Türkiye Nerede?


Türkiye Nerede?
SivriSinekCaz
Feza TİRYAKİ
“Türkiye hangi noktaya getirildi?” başlıklı toplantının (konferans) iki konuğu da ünlüydü: Ömer Faruk Eminağaoğlu, Suay Karaman.

Ömer Faruk Eminağaoğlu, televizyon ve gazetelerden tanıdığımız bir ünlü hukukçu. Suay Karaman, İlk Kurşun gazetesinin sevilen bir yazarı. Eğitimci, bilim adamı, yönetici, yazar, Gazi Üniversitesinden. Ömer Faruk Eminağaoğlu, 2006’da kurulan Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (YARSAV) kurucu başkanı, eski başkanı, hukukçu yazar.


Bu iki adı, iletiyle gelen çağrıda görünce, elimde olmayan nedenlerle yurtdışında kaldığım bu günlerde, bu değerli kişileri yakından tanımak, onları bir toplantıda dinlemek olanağını kaçırmak istemedim. Onca işin arasına, kentteki bu toplantıyı sıkıştırdım, vaktinden çok önce oraya gittim. Toplantıyı Aşağı Saksonya Atatürkçü Düşünce Derneği düzenlemişti. Kent merkezindeki yeni toplantı salonlarında toplanılacaktı.


Gittiğimde kimseler yoktu daha. Salon, konuşma masası hazırlanmış, arka duvara, Atatürk’ün resmi, yanına büyük boy Türk bayrağı asılmıştı. Daha sonra küçük toplantı salonu iyice doldu. Birbirinden güzel insanlar, gurbetin aydınlık yüzleri, her yaştan gurbetçi Türkler, birbirlerini selamlayarak, hal hatır sorarak yerlerini aldılar.


Ben de kendime, duvar arkasında, dikkat çekmeden toplantıyı yazabileceğim bir yer seçtim. Bir iki kişi dışında tanıdığım kimse yoktu, on yıl kadar önce öğretmenlikten ayrılan, artık buralardan uzak, vatanda yaşayan bizleri anımsayan pek az kişi kalmıştı. O ara, eskiden tanıdığım genç bir öğretmenle konuştuk, Türk çocuklarının, gurbetteki Türkçe dersinin son durumunu tartıştık…


Sonra toplantının geç başlayacağı duyuruldu. Daha sonra da, konuşmacı konuklar, toplumu selamlayarak aralıklarla salona girdiler; bir süre de öyle oturuldu, konuşuldu…


Önce konuşmacı konukların özgeçmişleri okundu. Ömer Faruk Eminağaoğlu, 1967 Artvin- Şavşat doğumlu. Televizyonlardaki görüntüsünden çok başka görünüyor. Uzun boylu, iri, güçlü yapılı, güleç yüzlü, çok cana yakın biri. Özyaşam öyküsünde, görev yerleri sayıldı, pek çok makalesinin yayınlandığı, evli, iki çocuklu olduğu söylendi. CHP’den milletvekili adayı imiş, bu nedenle son görev yeri Çankırı yargıçlığından istifa etmiş.


Suay Karaman da, aynı yazı yazdığı gazetelerdeki tanıtım resminde göründüğü gibi. Sevimli, candan biri. 1959 doğumlu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Jeoloji mühendisliği, Çukurova Üniversitesi’nde İşletme okumuş. Yüksek lisans yapmış. Aynı zamanda Gazili ( Gazi Üniversitesi’nde görevli.), evli, bir çocuklu imiş.


Yüce önderimiz Atatürk için bir dakikalık saygı duruşuyla toplantı başlatıldı.
 

Önce Suay Karaman sözü aldı:
“Türkiye’den sevgi ve selamlar getirdim.” diyerek söze başladı. “Ülkemizdeki bu çok büyük sıkıntılar nasıl başladı, gelişti, size bunları anlatacağım, bunları irdeliyeceğim.” dedi.


