Sıra sende Ey Türk Milleti!
ORDU DA, DEVLET DE,
CUMHURİYET DE SEN OLACAKSIN!
Figen ÖZEN
Ülkenin bir bölümü NATO tarafından işgal edilmiş, diğer bölümünde ise
ABD üsleri ajanlık görevlerini sürdürmektedir. Vatan işgal altındadır… Görünen
ve görünmeyen güçler Misak-ı Milli sınırlarını değiştirmek için, Türk milletinin
milli benliğine saldırmaktadır.
TBMM adeta BDP/PKK ve onların işbirlikçileri tarafından kuşatılmış, haddini
bilmez bir kişi kürsüden Türk milletine “Haddinizi bilin” diye
seslenmektedir.
Türk ordusu üzerinde yapılan operasyonlarla, ulus devletten ve Türk
milletinden intikam alınmakta, İmralı’daki bölücü başı, uygulanan senaryo gereği
“BAŞ AKTÖR” yapılmaktadır.
******
“Ulus devletin bölünmez bütünlüğünün en büyük güvencesi içinde türetilmiş
Atlantikçi’lere rağmen TSK’dir. Küresel çeteler, CFR( Council of Foregein
Relations- Dış İlişkiler Konseyi) ,TRİLATERAL (Üçlü Komisyon), BİLDERBERG (CIA
tarafından 1954 yılında Hollanda’da kurulmuştur), RAND CORPARİTİON, CSIS
(Stratejik and İnternational Studies/Stratejik ve Uluslar Arası Araştırma
Merkezi), WINEP (Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü) ve benzeri tüm
THİNG-TAHANK kuruluşlarının tek amacı bir “Dünya Hükümeti” kurmak ve ulus
devletleri yok etmektir.
1948′den bu yana bu THİNG-TAHANK kuruluşlarının denetimindeki politikacılar tarafından yönetilen Türkiye’de, Amerika’ya hakim olan Siyonist ve Evangelist küresel çetecilerin gözünde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tam kırılma noktası, 1 Mart Tezkeresi’dir. Hatta ABD eski Savunma Bakanı Donald Runsfeld yeni yayımlanan “KNOWN and UNKNOWN” ( Bilinenler ve Bilinmeyenler) adlı kitabında 1 Mart tezkeresi’nin Türkiye tarafından ret edilmesinin “bir siyasi utanç olduğunu” açıklamıştır.” (Ergenekon’dan Çıkış-CIA’nın Çetecileri/28)”
*****
Türk ordusu için iktidar mensupları tarafından “İyi ki bu orduyla
savaşa girmemişiz” denmiş, mütarekeci basının köşe yazarlarına,
“Yeni ve profesyonel bir ordu kurmak gerekiyor.” içerikli
ısmarlama yazılar yazdırılarak, ordunun moral gücünün zayıflatılmasına neden
olmuşlardır.
Görünen ve görünmeyen tüm güçlerin amacı, 1 Mart Tezkeresi önünde
direnen ve ABD çıkarları için Mehmet’ini ateş hattına sürmemekte kararlı Türk
ordusunu pasifize etmektir.
Ve öyle yapılmıştır… 67 nolu Ergenekon sanığı E…. E….’un da savunmasında
özellikle iddia ettiği gibi “DELİL ÜRETME MERKEZİ” nde sahte
CD’ler üretilmiş, telefonlara polisler tarafından SEHVEN yüklenen telefon
görüşmeleri ve bilgisayarlara programlanan üretme darbe planları ile TSK’leri
kıskaca alınmış ve esarete mahkum edilmiştir.
Bu plan elbette iktidarın bilgisi dahilinde ve denetiminde yürütülmüş ve
atanan “özel savcılar” kendilerine verilen yol haritasının
elbette gereğini yapmışlardır.
TSK’nde komuta kademesi bilerek ve isteyerek çökertilmiştir. Tam bu noktada;
Erdoğan’ın ” tutukluluk sürelerinin uzunluğundan ve atayacak komutan
yokluğundan” şikayet etmesi komikliğin de ötesinde akıllara ziyan
verecek bir söylemdir. Gerçi bu söylemin altında şeytani bir tuzak vardır.
KCK/PKK ve hatta Öcalan’ı da kapsayacak bir af planı.. ” Büyük
takas“…
4. Yargı Paketi geniş kapsamlı bir af ile bölücü eşkıya ile tutuklu
askerlerin salıverilmesi konusunda yapılan bir plandır.
*****
Fakat en çok dikkati çeken nokta Deniz Kuvvetleri’ne yapılan
saldırıdır. Bu saldırılarda hep belden aşağı suçlamalar yapılmış, denizcilerin
şeref ve haysiyeti yerle bir edilmeye çalışılmıştır.
