Vatansızlara karşı, vatan için...
VATANSIZLARA KARŞI
VATAN CEPHESİNDE BİRLEŞELİM…
Ali ERALP
Siz hiç AKP’li bir milletvekilinin Obama ya da ABD aleyhine konuştuğunu, tek
sözcük söylediğini duydunuz mu? Gördünüz mü?
Siz hiç Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ya da bakanlarının Obama ya
da ABD aleyhine konuştuğunu, tek sözcük söylediğini duydunuz mu? Gördünüz
mü?
Muhaliflerine ateş püsküren, vatandaşına “Ananı da al git”, öğretmenine “Al, oyun senin olsun” diyen ve mazlum ülkeler karşısında aslan kesilen Başbakan, Amerika karşısında “Dut yemiş bülbüle dönüyor.”
Muhaliflerine ateş püsküren, vatandaşına “Ananı da al git”, öğretmenine “Al, oyun senin olsun” diyen ve mazlum ülkeler karşısında aslan kesilen Başbakan, Amerika karşısında “Dut yemiş bülbüle dönüyor.”
Yine, köylüsüne “Gözünü toprak doyursun” diye bağırıp
çağıran, öğretmenlerini “Cami önünde yem bekleyen güvercinlere”
benzeten bakanlar, Amerika karşısında “Süt dökmüş
kedilere” dönüyorlar.
Çıkar, nemalanma, makam, koltuk sevdası söz konusu olunca ABD’nin
desteklediği, 40 bin kişinin katili, vatan bölücüsü terörist başı bile
Türkiye’nin geleceğine yön veriyor, el üstünde tutuluyor.
Terörle mücadele eden komutanlar Amerikan emperyalizminin
yönlendirmesiyle zindanlara doldurulurken, PKK’lı teröristlere ülke dışına çıkma
izni hazırlıklarına başlandı bile.
Çıbanın başı, beyni ABD’dir.
Amerikan vahşetine, zulmüne sessiz kalanlar, karşı çıkmayanlar onun
işlediği tüm insanlık suçlarına da ortak olmaktadırlar.
Amerika demek, kan ve gözyaşı demektir. Ölüm, savaş demektir.
Amerika demek sömürü, soygun, ırza geçmek demektir.
Geçimini işgallerle, vurgunla, talanla sağlamaya çalışan bu toplama, göçebe
ulus, dünyanın başına bela kesildi. Darbeler yaptı. Hükümetler devirdi,
hükümetler kurdu. Cinayetler işledi, katliamlar yaptı. İnsanlığın başına
binlerce ton bomba yağdırdı. “Demokrasi götürme” bahanesiyle
ülkeleri işgal etti. Devletleri etnik, dinsel temelde parçalara ayırdı.
Hem dünyada hem ülkesinde soykırımlar yaptı, Kızılderililerin kökünü
kazıdı.
1. Körfez Savaşından sonra Irak’a uygulanan ambargo nedeniyle çoğunluğu 5 yaşından küçük milyonlarca insan gıdasızlıktan can verdi.
ABD, 2003 Irak işgalinde 1 milyondan fazla insanın canına kıydı, kadınların, kızların ırzına geçti.
İnsan olarak biz, işkence, tecavüz fotoğraflarına bakmaya utanıyoruz. Onlar
yaptıkları pislikleri sayfa sayfa yayınlamaktan, sergilemekten
utanmıyorlar.
İşte böyle bir devletin askerlerinin “Sağ salim yurduna dönmesi için
dua eden” Başbakanın, Türk ordusunun şanlı, yiğit komutanlarının
zindanlara atılması karşısında kılı bile kıpırdamıyor.
Deniz kuvvetlerinde savaşacak komutan kalmadı.
Amerikan Başkanına, Amerikan hükümetine ve sömürge valilerine övgüler
dizerken, her Allahın günü Türk ulusunun kurtarıcısı Atatürk’ü, İnönü’yü ve
Kurtuluş Savaşı kahramanlarını yerden yere vuruyor. Onları Hitler’e
benzetiyor.
Ama bir yandan da dünya teröristleri Bush’larla, Obama’larla işbirliği yapıyor. Onların Müslümanlara, din kardeşlerine uyguladığı zulmü ellerini ovuşturarak, zevkle, keyifle izliyor.
Ama bir yandan da dünya teröristleri Bush’larla, Obama’larla işbirliği yapıyor. Onların Müslümanlara, din kardeşlerine uyguladığı zulmü ellerini ovuşturarak, zevkle, keyifle izliyor.