“1923 -1938 arasında başka bir Türkiye vardı, güçlü bir lider vardı, Türkiye o devirde altın yıllarını yaşadı.” diyerek söze girdi, 1939 yılından sonra olanları tek tek saydı. Amerikan yardımlarını, Amerikan raporlarını, bunların içeriğini, bu raporların, neleri nasıl bozduğunu anlattı:
“Bu raporlarla, Türkiye’nin sanayileşmesini bırakması gerektiği, karayolları yapma zamanı geldiği, demiryollarını bırakması… gibi şeyler sunuldu. Bu raporlar, sanayinin durması, tarım, hayvancılık ve karayollarına açılma raporlarıydı,” dedi.


1948- 1951 Marşal yardımlarını, Demokrat Parti zamanında traktör tarımı başlatılmasının halkı aldatmasını, Turgut Özal döneminin ihanetlerini, Atatürkçü eğitimin nasıl terkedildiğini açıklayarak sözlerini sürdürdü.


12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbelerini, Turgut Özal dönemini anlatırken dediği şu sözleri ilginçti:
“Turgut Özal Türkiye’yi biçerken, İhsan Doğramacı, üniversiteleri doğradı.”
 

1982’de, ASALA terör örgütünün ortaya çıktığını, sözde soykırım iddialarının ortaya atıldığını, o bitti derken ortaya “Kürt (!) sorunu” çıkarıldığını anlattıktan sonra, 2003 Körfez Savaşı’na sözü getirdi, Türk Ordusu’nun başına çuval geçirilmesini anımsattı… 

Sonra 2008- 2009 Amerikan raporlarını, PKK’yı affedin baskılarını, iktidarın “Açılım” sürecini anlattı. Bundan sonra sözü yine sözde soykırım iddialarına getirerek, o konuyu genişleterek gerçekleri anlattı. 

Sözünü şöyle bağladı:
“ Soykırımı tanıyın! diyorlar. Bunun arkasından tavizler başlayacaktır, iş Sevr’e getirilecektir… Bütün partiler, bir ikisi dışında buna sessizdir. Bu gün Türkiye’de, insanların yüzde yetmişi açlık sınırının altında maaş almaktadır. Yüzde yirmi iki işsizlik, açlık, yoksulluk had safhadadır. On yedinci büyük ekonomi diye övünüyorlar ama insanlarımız açlığa, yoksulluğa mahkûmdur, asgari ücret, son derece düşüktür. Vergi, kitapta yüzde sekiz, gıdada yüzde on sekiz iken, pırlantada sıfırdır. Bu gün, “728 fabrika” özelleştirilmiştir. Telefon, elektrik gibi değerli varlıklar özelleştirilmiştir.”


En son, sözü, gemiciklere, telefonda paraları sıfırlatmaya getiren Suay Karaman, “Durum budur” dedikten sonra yeniden Atatürk’ü, Atatürk’ün yayılmacılara vurduğu ilk tokadı, şimdi yapacaklarımızı anlattı:
“Yeni bir Mustafa kemal beklemeyin! Hepimiz Mustafa Kemal’iz!
1. Kararlı, bilinçli bir örgütlenme yapacağız.
2. Sinirlenmeyeceğiz, öfkeleneceğiz! Tarihte bütün olaylar, öfkeyi eyleme dönüştürerek olmuştur!”

 

*
Sözü, bundan sonra Ömer Faruk Eminağaoğlu aldı.
“Değerli dostlar, hepinizi selamlıyorum, bizleri buluşturan Atatürkçü Düşünce Derneği yönetimine teşekkürlerimi iletiyorum.” dedi.
“Nasıl çıkış sağlayacağız?” sorusuna yanıt arayarak, konuya hukuk açısından bakarak, durumumuzu başka bir açıdan gösterdi.


“Şu an demokratik bir ortam varmış gibi…” davranılmasını eleştirdi, “Her şeyi zamana yayarsak çözeceğiz!” dedi.


“Şu an, kâğıt üzerinde kalmış bir Cumhuriyet…” diyerek AKP’nin Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamasını, Anayasa Mahkemesi’nin bu partiye “laikliğe aykırı bir parti” demesini anımsattı:
“Laikliği olmayan bir siyasi partiye, siz, demokratik hükümet görevi yaptırıyorsunuz!” dedi.


