İşte AKP'nin işlediği suçlardan!
PHR Raporu, İstanbul’daki Gezi Parkı’nın yıkımınını protesto için başlayan eylemlerin uluslararası hukuka aykırı şekilde bastırıldığını belgeliyor. Polisin biber gazı, plastik mermi, tazyikli su, darp ve silah kullanarak uyguladığı şiddet, 8000’den fazla kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı..
Çarpıcı rapor: 'Türkiye'de biber gazı yasaklanmalı'
İnsan Hakları için Hekimler (Physicians for Human Rights, PHR) Türkiye’de polisin halka ve özellikle hekim ve sağlık personeline karşı biber gazı kullandığını ve kanunsuz şiddet uyguladığını belgeliyor. Raporda “Türkiye’de biber gazının her türlü kullanımı yasaklanmalıdır" görüşüne de yer veriliyor.
İnsan Hakları için Hekimler'in (Physicians for Human Rights, PHR) bugün yayınlanan raporuna göre, Türkiye hükümetinin Haziran ayındaki eylemler sırasında orantısız şiddet uyguladığı, biber gazını geniş kitlelere karşı silah olarak kullandığı ve kasti olarak sağlık kuruluşlarını ve personelini hedef aldığı görüşüne yer veriliyor.
PHR Raporu, İstanbul’daki Gezi Parkı’nın yıkımınını protesto için başlayan eylemlerin uluslararası hukuka aykırı şekilde bastırıldığını belgeliyor. Polisin biber gazı, plastik mermi, tazyikli su, darp ve silah kullanarak uyguladığı şiddet, 8000’den fazla kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Rapora göre, son olarak, 10 Eylül’de ODTÜ’deki yeşil alanların korunması için Antakya'da yapılan protestolarda bir kişinin daha öldürülmesi şiddetin devamı konusunda endişelerin sürmesine sebep oldu.
'Şiddet orantısızdır ve kabul edilemez'
Raporun yazarlarından PHR’in üst düzey sağlık danışmanı Dr. Vincent İacopino: “Gezi Parkı gösterileri sırasında Türkiyeli yetkililer tarafından hem göstericilere hem de göstericileri tedavi eden sağlık personeline karşı kullanılan gücün biçimi ve şiddeti orantısızdir ve kabul edilemez” tespitini yapıyor ve ekliyor: “Türkiye’de biber gazının her türlü kullanımı yasaklanmalı ve hükümet yetkilileri bu tarz istismarların önlenmesinin garantisini vermelidir.”
“Özgürlük karşıtlığı: Türkiye’de devlet eliyle biber gazının silah olarak kullanılması ve sağlık personeline yönelik saldırılar” raporu, orantısız şiddet kullanımı belgelemektedir. Raporda, polisin biber gazını silah olarak kullanmasına, yakın mesafeden plastik mermi sıkılmasına ve göstericilerin darp edilip tutuklanmasını dikkat çekiliyor. Raporda Türkiye hükümetinin göstericilere karşı orantısız güç kullanımının gayri hukuki bir muamele teşkil ettiği de belirtiliyor.
'20 günde yıllık gaz rezervlerini bitirdiler'
Eylemler sırasında en az beş sivil öldü, 61 protestocu ağır yaralandı ve bu yaralananlar arasında 11 kişi gözünü kaybetti. PHR’in incelediği 169 mağdurun fiziksel ve psikolojik verilerine göre bu mağdurların tümünün biber gazına mağruz kaldığı ve çeşitli hastalık belirtileri gösterdiği tesbit edildi. Bu belirtiler arasında solunum problemleri, alerji ve deri kaşıntıları, işitme kaybı, yüksek tansiyon bulunuyor. Gösterilerin başlangıcından itibaren güvenlik güçlerinin resmi verilere göre 130.000 biber gazı kapsülünü sadece 20 günde kullanarak ülkenin yıllık biber gazı rezervini bitirdiği ifade ediliyor.
Raporda sağlık sistemine yapılan kasıtlı saldırılar detaylı olarak inceleniyor. Bu saldırılar arasında polis tarafından yaralanan göstericilere müdahale eden sağlık personelinin göz altına alınması ve revirlere yapılan saldırılar da bulunuyor. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı tarafından Temmuz ayında parlementoya sunulan, acil sağlık hizmetlerinin bazı gereklerini suç kapsamına alan yasa taslağının mevcut yasama yılında kabul edilme ihtimaline değiniliyor.
'Tasarı reddedilmelidir'
PHR’in yönetim kurulu üyesi Dr. Michele Heisler ise “Türkiyeli yetkililer yaralıları tedavi eden doktorları ve revirleri kasıtlı olarak hedef almakla kalmayıp şimdi de bu sağlık hizmetlerini suç unsuruna dönüştürmek için çaba sarfediyorlar” diyerek, şunları ekliyor: “Sağlık Bakanlığı’nın Türk Ceza Kanunu’nu ihlal edecek bu yasa tasarısı sağlık çalışanlarının yaralılara korkusuzca ve tarafsızca sağlık hizmeti sağlayabilmeleri adına reddedilmelidir.”
PHR raporu, 53 mağdur ve görgü tanığı ile İstanbul ve Ankara’da 25 Haziran’dan 2 Temmuz’a kadar yapılan mulakatlara ve Türkiye Tabibler Birliği (TTB) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) gibi organizasyonların yayınladığı raporlara dayanarak hazırlandı.