AKP zihniyeti


Utanın!

Soner YALÇIN
Ne diyordu şairimiz Bedri Rahmi Eyüpoğlu…
“bir ilimiz var adı Rize
durup dururken bir bardak çay sundu bize
Rize’de çayı kim yetiştirdi
Rize’de
Missisipi’ye karışan çayları öğretirler bize
Rize’de çayı kim buldu Rize’de
kimdi o sessiz sedasız
kumral kumral demlenen mübarek adam
adını öğretmediler bize
işte o güzel adamdan bre şahin aman
bi tane daha…”

 

Adı, Ali Rıza Erten (1887-1964)…
İstanbul Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’ndan mezun oldu. Fransa’da İhtisas yaptı.
Ziraat okullarında öğretmenlik yöneticilik yaptı. Ziraat Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Milletvekilliği ve bakanlık yaptı.
 
Yıl, 1921. 1917 Bolşevik Devrimi’yle birlikte Batum sınırı kapatılmıştı ve bu durum Rize ve çevresinde işsizliği artırmıştı. Bölgede eşkıya ve isyanlar insanları bıktırmıştı.
Batum’da narenciye ve çay yetiştirildiğini görmüş Ali Rıza (Erten) Bey, Yeni Ziraat dergisindeki makalesinde Rize’de çay ve narenciye yetiştirmeyi önerdi.


Bölgenin ekonomik refahı için adımlar atmak isteyen genç Ankara Hükümeti, Ali Rıza Bey’in “Şimali Şarki Anadolu ve Kafkasya’da Tetkikatı Ziraiye” adlı Batum raporunu gündeme aldı, Rize’ye bir heyet gönderdi.


Heyetin başında Ziraat Genel Müdürü Zihni (Derin) Bey vardı.
Yıl, 1923 idi…

Gizlice getirilen tohumlar

Adı, Zihni Derin (1880-1965)…
Selanik ve Halkalı Ziraat Mektebi’ni bitirdi.


Bursa’da öğretmenlik yaparken milli mücadeleye katılmak için Ankara’ya geldi. İlk Tarım Genel Müdürü oldu.


Çay ve narenciye fidanlığı kurmak üzere Rize’ye gönderilen Zihni Bey, hazineye ait Garal Tepesi’ndeki 15 dekarlık arazide çalışmalarına başladı.


Sonuçlar iyiydi; bölgenin iklim ve bölge yapısı çay yetiştirmeye uygundu.


İlk çay tohumları Batum’dan bizzat Zihni Bey tarafından, -sınırda geçişi engellenmesin düşüncesiyle- bir baston içerisinde getirildi.
Fidanlar halka dağıtıldı. Ne yazık ki bu ilk girişim -halkın bilgisizliği nedeniyle- yeterli ilgi görmedi.


Zihni Derin, bu konu ile ilgili yasa teklifi hazırladı. Tasarı, -o dönemin Rize milletvekillerinin desteğiyle- 6 Şubat 1924’te kanunlaştı.


Ardından Çay Araştırma Enstitüsü kuruldu ve Zihni Bey bu enstitünün başına getirildi.
Türkiye’de çay yetiştirme tekniği ve buna ait bilgilerin yetersiz olduğu düşünülerek Hindistan’da çalışmış “Dr.Mann” ile “Mr.Allen” adında iki İngiliz uzman Rize’ye davet edildi. İki yıl Rize’de kalan İngiliz uzmanlar yeterli gelişme göstermediler ve gönderildiler.


10 yıl umutsuzluk dönemi başladı. Umutların kaybolmasında bu iki İngiliz’in rolü neydi acaba?

 
Sonuçta, istenilen üretim gerçekleşemedi.


Ama… Cumhuriyet pes etmedi…
Ama… Şiirdeki “bre şahin” Atatürk pes etmedi…
 

Yıl, 1935.
Rize’ye gelen ve Zihni Bey’in diktiği çay bitkilerini gören Başbakan İnönü olumlu kanaate vardı. Ankara Ziraat Fakültesi’nden bir teknik heyeti Rize’ye gönderdi.

Gizli eller devrede

Adı, Şevket Raşit Hatipoğlu (1898-1973)…
Bursa Ziraat Okulu ve Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’nda okudu.


Paris Ulusal Angronik Enstitüsü ve Berlin Yüksek Ziraat Okulu’nda master yaptı. Leipzig Üniversitesi’nde felsefe doktorası yaptı.

Dönüşünde Ankara Ziraat Fakültesi’nde doçent ve profesör olarak görev yaptı.
Çay konusunu araştırmakla görevlendirilen heyetin başındaydı.


Bu görev, onun Rize köylüsüne ithaf ettiği “Türkiye’de Çay İktisadiyatı” adlı kitabını yazması ve Tarım Bakanlığı’na sunması ile sonuçlandı.


Prof. Hatipoğlu bu araştırmaları yapmakla yetinmeyerek Tarım Bakanlığı ve hükümet nezdinde de ısrarlı çalışmalarla çay işinin yeniden ele alınmasında başrol oynadı. Tarım Bakanı olarak görev yaptı.


Ve… Yıl, 1937.
İlk yaş çay elde edildi ve 138 kilo kuru çay üretildi.
Bir yıl sonra, Çay ve Fidanlıklar Müdürlüğü Teşkilatı köylerde aktif çalışmaya başladı. Öğretmen Yusuf Ziya Kotil gibi aydınların çabalarıyla köylüler çay bahçeleri yapmaya ikna edildi. Yaş çaydan kuru çay elde etmek için kurulan basit atölyeler genişletildi.


Yıl, 1940… Çay Kanunu çıkartıldı. Yaprak üretimi 2700 kiloya çıktı, bundan 600 kilo kuru çay üretildi.


Bu arada “gizli eller” yine devredeydi. İstanbul’da yapılan Yerli Çayı Muayene sonuçları şaşkınlık yarattı. Raporda, “sahte ve taklit” bir tür ot çayı olduğu yazıyordu. Raporu yazan eksper İranlıydı!


İranlıdan şüphelenerek Cevizli Enstitüsü’nde çay tahlil ettirdi ve gerçek ve kalite çay olduğu ortaya çıkınca İranlıya yol verildi.

 
Savaş yıllarında kuru çay üretimi 16 bin 790 kiloya ulaştı. Artık gurbetçiler bahçelerinde çay yetiştirmek için Rize’ye dönmeye başladı.


1946’da ilk çay fabrikası temeli atıldı. Bu fabrika Rize’deki tek iş veren kuruluş oldu.
Fabrika inşaatının duvarına İnönü’ye övgü yazısı yazıldı. DP hükümet olunca ilk yaptığı bu yazıyı kaldırmak oldu!..


Ve günümüz…
AKP Rize Belediye Başkanı Reşat Kasap şehir meydanındaki Atatürk heykelini kaldırıp yerine bardak heykeli koymak istiyor!

Bu ülkede 70 yıldır değişen bir şey yok; sözle-heykelle uğraşarak ulusal tarımı yok ettiler.
Bugün Rize’de çaylıklar 80 yaşında. Yani; yaşlandılar ve yenilenmesi/ıslahı gerekiyor. Daha kaliteli çay üretilerek ihracatı için pazarlar bulunması gerekiyor. Gereksiz kimyasal gübre-ilaç kullanan; yanlış budama yapan köylünün aydınlatılması gerekiyor.

AKP zihniyeti bu tür çalışmalar yapacağına Atatürk heykeliyle uğraşıyor.
Ne diyeyim…
➽ Paylaş: