'Çok korkuyorsunuz, çooook…'
Tayyip ordusu kuruluyor
Emin ÇÖLAŞAN

Türk Ordusu’nun gelenekleri böyleydi.
Kalyoncu Paşa önce Kara Kuvvetleri Komutanı, Necdet Bey’in emekli olması sonrasında da Genelkurmay Başkanı olacaktı.
Ancak Tayyip, Kalyoncu Paşa’yı istemiyordu. Bunu Necdet Bey’e bildirdi…
Ve Necdet Bey ordumuzun bütün geleneklerini çiğneyerek onu emekli ettirdi. Böylece
Tayyip’in bir emrini daha yerine getirmiş oldu.
2 Ağustos tarihli yazımda aynen şöyle demiştim:
“Ordumuzun geleneklerine göre Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu’nun şimdi Kara Kuvvetleri Komutanı olması gerekiyor.
Sonrasında ise Necdet Bey emekli olduğunda Genelkurmay Başkanı olacak. Tayyip Kalyoncu’yu istemiyormuş!
Necdet Bey bakalım ne yapacak!
Ne yapacağını hep birlikte göreceğiz.”
Evet, yapacağını yaptı ve biz de hep birlikte gördük.
Tutuklu iki orgeneral Nusret Taşdeler ile Bilgin Balanlı’yı da emekli ettiler, iyice rahatladılar!
Türk Ordusu, iftar ve sahur masalarından yönetilince, YAŞ toplantısında Ramazan nedeniyle Or’lara bile su içmek yasaklanınca, sonuç işte böyle oluyor.
Tayyip ordusu işte böyle kuruluyor. Necdet Bey’in değerli katkılarıyla!..
Çok korkuyorlar, çok…
Ergenekon davasında özel Silivri mahkemesinin kararı yarın açıklanacak. Tutuksuz sanıklardan bir gazeteci arkadaşımı dün arayıp ne yaptığını sordum. Aldığım yanıt ilginçti:
“Şimdi Silivri yolundayım. Ne olacağını bilmediğim için yanımda iki bavul eşya götürüyorum.
Bakarsın tutuklanırım, hazırlıklı gitmek gerek…”
Silivri mahkemesi hükümete başvurup belli yasaklar getirilmesini istedi.
Yarınki duruşmaya sanıklar, milletvekilleri ve gazeteciler dışında -sanık yakınları dahil- hiç kimse alınmayacak.
Ama iş o kadarla da kalmıyor.
İstanbul Valisi açıkladı… Silivri ve çevresine duruşma için akın etmesi beklenen on binlerce kişiye izin verilmeyecek.
Otobüsler, araçlar ve yayalar yollardan geri çevrilecek.
Yarın İstanbul, Silivri ve Trakya bölgesinde sıkıyönetim var!
Binlerce asker ve polis görevlendirildi.
Polis devleti kuruldu, insanların demokratik hakları böyle çiğneniyor.
* * *
Yasalar belli… Duruşmalar herkese açık yapılır.
Ama bunlar korkuyor.
Korkmakta haklılar çünkü bütün yasaları, hak, hukuk ve adaleti çiğnediler.
Vali, bu yasak kararının alınmasını mahkemenin istediğini söylüyor.
Ben bundan şu sonucu çıkarıyorum:
Sanıklara çok ağır, hak etmedikleri cezalar verilecek.
İşte o yüzden protesto edilmekten korkuyorlar. İşte o yüzden işi polise ve askere ihale ediyorlar.
Dün bu yüzden İşçi Partililerin ev ve işyerlerini polis bastı. Bu, Silivri kararı öncesinde topluma verilen bir gözdağıdır.
* * *
Sevgili okuyucularım, bir “Darbe ve silahlı terör örgütü (!)” düşünün ki, yıllardır tutuklu sanıkları arasında Genelkurmay önceki Başkanı İlker Başbuğ başta olmak üzere generaller, çeşitli rütbelerde subaylar, üniversite rektörleri, üniversite hocaları, gazeteciler, yazarlar ve siyasi parti başkanları vardır!
Öyle bir terör örgütü ki, davanın sanıklarından çoğu birbirleriyle ilk kez duruşma salonunda tanıştılar.
Üç gün önce Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’dan aldığım bir mektuba burada yer vermiştim. Söyle diyorlardı:
“Dünyanın hangi ülkesinde yaş ortalaması 55-60, kilo ortalaması 85-90 olan bir terör örgütü vardır? Ergenekon sanıklarının durumu bu.” Bu bir kara mizahtır ama doğrudur.
* * *
Balyoz’da olduğu gibi Ergenekon davasında da hiçbir sanık baş eğmedi, karşısındaki mahkeme heyetinden ricalarda bulunmadı, alttan almadı, onursuzluk sergilemedi.
