Acıdan ders çıkarmak
ACIDAN DERS ÇIKARMAK
Suay KARAMAN

28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Barosu Başkanı avukat Tahir Elçi’nin öldürülmesi, polis memurları Ahmet Çiftaslan ile Cengiz Erdur’un şehit edilmesi yurttaşlarımızın haklı tepkilerine neden olmuştur. Ancak bu olayın verdiği acı ve üzüntü karşısında, soğuk kanlı düşünüp, yeni olaylara fırsat yaratmamalıyız. Bu hain ve planlı saldırının sadece Diyarbakır Barosu Başkanı’na yönelik olmadığı çok açıktır. Bu saldırı ülke barışına, birliğine ve kardeşliğimize yapılmıştır. Bu saldırı tüm Türkiye'ye yapılmıştır. Ancak ne olursa olsun bu acıdan ders çıkarmalıyız.
HDP eş genel başkanı Figen Yüksekdağ, 30 Kasım 2015 tarihinde İngiliz Parlamentosu’nda Kürt İlerlemesi Merkezi, Türkiye Çalışmaları Merkezi ve Mülteci İşçiler Kültür Derneği adlı kuruluşların birlikte düzenledikleri “Seçim sonrası Türkiye: Barışa ulaşmak mümkün mü?” adlı paneldeki konuşmasında 7 Haziran seçimlerinden sonraki 6 aylık zaman dilimi içerisinde 256 sivilin yaşamını yitirdiğini, ölenlerden yirmi altısının çocuk olduğunu ve hepsinin Kürt çocuğu olduğunu söyledi. Kendini aydın sanan bazı aymazların Türkiye partisi olacağını söyledikleri HDP’nin eş genel başkanının, şehit olanları saymaması normaldir. Kaza kurşunuyla bir sivil öldüğünde ‘katil devlet’ diye bağıranlar, teröristlerin şehit ettiği güvenlik görevlilerini can olarak saymıyorlar. Ardından insan olduklarını söyleyip, ortalıkta dolaşıyorlar.
İngiltere’deki panelde “Tahir Elçi'nin, siyasi iktidarın denetiminde öldürüldüğünü düşünüyoruz” diyen eş genel başkanın, neden savcılara olay sonrası PKK teröristleri tarafından ateş açılarak üç kez keşif yaptırılmadığını da açıklaması gerekirdi. Güneydoğudaki bazı ilçelerimize hendek kazarak girişi engelleyen ve devlete karşı ayaklanan PKK terör örgütüne sempati duyanlar, hain emperyalist planın baş destekçileri olduğunu kanıtlamışlardır. HDP eş genel başkanı terörist başıyla masaya oturulması gerektiğini bildirerek, “eğer müzakere olmazsa, İmralı muhatap olmaktan çıkarsa, Türkiye'deki bütün siyasal ve toplumsal dengeler bozulur” diyerek, Türk halkına gözdağı da vermiştir.
HDP eş genel başkanı, 8 Aralık 2015 tarihindeki TBMM’de partisinin grup toplantısında, Diyarbakır'daki Kurşunlu Camisi'ni devletin helikopterlerle bombaladığını söyleyerek; “Sur'daki gençlerin helikopterleri var, o nedenle Kurşunlu Camisi'ni de onlar yakmışlar derlerse hiç şaşırmam siz de şaşırmayın ama itiraz edelim” demiştir. Bu sözlerin söylendiği sırada, polisin caminin teröristler tarafından nasıl yakıldığının görüntülerini yayınlaması karşısında HDP’nin ileri gelenlerinin utanmazlıkta ve yalanda sınır tanımadıkları bir kez daha kanıtlanmış oldu. Havadan bombalanan bir caminin kubbe ve minaresinin de yıkılması gerekir, sadece iç kısımlarının yanması düşünülemez. Zaten ortaya çıkan görüntülerden de, bu eylemi kimin yaptığı belli olmuştur.
İşte böyle kafalarla, emperyalizmin kucağına oturmuş beyinsizlerle terör sorununu çözmek zordur. Diyarbakır Barosu Başkanı’nın öldürülmesinden siyasi amaçlarına uygun sonuçlar çıkarmaya gayret edenlerin tuttukları yol yanlıştır. Milli duruş ve yurtseverliğin olmadığı yerde, kardeşlik içinde birlikte yaşama idealinden uzaklaşacağımız bilinmelidir.
Herkesin terörün ne olup ne olmadığı, kimin terörist olup olmadığı, kimin teröre destek verip vermediği konusunda düşüncelerini netleştirmesi gerekmektedir. Terör nereden gelirse gelsin, hep birlikte karşı koyamazsak, o terörün birgün hepimizi yok edeceğini de bilmeliyiz. Ve o terörün acı sonuçlarından birinin de, ülkemizin bölünebileceği olduğunu unutmamalıyız. Şimdi bizlere düşen büyük bir görev bulunmaktadır; emperyalizmin birliğimizi, kardeşliğimizi bozamayacağını, ülkemizi parçalayamayacağını ve hiçbir hain saldırının amacına ulaşamayacağını tüm dünyaya göstermektir.