Gidişiniz olacak, gelişiniz olmayacak…
HANGİ BARIŞTAN, HANGİ KARDEŞLİKTEN
SÖZ EDİYORSUNUZ SİZ?
Ali ERALP
AKP ve onun akilleri barış, kardeşlik, “Analar ağlamasın”
propagandasıyla “Açılım Süreci”ni halka yutturmaya
çalışıyorlar.
Barış, kardeşlik…
Analar ağlamasın… Falan filan…
Siz, kendinizi akıllı, el âlemi aptal mı sanıyorsunuz?
Hangi barıştan, hangi kardeşlikten, söz ediyorsunuz? Çocuk mu kandırıyorsunuz
siz?
Kardeşlik mi bıraktınız bu ülkede, kardeş mi bıraktınız, barış mı kaldı?
Kürt dilini öne çıkararak, Kürt diliyle eğitim yaparak, Kürt ırkçılığını
körükleyerek, Türk adını, Türk bayrağını yasaklayarak, ülkeyi cemaatlere
bölerek, insanları nasıl kaynaştıracaksınız, kardeşliği nasıl
oluşturacaksınız?
Hangi barıştan söz ediyorsunuz siz? Hangi kardeşlikten söz ediyorsunuz?
Toplumu kırk parçaya böldünüz.
Toplumu etnik, dinsel gruplara ayırdınız. Ortaçağ dünyasına götürdünüz.
Sevgili yurdumuzu saçlı sakallı, şalvarlı, takkeli, eli silahlı ucubelerin
dolaştığı bir terör ülkesi yaptınız. Amerika’nın Teksas eyaletine
dönüştürdünüz.
Gün geçmiyor ki bir bomba patlamasın, gün geçmiyor ki insanlarımıza bir
saldırı olmasın, gün geçmiyor ki bir ocağa ateş düşmesin…
Ne kardeşliği be…
Ne barışı be…
Hangi barıştan, hangi kardeşlikten söz ediyorsunuz siz?
Kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya, arkadaşı arkadaşa düşman ettiniz.
63 değil, 63 bin akil salsanız memleketin dört bir yanına, yakılanları
yıkılanları, kırılanları, dökülenleri, kardeşlikleri, dostlukları, hepsinden
önemlisi, yok edilen canları geri getirebilir misiniz?
Siz doğaya savaş açtınız.
Kurtlara kuşlara savaş açtınız, ormanlara savaş açtınız.
Akarsulara, derelere, rüzgârlara savaş açtınız… Üç kuruşluk rant uğruna,
maden, mermer, taş ocakları uğruna ormanları kelaynaklara çevirdiniz.
63 değil, 63 bin akil salsanız memleketin dört bir yanına, bozduğunuz doğanın
dengesini yeniden kurabilir misiniz?
Tüm kamu mallarını, Cumhuriyet birikimlerini bir yıllık kârlarına yabancılara
peşkeş çektiniz.
Siz Atatürk’e, Türk’e, Ulusal Kurtuluş Savaşına, Cumhuriyete, çağdaşlığa,
laikliğe, aydınlığa, ADAM OLMAYA savaş açtınız. Anıtkabir’den bile
korktunuz.
Ne kardeşliği be…
Ne barışı be…
63 değil, 63 bin akil salsanız memleketin dört bir yanına, siz Atatürk,
Cumhuriyet, aydınlanma düşmanı, mandacı yobazla Atatürkçüyü kardeş yapabilir
misiniz?
40 bin kişinin katili, bölücü bir terör örgütü ile yurtseverleri
barıştırabilir misiniz?
Komşularımızla “Sıfır sorunlu dış politika” diye işe
başladınız, ABD’nin BOP planı uğruna çevremizde bir tek dost devlet
bırakmadınız.
Siz o yüce önderin “Yurtta sulh, dünyada sulh politikasını”
paspas gibi çiğnediniz…
25 kuruşluk CD’lerle, düzmece kanıtlarla suçsuz günahsız insanları, yıllardan
bu yana zindanlarda tutuyorsunuz.
Özgürlüklerini ellerinden aldınız.
Onlara güneşi, gökyüzünü, denizi yasakladınız. Hayatı zindan ettiniz.
Baharlarını çaldınız.
Ömrünü çaldınız.
Çocuklarını, torunlarını, sevgililerini, eşlerini çaldınız.
Mutluluklarını çaldınız…
Sizin mandacı, şeriatçı düzeninizde olsa olsa, PKK’ya özgürlük olur.
Peşmergeye özgürlük olur.
ÖSO’ya, Hizbullah’a, El Kaide’ye özgürlük olur.
Bebek katiline özgürlük olur.
Ama şanlı Türk komutanına özgürlük olmaz. Gazeteciye, bilim adamına,
milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının oyları ile seçilen milletin
vekillerine özgürlük olmaz.
2002’den bu yana ne akan kan, ne de anaların gözyaşı durdu. Üstelik sizin
iktidarınızda şehit sayısı 4’e, 5’e katlandı. Ana kuzularını önce göz göre göre
şehit verdiniz, şimdi de barış, kardeşlik, “Analar Ağlamasın” hikâyeleri ile
anaları avutuyorsunuz.
Sizin döneminizde çivisi çıktı Türkiye’nin, çivisi…
Ama çok kalmadı… Çok kalmadı gidişinize.
ABD’nizle, PKK’nızla, ÖSO’nuzla, Hizbullah’ınızla, El Kaide’nizle,
akillerinizle, sizi geldiğiniz yere, Ortaçağa postalayacağız. Gidişiniz olacak,
gelişiniz olmayacak…
Tarihin karanlık dehlizlerinde, karanlık düşüncelerinizle, karanlık
adamlarınızla, karanlık planlarınızla, kara çarşaflı yüreklerinizle bir daha
çıkmamak üzere, kaybolup gideceksiniz…
İlk Kurşun