Mahkemenin yarattığı ortam, sergilenen haksızlık, adaletsizlik ve hukuk kurallarının çiğnenmesi nedeniyle salonda sık sık tartışmalar çıktı.
Sanıklar ve avukatların savunma hakları kısıtlandı, haklarında mahkemeye hakaretten yeni davalar açıldı, duruşmalara katılmaları yasaklandı.
Üstelik polis ve savcılar tarafından görevlendirilen gizli tanıklar vardı, onlara soru sorulması bile mahkeme tarafından engellendi.
* * *
Şimdi bu davanın son derece ilginç bir boyutuna bir kez daha bakalım. Biliyorsunuz, Ergenekon çetesi hem darbe, hem de terör örgütü idi!
Ancak gelin görün ki bu örgütün silahı yoktu, cinayeti vesairesi, darbe girişimi falan olmamıştı. Sanıkların ortak özelliği, AKP iktidarına karşı olmaktı.
Ama o sanıkları darbe ve terörden yargılamak için bir şeyler yaratmak gerekiyordu. Tam o sırada fırsat ayaklarına geldi.
17 Mayıs 2006 günü Danıştay baskınını gerçekleştirip üye Mustafa Yücel Özbilgin’i öldüren ve beş kişiyi yaralayan Alparslan Arslan isimli bir katil vardı.
Ankara’da Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıp ağır hapis cezası almıştı. Ancak AKP’nin Yargıtay’ı Alpraslan’ın Ergenekon davasında yargılanması gerektiğine karar verdi…
Ve bu gibi hukuk zorlamaları ile Ergenekon davasına cinayet-terör-silah eklenmiş oldu.
Hukukçular dahil hiç kimse bunun nedenini anlayamadı.
* * *
Ancak perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Katilin Danıştay’ı basıp cinayet işlediği gün Meclis’te bu olay tartışıldı…
Aradan sadece birkaç saat geçmişti…
Ve o dönemin Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Meclis kürsüsünde aynen şu sözleri söyledi. (Bu ibret belgesini tutanaklardan aktarıyorum)
“Bu tür olaylarda ilk tahkikat gizlidir. Benim şu anda, bugün, şu saat itibariyle elde etmiş olduğum bu bilgileri dahi, bu gizlilik sebebiyle sizlerle paylaşamadığımı ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler.)”
Saldırıdan sonra sadece birkaç saat geçmiş ve katil suçüstü yakalanmış. Bu beyefendi eline ulaşan hangi gizli bilgilerden söz ediyor?
Ama en önemli sözleri yine tutanaklardan aynen şöyle:
“Bekleyin. Çok kısa sürede bu olayın hangi amaçla yapıldığını ve arkasında kimlerin olduğu ortaya çıkarılacaktır. Hatta hissiyatımı (duygularımı) sizinle paylaşmak isterim. Bir takım SÜRPRİZLERE de hazır olun. (AKP sıralarından alkışlar.)”
* * *
Bu konuşma olaydan birkaç saat sonra yapıldı. O sırada polisin, savcının ve hükümetin elinde hiçbir bilgi yoktu. Adam sadece cinayeti Danıştay’ın türban kararı nedeniyle işlediğini söylemiş, bir de yakalanırken tekbir getirip “Allah’ın askeriyim” diye bağırmıştı.
Mehmet Ali Şahin’in “Sürpriz” dediği şey, Danıştay cinayetinin bir süre sonra Ergenekon davasına bağlanması, bu yolla hayali cinayetler, katiller, darbe girişimleri ve terör masalları yaratılmasıydı.
İşte bu cingöz yöntemle birlikte İlker Başbuğ, Hurşit Tolon, Dursun Çiçek, Doğu Perinçek, Hikmet Çiçek, Ergün Poyraz, Mehmet Haberal ve daha nice asker ve sivil yurtsever aydınlarımız, Alparslan Arslan isimli katille aynı kefeye konuldu, aynı örgütün elemanları olarak yargılandı!
Bu “Sürprizlere hazır olun” cümlesi, aslında Ergenekon davasının şifresini veriyordu. Ama muhalefet partileri bile işin üzerine yeterince gidemediler.
Evet, sırada özel mahkemenin yarın açıklayacağı çok özel ve sürpriz (!) kararlar var. Maçın skorunu hepimiz biliyoruz.
Hukuk çiğnenecek, ağır hapis cezaları yağacak, vicdanlar kanayacak.
İşte, her şeyden olduğu gibi bundan da korkuyorlar. Yasakları o yüzden getirdiler, dünkü baskınları da o yüzden yaptılar.
Bugün hep birlikte “Adalet (!)” bekleyelim bakalım.