* Casusluk, üstlerine suikast hazırlığı ve fuhuş… Bırakın
askeri hiç bir namuslu insanın, bir yurt severin tahammül edemeyeceği yüz
kızartıcı suçlarla itham edilen Deniz Kuvvetleri’inde intihar eden subay
sayısında, gözle görülür, elle tutulur bir artma görülmüştür.
Çünkü o şerefli askerler için onurları hayatlarından daha da önemlidir.
Yarbay Ali TATAR…“Amirallere Suikast Planı”ndan dokuz gün
tutuklu kalan Yarbay Tatar, serbest bırakıldıktan sonra, hakkında ikinci
tutuklama kararı çıkarılınca 21 Aralık 2009′da evinde tabancayla intihar
etmiştir.
Şu soruyu sormanın tam zamanıdır. Neden özellikle Deniz Kuvvetleri’ne
yapılan saldırı, yüz kızartıcı suçlarla itham ve tutuklamalar yoğunlaşmış ve
küresel çeteler Deniz Kuvvetleri’ni hedef olarak saptamıştır?
Çünkü;
*Deniz Kuvvetleri’nin tersaneleri dünyanın en ileri teknolojilerine
sahiptir.
*Dünyada kendi denizaltını inşa eden 14 ülkeden biri de Türkiye’dir.
*Deniz Kuvvetleri hücumbotlarını, fırkateynlerini kendi bünyesindeki mühendislerin tasarımı ile kendi tersanelerinde yapmaktadır.
*Dünyada kendi denizaltını inşa eden 14 ülkeden biri de Türkiye’dir.
*Deniz Kuvvetleri hücumbotlarını, fırkateynlerini kendi bünyesindeki mühendislerin tasarımı ile kendi tersanelerinde yapmaktadır.
* Ve MİLGEM! Bu projede bir savaş gemisi tamamen MİLLİ olarak, her şeyiyle Türkiye’de yapılmıştır. MİLGEM gemileri her şeyiyle TÜRK’tür. Bu proje kadro ve teknolojik olarak ileri düzeyde bir gelişmişliğin ifadesidir.
*Bu ileri düzeyde gelişmişlik ve son 25 yılda özellikle küresel çetelerin dikkatini çekecek kadar sağlanan ilerleme,para ve savaş baronları için potansiyel tehlikedir.
Yapılan tutuklamalar sonucunda artık Deniz Kuvvetleri’nde bu
projeleri yönetecek ve uygulayacak komuta kadrosu yok
edilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Ergenekon, Balyoz, casusluk, fuhuş örgütlenmesi, darbe ve benzeri yüz kızartıcı suçlarla itham edilerek özellikle komuta zinciri çökertilmiştir. Yapılan tutuklamalar özellikle Deniz Kuvvetleri’ndeki hiyerarşik yapıyı bozmuş, görevlere küçük rütbeli subayların vekaleten atanmasına neden olmuştur. Emir-komuta zinciri ve astların üstlerine karşı olması gereken disiplin çökertilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Ergenekon, Balyoz, casusluk, fuhuş örgütlenmesi, darbe ve benzeri yüz kızartıcı suçlarla itham edilerek özellikle komuta zinciri çökertilmiştir. Yapılan tutuklamalar özellikle Deniz Kuvvetleri’ndeki hiyerarşik yapıyı bozmuş, görevlere küçük rütbeli subayların vekaleten atanmasına neden olmuştur. Emir-komuta zinciri ve astların üstlerine karşı olması gereken disiplin çökertilmiştir.
Artık “sakal” değil, “kol” tehlikededir. Büyük Türk
denizcisi Piri Reis’i yağlı kementle boğduran, Rus Ortodoks
papazının kızı Rokselan‘ın (HÜRREM) torunları ve işbirlikçileri
hedef olarak bir milli gücü, Deniz Kuvvetleri’ni hedef olarak saptamışlardır.
Ey Türk Milleti!
“Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!”
“Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!”
İstiklâl ve Cumhuriyet’ine kast etmiş düşmanlar, dünyada emsali görülmemiş bir gücün temsilcisi ise;
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmişse;
Bütün tersanelerine girilmiş ve Deniz Kuvvetleri’nin komutan kademesi esirse;
Orduların dağıtılmış, silahları elinden alınmış, komutanları savaşmadan esarete mahkum edilmişse de, senin görevin Türk’ü tarihten silmek isteyen bu alçakça taarruzu durdurmaktır.
O zaman ordu da, devlet de, Cumhuriyet’te sen olacak ve dünyada emsali görülmemiş bir hile ile zapt edilmiş tüm kalelerini geri alacaksın.
Şikayet değil, görev zamanıdır.
İlk Kurşun