Kemalizm’in altı ilkesinden biri..
ULUSALCILIK
Suay KARAMAN

Kemalist Devrimin ulusalcılık anlayışı,
çağdaşlaşmanın en önemli öğeleri olan ulus ve yurttaş olarak yaşama gereğini ve
gerçeğini amaç edinmiştir; toplumunun ümmet olarak yaşama inancını asla kabul
etmez. Atatürk ulusalcılığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını
korumayı ve toplumun çağdaşlaştırılmasını benimsemiştir.
Günümüzde bazılarının ırkçılıkla özdeşleştirdiği ulusalcılık, ulusun
tüm bireyleriyle amaçta, inançta, dilde, kültürde ulusal kimlik bilincine
varmaktır. Kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde
olanakların dağılımında birleşebilmenin mutluluğuna ulaşmaktır.
Devletin ve ulusun geleceği için, ülke ve ulus bütünlüğü için birlikte
çalışmaktır. Ulus olarak yaşamak, çağdaş topluma dönüşmenin en önemli ve zorunlu
bir gereğidir.
Kemalizm’in altı ilkesinden biri olan ulusalcılık (milliyetçilik),
etnik kökene dayanmayan bir yurtseverliktir. Bu ulusalcılık barışçıdır,
emperyalizm karşıtıdır; kalkınmayı ve çağdaşlaşmayı kendi insanına
dayatır. Atatürk, “Türk ulusu, Türkiye
Cumhuriyeti’ni kurmuş olan Türkiye halkıdır” diyerek, ulusu belirli bir
coğrafya üzerinde oturan halkın bütünü olarak kucaklamaktadır. Türk ulusu
kavramı, bu topraklarda yüzyıllardır birlikte yaşadığımız tüm etnik toplulukları
içinde barındırır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm
diyene” sözünü henüz anlayamayanlar, kafalarını emperyalist
işgalden kurtaramayan zavallılardır.
Son yıllarda emperyalizmin katkılarıyla ulusalcılık kavramının içi
boşaltılmış ve anlamı bilinçli olarak saptırılmak istenmektedir. Yurtseverlikle
özdeşleşen ulusalcılık, şovenlik, ırkçılık, kafatasçılık ve faşistlikle eş
tutulmuştur. Çünkü ulusalcılık mandacılığın, işbirlikçiliğin, hainliğin
ve emperyalizmin karşısındaki kavramdır. İşte bu yüzden ulusalcılık,
“egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” sloganının tek sözcükle
ifadesidir. Ulusalcı yani yurtsever kişi, yurdunu, ulusunu büyük bir
tutku ile seven, bu uğurda özveride bulunan insandır.
Bugün dünyanın önde gelen devletleri, ulusalcı devlet kimlikleriyle,
yurtsever olarak nitelenirken, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusalcı olması ise
ırkçılık olarak değerlendirilmektedir. Bu emperyalizmin böl ve yönet
taktiğinin başka bir boyutudur.
Geçtiğimiz günlerde TBMM’de doğruların ağır bastığı bir konuşma yapan
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, emperyalizmin
maşaları tarafından ağır eleştirilere uğradı. Gerçekten
“Türk” demenin faşistlik, “Kürt” demenin
demokratlık olarak algılandığı günümüzde, emperyalizm her yeri ve
herkesi işgal altına almış, akıllara ambargo koymuştur. Yıllardır
ülkemizdeki “Kürtçülük” sorununu, insan hakları ve
demokrasi diye yutturan emperyalist devletler, kendi ülkelerindeki
benzer sorunları görmek istememektedirler ve milliyetçiliklerinden taviz
vermemektedirler.
Kürt aydınıyım diye öne çıkanlar ve Kürt
milliyetçiliği yapanlar toprak ağalığının millet kavramı içindeki yerini
sorgulamalıdırlar. Kürt aydını ile Kürt halkının sağduyusu arasındaki en önemli
fark, toprak ağalığı ile aşiret reisliği konusunda
belirginleşmektedir.
TBMM’de yaptığı konuşma ile toplumun büyük çoğunluğuna rehber olan ve
ırkçılara ders veren Birgül Ayman Güler’in, bundan sonra iki önemli söylemi
olmalıdır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, “BOP eş
başkanına kredi açamazsınız” ve “Atlantik ötesinde
oluşturulduğu belli olan, içinden ‘Türk’ kelimesinin kaldırılacağı Anayasa
hazırlık komisyonunda CHP’nin ne işi var” demesi gerekir…
İlk Kurşun