“Bu ruhu taşımıyorsanız...”
İsimsiz ve ölümsüz bir kahraman
Yaşar Nuri ÖZTÜRK

Bu ruhu taşımayanların yaptıkları secdeler, Kur’an’ın açık tanıklığıyla sahiplerine sadece lanet getirmektedir. Aynen bugünkü Türk toplumuna getirdiği gibi…
İsimsiz kahramanın davranışına, yakında çıkacak olan ‘Ebu Zer’ kitabımın rötuşlarını yaparken Tarihçi Yakubî’nin eserinde rastladım ve gönlüm, gördüğümü sizinle paylaşmak istedi.
Tarihçi Yakubî (ölm. 292/904), bütün zamanlara bir onur ve dürüstlük anıtı olarak aktarılması gereken bir hazine memurundan söz etmekte, onun, devlet hazinesini akrabası Emevîlerin talanına maruz bırakan ve buna tepki veren sahabîleri işkence ve sürgünlerle süründüren üçüncü Halife Osman’a açıkça karşı çıkışını kayda geçirmektedir. Adı verilmeyen bu Medineli hazine eminiyle ilgili şu satırlar var Yakubî’de:
“Abdurrahman bin Yesar’dan naklen Ebu İshak bildiriyor: Medine’de beytülmal âmili (devlet harcamalarını yapmakla görevli kişi) olan birini görmüştüm. Halife Osman, bir akşam beytülmale gelerek görevliye ‘Hakem bin Ebil Âs’a şu kadar miktar öde’ diye talimat verdi ve ekledi: ‘Sen bizim hazinedarımızsın; sana bir şey verirsek al, seni görmezlikten gelirsek sesini çıkarma.’ Hazine görevlisi şu karşılığı verdi Halife’ye: ‘Allah’a yemin olsun ki yalan söylüyorsun! Ben ne senin memurunum ne de ailenin; ben bütün Müslümanların hazine görevlisiyim.”
Bu kahraman bürokrat bununla da yetinmedi: Cuma günü, Osman minberde hutbe okurken ayağa kalktı ve elinde tuttuğu hazine anahtarlarını Halife’ye doğru fırlatarak haykırdı:
“Ey insanlar! Bu Osman sanıyor ki ben onun ve ailesinin hazine memuruyum. Hayır, öyle değil. Ben Müslümanların hazine görevlisiyim. Hazinenizin anahtarlarını, huzurunuzda Halife’ye iade ediyorum.”
Osman sesini çıkarmadan anahtarları aldı. (Yakubî, Tarih, 2/168-169)
Secdenin hakkını vermek işte bu! Yolsuzluk dosyaları yayınlanmaya başlayınca, “Başbakan söyledi, ben de yaptım.” diyerek işin içinden sıyrılmak ‘Müslümanlık’ iddiası olan adamın yapacağı iş değildir. O dosyalar ortalığa serilmeseydi o sözü söyleyecek miydin? Hayır! Gül gibi yürüyüp gidiyordun. Öyle olduğu içindir ki, birkaç gün sonra çark ettin.
Yaptığın işin yolsuzluk ve talan olduğunu itiraf ediyorsun ama bunu “Başımızdaki adamla birlikte yaptık” diyerek kendini aklamaya çalışıyorsun. Bir suçu, hem de insanı dinden-imandan çıkarıp lanetin gayyasına yuvarlayan bir Maun suçunu, tek başına değil de birileriyle işlemek o suçu suç olmaktan çıkarıyor mu?
Özetleyelim:
Andığımız isimsiz kahramanın vakarlı ve cesur duruşu varsa kurtuluş ve rahmet getiren iman vardır, namaz vardır, secde vardır. Yoksa namaz ve secde fotoğraflarının getirdikleri, rahmet değil, lanettir. Dincilerle onları başlarına oturtan ülkeye de lanet getiriyor.