Ok yaydan fırladı, hedefine doğru...




ABD, GEZİ DİRENİŞİNİ AKP VE PKK’NIN

KUYRUĞUNA TAKMAK İÇİN KOLLARI SIVADI…


Ali ERALP
Haklı savaş vardır, haksız savaş vardır.

Vatansever vardır, vatan haini vardır. Düşman kuvvetler vardır, dost kuvvetler vardır…

Amerikan emperyalizmine karşı Vietnam halkının verdiği savaş haklı bir savaştı.

Cezayir halkının Fransa’ya karşı verdiği savaş haklı bir savaştı.

Türk ulusunun Mustafa kemal Atatürk önderliğinde yedi düvele karşı verdiği savaş da haklı bir savaştı.

ABD’nin uluslar arası yasaları ve insan haklarını çiğneyerek Irak’ı işgal etmesi, katliam yapması, kadınların kızların ırzına geçmesi haksız bir savaştır ve “İnsanım” diyen herkes; ulusların, halkların yaşam hakkını, tam bağımsızlığını savunan herkes, bu savaşa karşı çıkmalı, Atatürk’ün deyişi ile “Mazlum Ulus”ların yanında yerini almalıdır…

Bu savaşta CONİ’nin yaralanmasını, öldürülmesini insan haklarına aykırı bir uygulama gibi göstermek, onun ülkesine sağ salim dönmesi için dua etmek, insan haklarını savunmak demek değildir. Tam tersine haksız işgali, cinayetleri, katliamı, bir ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürgecilerin talan etmesini savunmak demektir.

Kurtuluş Savaşında Ali Kemal’lerin, İskilipli Atıf Hoca’ların, Seyit Rıza’ların Kuvayi Milliye’ye, Cumhuriyete karşı çıkmaları ve düşmanla işbirliği yapmaları sonucunda cezalandırılmalarının asla ve kat’a insan hakları çerçevesinde kınanacak, eleştirilecek bir yanı yoktur.

Hak etmişlerdir…

İngiltere’ye yazdığı mektup’ta Seyit Rıza milletini şöyle şikâyet etmiş, ondan yardım istemişti:
“Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık, direnişimiz karşısında Türk uçakları bombalamaya başladı, Sayın Ekselanslarına sesleniyorum, hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyorum, en derin saygılarımın kabulünü rica ediyorum…”

Diyen birisi Türk ulusunun dostu olabilir mi? Yukarıdaki mektup, insan hakları çerçevesinde mi yoksa “Hıyanet-i Vatan” suçu kapsamında mı incelenmelidir?

Şimdi günümüze geliyorum ve yeniden soruyorum:
Kenevir ektirip, esrarla, eroinle tüm dünyayı zehirleyen, uyuşturucu ticareti ve kaçakçılığı yapıp, terörist örgüte silah taşıyan PKK baronlarının yasal haklarından, yaşam hakkından söz edebilir miyiz?

Son zamanlarda Güneydoğu’da, insanlık düşmanı uyuşturucu çetelerine arka arkaya baskınlar düzenlenmiş, 6 ton 807 kilo esrar, 5 milyon 897 bin kök Hint Keneviri ele geçirilmiştir.

İşte bunun için PKK karakol yapılmasına karşı çıkmaktadır. İşte bunun için PKK, köylüsünü askerlerin üzerine sürmektedir. O, sınırlarda dilediği gibi hareket etmek, dilediği gibi at koşturmak, zehir ticareti yapmak amacındadır. Çünkü yeni kurulacak bir karakol onun kenevir ekimine engel olacak, yaşam alanını ve özgürce suç işleme yetkisini elinden alacaktır.

Daha önemlisi PKK, karakol yapımını, ilan edilen Kürdistan özerkliğine bir müdahale saymaktadır. 

Şimdi, yandan çarklı PKK, AKP, AB solcularına sesleniyorum:
Ülkemizi bölmek, parçalamak, Cumhuriyeti ortadan kaldırmak için isyan bayrağı açan teröristlerle faşizme karşı demokrasi ve tam bağımsızlık mücadelesi veren yurtseverleri bir tutabilir miyiz?

Ellerinde karanfillerle, kitaplarla baskıya, zulme, keyfi yönetime karşı çıkan gençleri, eli silahlı bebek katilleri ile bir tutabilir miyiz?

Yurdun dört bir yanında biber gazına, basınçlı suya, polis copuna, AKP’Lİ yandaş sopasına çiçeklerle, kitaplarla karşı koyup, demokrasi, hak, hukuk mücadelesi yaparken, sizin bu özgürlük aşığı (!) kahraman Lice’lileriniz nerelerdeydi? 

Neden hiç sesleri, soluklar çıkmıyordu?

Siz insan hakları savunucusu liberaller…

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Hükümet istifa” diyen topluluklarla, “Biji Apo”, “Biji Kürdistan” diyen çapulcuları aynı saflarda mı görüyorsunuz?

Şunu açıklıkla söyleyelim: Yığınların haksızlıklar, hukuksuzluklar, yolsuzluklar, keyfi yönetimler karşısında baş kaldırması, direnmesi ve tüm Türkiye’yi “Gezi Parkı Direnişi”ne çevirmesi hem sizi, hem de dostunuz, müttefikiniz ABD’yi, AB’yi, PKK’yı rahatsız etti.
Halk artık Recep Tayyip’ten ve yandaşlarından izin alarak alanlara çıkmıyor çünkü. Yanlış uygulamalar karşısında gaz maskesini, limonunu kapıp hemen alanlara koşuyor…

Siz şunun telaşındasınız:
“Ya hükümet yıkılırsa, ya yeni milli bir yönetim iş başına gelirse; APO, AKP’siz, RTE’siz nasıl ‘Açılım’ yapıp, süreci devam ettirebilir?”
“ABD, AKP’siz, RTE’siz nasıl BOP planını hayata geçirebilir?”

Tedirgin oldunuz. Ürktünüz. Korktunuz.

Direnişin yozlaştırılıp, yolundan çıkarılmasına karar verdiniz. Lice karakol isyanını sahiplendiniz. Daha doğrusu Türkiye Cumhuriyetine ve Türk ordusuna karşı yapılan bu PKK saldırısına arka çıktınız.

Bu kalkışma fırsat bilinerek, tez elden “GEZİ DİRENİŞİ” AKP, PKK kuyruğuna takılmalı, Lice ayaklanması da bir halk hareketi gibi gösterilip, kutsanmalı, direnişçiler, “LİCE DİREN” pankartlarıyla yollara düşmeliydi…

Bu nedenle, ABD Büyükelçisi Ricciardone hem açılım sürecini ve Kürdistan oluşumunu denetlemek hem de bu “Gezi Direnişleri” ile sekteye uğrayan Kürt Açılımına yeni bir canlılık getirip, yeni bir hamle yapmak için Güneydoğu ziyaretine çıktı…
Arkasından LİCE OLAYLARI başladı…

Ama boşuna…
Eski deyişle, nafile…
Ok yaydan fırladı bir kez…
Hedefine doğru ilerliyor…

Okun yönünü ne ABD, ne AKP, ne PKK, ne de liboşlar çevirebilir…
İlk Kurşun

➽ Paylaş: