AKP’li Müezzinoğlu acaba ne hissetti?
‘Hangi toprağın evladısın’ diyen adama: ‘Sana ne?’
Mustafa MUTLU
“Kahire’de
doğmuş, 30 yaşında gelmiş... Hangi toprağın evladı? Biz burada doğduk, buranın
evladıyız.”
***
1955’te
Gümülcine’de doğdu. 1970’te öğrenim için İstanbul’a geldi. Yabancı uyruklu bir
öğrenci olarak “Mehmet Alioğlu” adıyla bir süre İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde
öğrenim gördü. Bu okulda Recep Tayyip Erdoğan ile sınıf arkadaşı oldu. 1982’de
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Yunanistan’da
hekimlik yapmasına izin verilmediği için 1983’te Meriç Nehri’ni kaçak olarak
geçip Türkiye’ye iltica etti. 1983-1986 arasında Türkiye’de haymatlos (vatansız)
olarak ikâmet etti. 1986’da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu ve “Müezzinoğlu”
soyadını aldı. Bugün, Recep Tayyip Erdoğan’ın kabinesinde Sağlık
Bakanı!
Çok merak
ediyorum; Mehmet Bey, Erdoğan’ın dün Ekmeleddin Bey için “Hangi toprağın
evladı?” diye bağırdığını duyunca...
Acaba ne
hissetti?
***
Atatürk
milliyetçiliğinin eşsiz tarafı, insanları dillerine, doğdukları yerlere,
tenlerine, dinlerine göre ayırmamasıdır.
Tanım
basittir:
“Kendisini
vatandaşlık bağı ile Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı hisseden herkes Türk’tür!”
Başbakan daha
geçen yıl bu tanımı bile “ırkçı” bulup “Her türlü milliyetçiliği ayaklarının
altına aldığını” açıkladı ama... Bugün çıkmış, anası-atası bu topraklarda doğan,
bu ülkenin vatandaşı olan ve daha düne kadar aynı kaptan beslendikleri bir insan
için “Hangi toprağın evladı?” diyor.
Onun Türk
olmadığını ima ediyor!
Yani; kendi
yandaşları için aramadığı “doğduğu yer” şartını, kendisine rakip olanlar için
rahatlıkla kullanıyor!
***
Cumhurbaşkanlığı
Seçimi Kanunu’na bak Başbakan... Anayasaya bak!
“Türkiye
topraklarında doğmayanlar aday gösterilemez” diye bir şart mı var?
Ya da etnik
kökeni Arap, Ermeni, Gürcü, Rum, Rus olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
seçme ya da seçilme hakkı ne zamandan beri tartışma konusu
olabiliyor?
***
Yaklaşık sekiz
yüz yıl önce, “Gel, gel, ne olursan ol yine gel... İster kafir, ister mecusi,
ister puta tapan ol yine gel... Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel” diyen Mevlana bile senin yanında
nasıl “çağdaş” kalıyor bir bilsen!
***
Sahi... Dün
Ekmeleddin Bey için söylediğin o sözler hakkında, Arap asıllı eşin Emine Hanım
ne diyor?
Bugünkü
mitinginde de onun düşüncelerini paylaşır mısın bizimle?
ADALET!
“F Tipi Polis”
soruşturmasında dün çok sayıda polis ve emniyet müdürü tutuklandı.
Dün geceyi
Metris’te geçirdiler.
Bir iki gün
içinde de Silivri’ye, yani eski kurbanlarının yıllarca yattıkları cezaevine
götürülecekler. Belki de günahlarını aldıkları masum insanların kokularının
sindiği koğuşlarda, onların ranzasında yatacaklar!
Üzülmesinler,
“her devirde mazlum ve mağdur” olmayı başaran iktidar mensupları da çok yakında
onların yanına gidecek...
Eğer adalet
varsa...
Bunun da
gerçekleşeceğine adım gibi eminim!
GÜNÜN
SORUSU
Başbakan’a
2004’te cesaret ödülü veren ABD’deki Amerikan Yahudi Kongresi, ödülü geri
istemiş... Gerekçe olarak da Erdoğan’ın Gazze saldırısı nedeniyle İsrail’e
yönelik sert eleştirilerini göstermiş...
Sorum Erdoğan’a:
Gazze’de
çocukların öldüğü bir dönemde, onların istemesine fırsat bırakmadan bu ödülü
senin onların başına atman gerekmez miydi? Neden yapmadın da kendini bu duruma
düşürdün?
YÜKSEK HIZLI
TREN İÇİN ‘ACİL’ UYARI...
Ankara-İstanbul
yüksek hızlı tren seferleri, Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı kampanyasına
“gaz vermek” için, dün apar topar başlatıldı.
Oysa bu hattın
inşaatı henüz bitmedi.
Haydarpaşa-Pendik
arasının durumu zaten tam bir bilmece...
Deyim yerindeyse
bu hatta henüz çivi bile çakılmadı. Üstelik tarihi tren istasyonlarının akibeti
de henüz belli değil...
Ancak “hazır”
denilen hatta da sorun var.
Pendik-Köseköy
arasındaki hat, “yüksek hızlı tren”e kesinlikle uygun değil...
Bunu
hatırlattığımızda TCDD yetkilileri hep aynı yanıtı veriyor:
“Sorun yok,
çünkü bu yüzden trenlerimiz bu bölgede hızlarını saatte 120 kilometreye
düşürecek.”
İyi de güvenlik
önlemlerinin henüz tamamlanmadığı ve önemli bir kısmı yerleşim bölgesi içinde
kalan bu alanda, 120 kilometre sürat az mı?
Yetkilileri
uyarıyorum:
Sırf Başbakan’ın
propaganda yapabilmesi için aceleye getirdiğiniz bu erken açılış, umarım bir
felakete yol açmaz!
Aksi halde
işlediğiniz suçun adı “katliama zemin yaratmak” olur!
GÜNÜN
İSYANI
Pazartesi günü
Şanlıurfa’nın Suriye sınırındaki Ceylanpınar ilçesinde, üç askerimizin şehit
olduğu çatışmayı PKK üstlendi. İsyanım, bu katiller şebekesiyle masaya oturup
pazarlık yapanlara:
O kanın elinize
bulaştığını ve çıkardığınız yasaların bile size korumaya yetmeyeceğini görmüyor
musunuz?