Siz müslümansanız ne adına bu uygulamalar!
KABUS!
Cevher KANTARCI
Kasvetli, korku dolu, umutsuz..
Ama konu ilginçtir, seyretmekten kendinizi alamazsınız!
Meselâ içinde sürücü olmayan bir otomobilin, herkesi ezip öldürdüğü bir film
vardı..
Otomobil istediğini öldürüyor ama durdurulamıyordu..
Yanlış hatırlamıyorsam, son sahnede üzerine bir enkaz yığılıyor ama o
enkazdan da çıkıp yoluna devam ediyordu..
Kimliği filmin sonunda bile belli olmayan bir güç tarafından
yönlendiriliyordu!
Ahmet Hakan’ın önceki akşamki Tarafsız Bölge programı, böyle bir kâbus
gibiydi..
Seyrederken terledim, umutsuzlaştım, çaresizleştim..
Bir tarafta Ergenekon, Balyoz vesaire tutuklularının avukatları vardı, karşı
tarafta da bu tip davalardaki tutuklamaları haklı bulup karşı tezlerle savunan
Avukat Reşat Petek ile Kanaltürk Ankara Temsilcisi Faruk Mercan vardı..
Reşat Petek ve Faruk Mercan yine tutuklamaların haklılığından yanaydılar ama
hasta tutuklulara yaşatılanlar karşısında, onlar bile yutkunmak durumunda
kaldılar..
İçeride ölümcül hastalar var ve bazıları artık biberonla beslenecek hale
gelmiş ama bunlar için tahliye raporu verilmiyor, verilse mahkemeler kabul
etmiyor!
Programa katılanlardan biri de Silivri’de yatan Prof. Fatih Hilmioğlu’nun
avukat kardeşi
Hayati Hilmioğlu diyordu ki:
“Kardeşim Fatih, bana artık tahliye için uğraşmamamı, kendisini
bırakmayacaklarını söylüyor..”
Hilmioğlu kanser ve son demlerini hücrede yaşıyor..
Bir süre önce oğlunu kaybetmişti ama evladının cenazesine, Bandırma feribotu
ile iki saatte götürüleceğine, gemiden yüzerek kaçar diye, karadan tüm körfez
geçilerek getirilmişti..
Bu yüzden cenaze mezarın yanında bekletildi ki, babası definde bulunsun
diye!
Cezaevi yönetimi çok ağır hastaların orada bakımının imkânsız olduğu yönünde
rapor veriyormuş, mahkemeler takmayıp insanları yine içeride bırakıyormuş!
Gırtlak kanseri olan Yusuf Erikel’in ancak duruşma sırasında ağzından
burnundan kan gelince, tahliye edilmiş!
Silivri’de çocukları kan kanseri olan tutuklular varmış ama tahliye
edilmiyorlarmış.. Bir tek KCK davasından tutuklu Hanım Onur, kanser hastası
çocuğuna baksın diye tahliye edildi..
Kaçırdıysanız, Ahmet Hakan’ın programını internette bulup, ancak Milletçe koltuklarımıza yapışmış, çaresizlik içinde, bu korku filmini
seyrediyoruz..
12 Eylül’de evlatlarının idamını cezaevi duvarı ötesinde bekleyen ve ancak
avlu ışıklarının sönmesinden sonra çocuklarının ipin ucunda can verdiğini
anlayıp ağlayarak oradan uzaklaşanlardan, farkı ne bu tutuklu yakınlarının?
İdam edilen gençlerden farkı ne, hasta tutukluların?
İnsanlar bu duruma karşı, görünüşte Başbakan da, hatta Amerika da karşı!
O zaman bu durumu yaratan nasıl bir güçtür ki, herkes çaresiz!
Seyrettiklerimiz ne vicdana sığıyor, ne de Medine Sözleşmesini yapıp,
amcasının ciğerini yiyenleri bile affeden Hz. Muhammed (S.A.V)’in
fikirlerine..
O zaman ne adına bu uygulamalar!