Sözün bundan sonrasında, Ömer Faruk Eminağaoğlu, Hitler Almanya’sını, ülkemizdeki 1960 sürecini, 1961 Anayasası’nı, Anayasa Mahkemesi’nin varlık sebebini AKP’ye tutumuyla inkâr etmesini, Kenan Evren’in sözlerini, yüzde on seçim barajını eleştirerek konuyu
“Çözüm Süreci” ne getirdi.
 

“Kenan Evren’in sözlerini hatırlayın: “Anayasayı rafa kaldırdık.” O yapı, onları beğenen bir yapı, kendilerine güç katan sistemi değiştirir mi? Laikliğe saldırıların basamak basamak ilerlediğini, hâlâ aynı söylemlerin kullanıldığını göreceksiniz!

Bugün seçim sürecinin yüzde on baraj söylemi var. Kınıyoruz! Kendisine ait olmayan bir oy oranı ile çoğunluk, güç elde ediyor. Herkes barajı geçsin ama yüzde onla yalnız HDP(bölücü parti) barajı geçsin derken, o kitle bana gelmesin diyorsunuz, benim programımda yoklar diyorsunuz. Var diyorsanız, barajı kaldırın diyeceksiniz. Giden gitsin dediğinizde, kalanı ulus kimliğinden etnik kimliğe dönüştürüyorsunuz!”


Ömer Faruk Eminağaoğlu, bundan sonra, “Çözüm Süreci” konusundan söz etti:
“Türkiye sınırları içerisinde elbette kimse sorun istemiyor. Sorunsuz yaşamak. Bunun temeli, birlikteliği sağlayan Lozan’dır. O halde, Lozan’ı sağlamlaştırmak gerekiyor ama tam tersi yapılıyor!” 


Bu sözleri de konuşmacının, sorgulayıcıydı:
“ Çözüm süreci, çözüm süreci ama neyi çözdüğümüzü kim biliyor? Neden kimse bilmiyor? Gizlenmesinden yarar umulan bir çözüm süreci!”


Konuşmalar böyle sürüp gitti, son bölümde ise sorular yanıtlandı… Toplantının bundan sonrasını katılanlardan dinledim, oradan erken ayrılmak zorundaydım. Sanırım konuşmaların tümünü, bilgiağında, derneğin paylaşacağı sesli dinletilerden dinleyebileceksiniz…
 

*
Bu iki değerli konuşmacıyı gönül isterdi ki, böyle bir küçük salon dolusu aydın kişi değil, gurbetçi binler, bir araya gelip dinlesinler! Spor salonları dolsun, alanlar dar gelsin, dinleyicileri alamasın!


Keşke, kafaları yıkanan, düşünmeyi unutan, iktidarın göbekten kendisine bağladığı diğer vatandaşlarımız da, bu konuşmaları duysalardı, dönen dolapları öğrenselerdi… Aydınlansalardı… En azından, yazdıklarımızı, böyle değerli aydınlarımızın haberlerini, toplantılarında neler denildiğini okusalardı… Düşünselerdi bir parçacık… Oy verirken, bilinçli davransalardı… Olanı biteni sorgulamayı, ülkemizin nereye götürüldüğünü görebilselerdi… Gözlerdeki bağ çözülseydi…


Yine de umudumuzu yitirmeyelim. Karanlık, aydınlığı boğamaz. Böyle yetişmiş, donanımlı, birikimli gerçek aydınlarımız, çalışkan derneklerimiz, özverili insanlarımız oldukça, doğru kazanacak, Atatürk’ün aydınlattığı güzel ülkemiz Türkiye, kurtuluş yolunu, kendi içinden bir çözümle, kendi aydınlarının önderliğinde, çok geç olmadan kesinlikle bulacaktır…
➽ Paylaş:

➽ Gözden Kaçırmayın... ➽ Bunları Okudunuz mu?..

“AKP karanlığının erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormuydunuz?..”
Okurlara..
.com/img/a/