Duvardan ses geldi, Gül’den tık çıkmadı!
ABDULLAH GÜL TUTSAK MI?
Rifat SERDAROĞLU

Erbakan ve bir kısım arkadaşları Abdullah Gül’ü aday göstermek istediler.
Şevket Kazan, Oğuzhan Asiltürk ve arkadaşları ise Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olmasını istediler.
Bu aksaçlıların kanaati:
Abdullah Gül, “Sinsi-İçten Pazarlıklı” tipte biridir, İstanbul’u asla yönetemez, Tayyip’in bazı kötü alışkanlıkları vardır (Parayı çok sevmesi-laf dinlememesi-sinirlerine hâkim olamayıp görevli Yargıç’a saldırıp cezaevine düşmesi) ama seçim Tayyip’le kazanılabilir, şeklinde idi.
Bildiğiniz gibi RP nin adayı Erdoğan oldu ve merkez sağ oyların bölünmesi sebebiyle %22 oyla başkan seçildi.
Abdullah Gül’ün adaylığını destekleyenlerin de desteklemeyenlerin de tamamının A.Gül hakkındaki ortak kanaatları, onun yolsuzluğa-hırsızlığa-rüşvete kapalı olduğu yönündedir. Ben de aynı yönde düşünüyorum.
Kendisiyle 12 yıl parlamentoda beraber oldum. Aksi yönde bir düşünceye-dedikoduya şahit olmadım. Yargılandığı “Kayıp Trilyon” davasında ise, işin pratiğini bilen biri olarak ona tek kuruş koklatılmadığını da net olarak biliyorum.
Geçen yıllar boyunca A. Gül, AKP Genel Başkanlığı-Dışişleri Bakanlığı-Başbakanlık-Cumhurbaşkanlığı makamlarında bulundu ve emekli oldu.
Gül’ün her insana nasip olmayacak bu makamlar için şükretmesi, hamd etmesi ve “Devletin-Milletin Parası-Kul Hakkı” konusunda çok daha dikkatli olması gerekmez miydi?
Peki, Emekli Gül ne yapıyor?
Hakkı olmadığı halde, Türk Milletinden alınan vergilerle oluşan milli bütçeden, yemeye-içmeye-barınmaya ve devletin memurlarını-araçlarını usulsüz olarak kullanmaya ısrarla devam ediyor!
Bu konuda ilk eleştiri yazısını Gül, Huber Köşküne taşındığı günlerde ben yazmıştım. Daha sonra Türk Basınının en önemli kalemleri çok ağır eleştiri yazıları yazmaya devam ettiler. Duvardan ses geldi, Gül’den tık çıkmadı!
Şimdi hepimiz kendimize soralım;
Gençlik yıllarında harama bulaşmamış, kul hakkı yememiş, devlet malına el uzatmamış olduğunu her fırsatta söyleyen biri, 65 yaşından sonra sapıtıp yoldan çıkabilir mi?
Bu soruya iki yanıtım olabilir;
-Ya bahsi geçen kişi, gençken de doğru yoldan sapmış biridir,
-Ya da, kişi tehditle-şantajla korkutularak Huber Köşkünde gözaltında tutsak olarak tutulmaktadır!
İkinci yanıtın sizlere çok ters geldiğinin farkındayım ama soruya, üçüncü bir yanıt bulamadım.
Abdullah Gül, ekonomik olarak “Düşkün- yardıma muhtaç- evinin kirasını veremeyecek” durumda biri değil ki, devletin yardımına sığınsın!
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı yapmış biri, tarihe “Haksız ve usulsüz şekilde devlet malını kullanan bir avantacı” olarak geçmek istemez ki!
Peki, Gül’ü siyasete dönmemesi, AKP Genel Başkanlığına aday olmaması veya yeni bir parti kurmaması için kim tehdit edip, devletin sarayında zorla oturtabilir?
Kendi Özel Polis ve İstihbarat birimini kurmuş, gerekirse adam öldürtmekten çekinmeyecek, Karun kadar zengin, gözü dönmüş, uçurumun kenarına gelmiş,
uluslararası terör mahkemelerinde yargılanacak hasta ruhlu biri olabilir mi?
Bu soruya doğru yanıt verecek tek kişi, emekli Abdullah Gül’dür.
Gül mutlaka bir açıklama yapmak zorundadır. Cumhur’un başı olmuş birinin, cumhurdan saklanacak neyi olabilir ki?
Not:
Birisi sürekli olarak “Sayın Cumhurbaşkanımızı da dinlemişler” diyordu!
Kimdi bu adam yahu, kafam çatlayacak ama bir türlü hatırlayamıyorum!
Hay Allah…