Siyasal İslamcıların, emperyalizmin uşaklığını yaparak, yurtseverlere arkadan
saldırması, onlara tertipler, tuzaklar hazırlaması, yeni bir olay değildir. Bu
geleneğin geçmişi Kurtuluş Savaşına ve daha eskilere uzanır.
Topraklarını işgal edip, namusuna göz diken “Tek dişli
canavarlar”ı ülkesinden kovmak için “Türk’ün ateşle imtihan
olduğu” bir ortamda, “Kahrolsun işgal” diye slogan
atan halka Harbiye Nazırı Cemal Paşa şunları söylüyordu:
“İstanbul hükümeti, tutumunda ve yürütümünde yasanın gereklerini
kollamak, yabancılara karşı daha konukseverce ve ılımlıca davranmak
zorundadır.”
Bu konuşmaya o zaman Atatürk şöyle yanıt vermişti:
.
“Baylar, Rıza Paşa Hükümeti ve o hükümete Harbiye Nazırı olan kişi, sevgili yurdumuza giren, süngülerini ulusun can evine saplayan yabancıları konuk sayıyor ve ılımlıca davranmakta zorunluluk görüyor. Bu ne düşüncedir, bu ne kafadır?”
Bu konuşmaya o zaman Atatürk şöyle yanıt vermişti:
.
“Baylar, Rıza Paşa Hükümeti ve o hükümete Harbiye Nazırı olan kişi, sevgili yurdumuza giren, süngülerini ulusun can evine saplayan yabancıları konuk sayıyor ve ılımlıca davranmakta zorunluluk görüyor. Bu ne düşüncedir, bu ne kafadır?”
Tarih sayfalarına adı Hain Rıfkı, Hain Ali Sami, Nemrut
Mustafa diye geçen ihanet erbabının torunları bugün iş başındadır.
Kubilay’ı kör bağ bıçağı ile kesen Derviş Mehmet’lerin torunları
bugün iş başındadır.
Aynı acımasızlık, aynı kin, öç alma duyguları ile şeriatçılık hedefinde
birleşip bütünleşerek, “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirme
aşkı, AKP iktidarında da devam etmektedir.
Onlar, İstiklal Savaşında emperyalizmle işbirliği yaparak, vatana ihanet suçu
işleyen hainlerin Cumhuriyet yargısı tarafından ölüme mahkûm edilmelerini hâlâ
unutamadılar, içlerine sindiremediler.
Orduya, Atatürkçülere duydukları o bitmeyen, tükenmeyen kin, nefret,
öç alma duygularının kökeni işte burada yatmaktadır.
Uydurma delillerle dört duvar arasında atılan suçsuz günahsız insanların çoğu
kötü hapishane koşulları nedeniyle hastadır. Bazıları kanserle
boğuşmaktadır.
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu bu hastalardan sadece
birisidir.
Bebek katilinin televizyonu ve jimnastiği ile ilgilenen Başbakan,
ölümle pençeleşen Mehmet Haberal’lara, Fatih Hilmioğullarına, Levent
Ersöz’lere dönüp bakmıyor bile.
Yeni Kuddisi Okkır’ların ortaya çıkmasından korkuyoruz.
Çünkü tedavilerine izin verilmemekte, rapor düzenleyen sağlık
görevlileri tehdit edilmekte, korkutulmaktadır. Tıpkı komutanları salıvermek
isteyen yargıçların şantajla, baskıyla sindirilmesi gibi…
BOP planı çerçevesinde birbirlerine kenetlenerek Türk’ü, Türklüğü tarihten
silip vatanı sömürgecilere altın tepsi içerisinde sunmak isteyen hainlere,
bölücülere, şeriatçılara ve emperyalizmi karşı “Meşru müdafaa hakkımız”
doğmuştur.
İçinde bulunduğumuz bugünkü koşullar ve ihanet ortamı Osmanlının son dönemlerindeki koşullar ve ihanet ortamından çok daha kötüdür ve bu durum, Türk ulusuna İkinci Kurtuluş Savaşını başlatma hakkını vermektedir.
İçinde bulunduğumuz bugünkü koşullar ve ihanet ortamı Osmanlının son dönemlerindeki koşullar ve ihanet ortamından çok daha kötüdür ve bu durum, Türk ulusuna İkinci Kurtuluş Savaşını başlatma hakkını vermektedir.
Artık söz bitmiştir. Zaman, eylem zamanıdır.
.
Türk ulusu, vatansızlara ve yeni ABD – AB mandacılarına karşı “tam bağımsızlık” ve vatan cephesinde yerini almalı, anladıkları dilden konuşmaya başlamalıdır.
Vakit kalmamıştır… Vakit tükenmek üzeredir…
İlk Kurşun