“Devrim gibi” günler
Ağaç Devrimi!
Mustafa MUTLU

Ağaç Devrimi!
Yıllardır bin parçaya bölünen muhalefeti, kimsenin aklına bile gelmeyecek bir
şey birleştirdi:
Taksim’deki Gezi Parkı’nın ağaçları!
Başbakan ne zaman ki, “Üç beş eylemci, Taksim’e AVM yapmamızı
engelleyemeyecek” dedi; işte o zaman bu halk hareketi başladı.
Yıllardır kâbus gibi üzerimize çöken “korku” bulutları
dağılıverdi!
Polisin tavrı!
Bin yıl düşünsek çevreci bir eylemin, böylesine siyasi bir içerik kazanacağı
aklımıza gelmezdi!
Bunu ilk tetikleyen Başbakan’ın sözleri olsa da dalga dalga büyümesini
sağlayan, polisin tavrı oldu.
Çünkü “olayları önlemekle görevli” polis yıllardır olduğu
gibi yine “olay çıkaran” taraf oldu! Yine orantısız güç
kullandı. Yine zalimce davrandı.
PKK’lı teröristlere karanfil uzatırken; sadece birkaç ağaç için direnen
insanların üzerine kadın, çocuk, yaşlı demeden TOMA’yla, biber gazlarıyla,
tazyikli sularla gitti.
Başka gösterilerde ellerinde PKK bayrakları taşıyanları görmezden gelirken,
Türk bayrağı sallayan insanları tazyikli suyla havada uçurdu.
Göstericilerin başına nişan alarak, yüzlerce insanın ağır yaralanmasına neden
oldu!
Hatta dün öğleden sonra “çekiliyormuş” gibi yapıp halkın
Gezi Parkı’na girmesini sağladı; sonra adeta toplu kıyım yapmak istercesine
yüzlerce gaz bombası yağdırdı. Ancak sonuçta yine çekilmek zorunda kaldı.
Resmi kıyafetli polisler bunları yaparken, halkın arasına giren binlerce
sivil polis ise resmen kışkırtıcılığa soyundu!
İnsanları tahrik edip, şiddet kullanmaya teşvik ettiler ama ne mutlu ki bu
sinsi amaçlarına ulaşamadılar.
Baktılar ki olmuyor; asıl işlerine döndüler ve çevrelerindeki insanların
kollarına girip, gözaltına aldılar.
Susmuş bülbüller!
İşin ilginci; ülkemizde yaşanan bu olaylar tüm dünya televizyonlarında ilk
haber olarak canlı yayınlanırken, anlı şanlı televizyonlarımız aynı saatlerde
güzellik yarışması ya da aptal saptal dizileri yayınlamaya devam etti.
Hatta Habertürk, NTV, CNNTürk, a Haber, TGRT, STV, SKY Türk gibi haber
kanalları bile olayları canlı yayınlayamadı!
Halk, olup biteni çok kısıtlı teknik olanaklara sahip Halk
TV’den ve Ulusal Kanal’dan izledi.
Twitter faktörü!
Taksim’deki polis şiddetine karşın tüm yurtta gerçekleşen örgütlenme Twitter
aracılığıyla sağlandı.
Twitter’dan haberleşen yüz binlerce insan, tüm geceyi sokaklarda geçirdi.
Eline tenceresini, tavasını, bayrağını, düdüğünü alan yollara döküldü.
Ne ilginç tesadüftür ki halkın bu kadar yoğun ilgi gösterdiği saatlerde bazı
meçhul eller; muhalif içerikli siteler ile Facebook’a ve Twitter’a erişimi
zorlaştırdı.
Gerçekleri saptıranlar!
Ülkede yer yerinde oynarken ve yaygın medya “Ağaç Devrimi”ni
görmezden gelirken, devleti yönetenler de sözüm ona basın toplantısı düzenleyip,
halka yanlış bilgi verdiler.
Örneğin İstanbul Valisi, cuma günü çıkan olaylarda sadece 12 kişinin
yaralandığını söylese de yaralı sayısı 200’ün üzerine çıktı.
Hastaneler, kafatası kırılan, gözü çıkan, biber gazından astım krizine giren
ya da kalp krizi geçiren insanlarla doldu.
İkinci en komik çarpıtma ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş’tan geldi. Bu ülkenin Başbakanı, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesinin
nedeninin AVM yapılması olduğunu günler önceden söylediği halde, Kadir Bey böyle
bir şeyin olmadığını, sadece yolu genişletmek için birkaç “çalı çırpı”
kestiklerini iddia etti!
Kimse korkmuyor!
Bana göre üzerinde durulması gereken en önemli nokta ise halkın soğukkanlı ve
kararlı tavrı!
TOMA’ların ve biber gazı sıkan polislerin üzerine inatla yürüdüler.
Vücutlarını birbirlerine siper ettiler!
Kendilerinin ödediği vergiyle maaş ve silah alan polise taş bile
atmadılar.
Bunu tekrar yazıyorum:
Taş bile atmadılar!
Halkın arasından polise taş atanlar vardı ama onlar yukarıda söz
ettiğim “sivil” polislerdi!
Onların kışkırtma amaçlı bu eylemi, sağduyulu vatandaşlar tarafından
önlendi.
Ve çok önemli bir not daha:
Hani bulduğumuz her fırsatta “Bu ülkenin gençleri duyarsız, hiçbir
olaya tepki vermiyorlar” diyorduk ya. Ben kendi adıma özür diliyorum.
Çünkü Ağaç Devrimi’nin başrolünde gençler vardı!
İnatlaşmanın bedeli!
Eğer iktidar, idare mahkemesinin kararına uyup polisi geri çekseydi ve Gezi
Parkı’na halkın girmesine en başta izin verseydi yaşanan olayların yüzde 20’si
bile yaşanmaz, bunca insan boşuna yaralanmazdı.
Üstelik gösteriler bu kadar “siyasal” bir içerik
kazanmazdı.
Kısacası; “devrim gibi” günler geçiriyoruz…
Mısır’daki, Libya’daki, Suriye’deki halk hareketlerini “halk devrimi”
olarak kabul edip, ilk iş olarak o ülkelerin yöneticilerinden
koltuklarını bırakmalarını isteyen Başbakan’ın, kendi ülkesinde yaşanan halk
hareketine de en azından “saygı” göstermesini umuyor ve
diliyorum!
GÜNÜN SORUSU
Ülkede yaşananların, aklınıza ve yüreğinize yansımasını sorguladınız mı?
Beyniniz ve kalbiniz ne diyor?