“Üç beş kuruş” dediklerİ Tril Tril Trilyon!
Barış, başka kimin parasını saklıyordu?
Mustafa MUTLU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dün partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda çok önemli bir “yasal” dinleme kaydını Türk halkıyla paylaştı.
Bu kayıt, 17 Aralık’ta yapılmış… Barış Güler, dönemin İçişleri Bakanı olan babası Muammer Güler’i arıyor ve aralarında şu konuşma geçiyor:
***
Barış Güler: Altı buçukta geldiler. Celal Kara diye bir savcı arama kararı çıkarmış.
Muammer Güler: Ne var oğlum senin evinde?
Barış Güler: Hiçbir şey yok baba!
Muammer Güler: Para ne var?
Barış Güler: Kendi param, üç beş kuruş kalan param.
Muammer Güler: Kaç para?
Barış Güler: Sen biliyorsun.
Muammer Güler: Kaç lira oğul?..
Barış Güler: 1 trilyon civarı param var; o kadar…
Muammer Güler: Evet, evet. Tamam oğlum. El koydular mı paraya?
Barış Güler: Yok, arama yapıyorlar.
Muammer Güler: Senin şimdi anladığım kadarıyla Rıza Zarrab’la bir rüşvet ilişkisinden bahsediyorlar. Diyeceksin ki, “Bir danışmanlık işim var. Gayri resmi yapıyorum. Benim alacaklı olduğum dayımın oğlu bunların yanında çalışıyor…”
***
Kayıt böyle; ama daha sonra öğrendiğimiz detayları hatırlayınca, iş daha da ilginçleşiyor:
Örneğin; Barış Güler’in evindeki yedi kasadan çıkan para 1 değil, 1,5 milyon lira…
Yani evinde para sayma makinesi bulunduran Barış Güler ya kasasındaki parayı bilmiyor ya da babasına yalan söylüyor!
Ondan 500 bin lirayı saklıyor…
***
İkinci ilginç detay; Barış Güler’in bu kadar büyük bir paradan “Kendi param” ve “üç beş kuruş” diye söz etmesi…
Demek ki Barış Güler’in, evinde “kendisine ait olmayan” paralar da bulunabiliyor. Yani Barış, evinde birilerinin paralarını saklıyor. O kasalar da o işe yarıyor!
Ve ne büyük zenginliktir ki; 1,5 milyar lira, henüz yirmili yaşlarını süren bir bürokrat çocuğuna “üç beş kuruş” görünüyor….
***
Gelelim; benim dikkatimi çeken son detaya:
Muammer Güler, oğluna taktik verirken yasalarımızda suç olan bir itirafta bulunmasını, yani “kayıt dışı ticaret” yaptığını söylemesini istiyor. Demek saklanan gerçek o kadar vahim ki; Bakan Bey, oğlunun daha hafif bir suça razı olmasını isteyebiliyor.
***
Biliyorsunuz; kimi hukuk sistemlerinde sanığın suçlu olup olmadığına rasgele oluşturulmuş bir “jüri” karar verir.
Bu olayın jürisi de sizsiniz…
Tüm kimlik kartlarınızı bir kenara bırakın, savunduğunuz ya da karşı çıktığınız düşünceleri bir anlığına da olsa unutun ve fikrinizi söyleyin:
Yukarıdaki konuşmayı yapan iki kişi, size göre bir suçu saklamaya çalışıyor mu, çalışmıyor mu?
Son söz sizindir sevgili jüri üyeleri; gerisi fasarya!
Çünkü siyasi iktidar gücüyle savcılar susturulup mahkemeler baskı altına alınabilir ama; çok iyi biliyorum ki…
Sizin vicdanınıza kelepçe vuracak diktatör henüz bu dünyaya gelmedi.
DAVA AÇIN!
Habertürk TV’deki bir programa konuk olarak katılan sosyal güvenlik uzmanları Ali Tezel ve Resul Kurt birbirine girmiş…
Ali Tezel, Kurt’un sözlerini kesmiş; Kurt da onu programdan gitmekle tehdit etmiş… Bunun üzerine Ali Tezel, “Sen yandaş medyasın gidemezsin” diye yanıt vermiş. Resul Bey’in yanıtı ise, “Evet yandaşım. Sen karar ver; AKP’li misin CHP’li misin? Daha ne bok olduğun bile belli değil” olmuş!
Tüm siyasi parti üyelerini, partili olan vatandaşlara “bok” diyen Resul Kurt’a dava açmaya davet ediyorum.
GÜNÜN SORUSU
Başbakan dün yine önüne gelene verip veriştirirken, taraftarları sözünü kesip Nurullah Genç’in şiirini okudu:
“Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır. / Külümüzden yükselen duman bizden yanadır.”
Sorum bu şiiri grup toplantısında okuyan AKP’lilere:
Külden, duman söz eden bu şiirle, yolun sonuna geldiğinizi kabul etmiş mi oluyorsunuz?
Arsız torunlara yanıt!
Sultan Abdülhamit’in torunları, dedelerinin mirası olduğunu iddia ettikleri Kabataş Meydanı, Veliefendi Hipodromu ve Kuruçeşme’deki Galatasaray Adası başta olmak üzere İstanbul’un neredeyse yarısını istemiş…
Arsızlığa bakar mısınız?
Dedeleriniz, yaklaşık yüz yıl boyunca Batılı devletlerden bugünün parasıyla milyarlarca dolar borç aldı. Bu paraların çoğunu lüks sarayların inşasında ve harem giderlerinde kullandı. Şatafattan ödün vermedi.
Atatürk ve arkadaşları Cumhuriyet’i kurduktan sonra bir yandan yoksullukla boğuşurken, bir yandan da bu borçları ödemek zorunda kaldı.
En son taksit, 25 Mayıs 1954’te bitti!
***
Şimdi; sözüm size, şımarık hanedan kalıntıları:
Görüyorum ki düne kadar Türkiye’yi rüyanızda bile görmeye cesaret edemezken, iktidarın verdiği tavizler yüzünden bugün bitiniz kanlanmış…
Utanmasanız; Topkapı Sarayı’nı ve Dolmabahçe’yi de isteyip sömürü düzeninizi yeniden kuracaksınız!
Ya biz de dedelerinizin yerine 31 yıl boyunca ödediğimiz borçları sizden tahsil etmeye kalkarsak… Ne yapacaksınız?
Yanıtınız yok değil mi?
O zaman aklınızı başınıza alın ve oturduğunuz yerde edeplice oturmaya devam edin!
GÜNÜN İSYANI
Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’u 10 Kasım törenlerinde “AKP’li Vali istemiyoruz” diye protesto eden ve bu yüzden Vali Bey’in “Gavat” hakaretine uğrayan vatandaşın 4 yıla kadar hapsi istenmiş… Suçu Vali Bey’e hakaret! İsyanım davayı açan savcıya:
İyi de vatandaşına “Gavat” diyen Vali’nin yaptığı suç değil mi? Ona neden dava açmıyorsun? Yoksa gücün mü yetmiyor?