“ÇÖZÜM” dedikleri “ÇÖZÜLME”
Çürüme!..
Mehmet TÜRKER

Türkiye de böyle bir sancılı dönemi yaşamaya başladı!..
“Çözüm” dedikleri “çözülme” süreciyle ülkenin bir bölgesini PKK’lı teröristlerin hakimiyetine terk edenler, şimdi illerde, ilçelerde sokağa çıkma yasakları ilan ederek, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkını geri almaya çalışıyorlar…
Kaybolan devlet otoritesi, şimdi il ve ilçelerden terör örgütünü söküp atmaya uğraşıyor…
Ve bir başıboşluğun sonucu olarak da ortaya “Esedullah timleri” çıkıyor!..
* * *
“Allah’ın aslanları” anlamını taşıyan Esedullah timleri, bölgedeki Hizbullah filan gibi dinci örgütlerin silahlı güçleri değil…
Devletin polisi!..
Terörle mücadele eden, teröristlerle kelle koltukta çarpışan…
Şehitler veren…
Ülkenin bölünmez bütünlüğü için gözünü budaktan esirgemeyen kahramanlar orada destan yazıyor…
Ancak…
Kendilerine Esedullah timleri adını vererek devlet içinde yasadışı bir yapılanmaymış gibi ortaya çıkanlar, devlette başlayan çürümeyi de ortaya koyuyor!..
* * *
Polislik bir disiplin mesleğidir!..
Herkes kafasına göre hareket edemez!..
Ama bakıyoruz, özel harekatçı polisler otomatik silahlarının şarjörlerini havaya boşaltarak kutlama yapıyorlar…
Ölen teröristi akrep aracının arkasına bağlayarak sürüklüyorlar…
Son olarak da, sokağa çıkma yasağı ilan edilen ve çatışmalarda harabeye dönen bazı ilçelerin mahallelerinde duvar yazıları görmeye başlıyoruz:
“Esedullah timleri”
“Pöh burada bir ev vardı”
“Türk’sen iftihar et, değilsen itaat et”
“Kızlar biz geldik inlerinize girdik”
* * *
Bunları sprey boya ile duvarlara yazan kar maskeli özel harekatçılar, “T.C.” ibareleri, Ayyıldızlar yapmayı ihmal etmiyorlar ve bunları yazarken çekilen videolar sosyal medyada dolaşmaya başlıyor…
Oradaki polislerin psikolojisini anlamak mümkün…
Fakat onlar başıboş gruplar değil, devletin polisi…
Devleti temsil edenler, bu görevin yüklediği sorumluluğun dışına çıktığında devlet idaresinde çürüme başlıyor!..
* * *
Çürümeyi her alanda görmeye başladık…
Türkiye-Yunanistan maçı öncesinde Yunan Milli Marşı’nın ıslıklanması, Paris’te ölenlerin anısına yapılan saygı duruşunda “Ya Allah bismillah Allahu ekber” sloganlarının atılması…
Türkiye’nin Polonya Büyükelçisi’nin hiç fütursuz “Fransız piçleri” diye sosyal medyaya girmesi…
Devlet memuru imamın arkadaşımız Emin Çölaşan’a “O. Çocuğu” diye hakaret etmesi…
Ve Polonya Büyükelçisi ile küfürbaz imam hakkında hiçbir yaptırım uygulanmaması…
Bunlar, nasıl bir çürümenin içinde olduğumuzu gösteriyor…
Buna benzer daha yüzlerce örnek sayabiliriz…
İktidarın devlet idaresindeki ciddiyetsizliği, demokrasi ve hukuk anlayışı bütün kurumları, yandaş gruplar ile yandaş medyayı çürütüyor!..
Türkiye içten içe ahlaken, vicdanen ve siyaseten çürüyor!..
Yeni hasım Rusya!..
Bizim Tayyip Bey ile Putin çok iyi arkadaştı…Fakat Esad bu arkadaşların da arasına girdi, samimiyetlerini bozmaya başladı…
Şimdi Türkiye’nin yeni hasmı Rusya oldu…
Bu arada Türkmenleri de ateşe attık!..
Esad güçlerinin kaybettiği toprakları ve stratejik mevkileri tekrar ele geçirmesi için Rusya, Bayırbucak Türkmenlerinin yaşadığı bölgeleri de bombalamaya başladı…
İktidar çaresiz, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’ni Dışişlerine çağırıp duruyor, netice, Hatice!..
Şimdi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırmışız, orası da faydasız kilisenin papazı…
Yani sizin anlayacağınız, başımız dertten kurtulamıyor!..