyunun gündemine getirmiyor.
Bunun tam tersi olsaydı; yani, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bir sığınmacı kampında, “Yunan teröristler” barındırılıp, beslenseydi; Yunanistan’ın tepkisi ne olurdu?

*****

YÜREK MESELESİ!

Bundan bir süre önce köprülerin ve otoyolların işletme hakları 5,7 milyar dolara özelleştirilince, “Devlet bu paranın çok daha fazlasını zaten bu köprülerden ve otoyollardan kazanıyor. İyi de bu durumda bu fiyatla neden özelleştiriliyor ki?” diye sormuştum.

Yandaş kalemler hemen devreye girdi ve beni “özelleştirmeye taş koymakla” suçladı.
Ancak önceki gece anladık ki, bu konuda Başbakan da benim gibi düşünüyor… Koç-Ülker ortaklığının 5.7 milyar dolara kazandığı köprü ve otoyol ihalesinin iptal edilebileceğini açıkladı; ardından da “Otoyol-köprü meselesini tekrar masaya yatıracağız. Zaten köprü ve otoyollardan ciddi parayı kazanıyoruz. O zaman bu rakamlarla neden özelleştirelim” dedi…

Sözüm, beni bu özelleştirmeye taş koymakla eleştiren yalakalara:
Eğer yüreğiniz yetiyorsa, bir ay sonra benim düşüncelerimi dile getiren Başbakan’ı da eleştirsenize!

*****

GÜNÜN SORUSU

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa’da düzenlenen bir toplantıda, “Partimizin adı Adalet ve Kalkınma Partisi… Ha; bir itirafta bulunayım. Kalkınmamız çok iyi, ama adaletin biraz da desteğe ihtiyacı var. Saraylarını yaptık, ama adaletin kendisini biraz arıyoruz” demiş… Sorum kendisine:
12 Eylül 2010’daki referandumla Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu yürütmenin emrine sokarken ve tüm yüksek yargı organlarına okul arkadaşlarınızın atanmasını “Yüce Rabbim verdikçe veriyor” diye sevinçle karşılarken de adaleti arıyor muydunuz?

*****

Türk, Türkiye ve ırkçılık!

Biliyorsunuz, “Türk” sözcüğü son zamanlarda AKP’de, BDP’de ve hatta bazı Y-CHP’lilerde alerji yapıyor… İçinde “Türk” sözcüğü geçen cümleler kurmak, “ırkçılıkla” eş anlamlı görülüyor.

Bu yüzden de yeni anayasada “Türk vatandaşlığı” yerine “Türkiye vatandaşlığı” kavramının getirilmesi ağırlık kazanıyor.

Bu kavramları tartışacak değilim.

Ancak bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Başbakan Erdoğan önceki gün “Teke Tek Özel” programında başkanlık sistemi konusunda görüşlerini açıklarken aynen şunları söyledi:
“Başkanlık sistemi, olmazsa olmazımız değil. Ama başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinin kendilerine has bazı doğruları var. Bunları alalım, ortaya bir Türk tipi başkanlık sistemi getirelim.”

***

Dikkat ettiniz mi?
Başbakan, “Türkiye tipi başkanlık sistemi” değil de “Türk tipi başkanlık sistemi” diyor…

Bu durumda o da “ırkçılık” yapmış olmuyor mu?




➽ Paylaş:
“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormusunuz?..”
Okurlara..