‘Ekonomide sıkıntılı TABLO’
Işık Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Ferman, Türkiye’nin bir numaralı sorununun enflasyon olduğu, büyüme ve işsizlik konusunda ise sıkıntılı bir sürece girildiği görüşünde...‘Ekonomide tablo sıkıntılı’

Doların bir türlü düşmeyen ateşine şimdi de altının yükselişi ve artan enflasyon rakamları eklendi...
İşsizlik balonu şişmeye devam ederken vatandaşın cebinde baş göstermeye başlayan ekonomik sıkıntılar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Peki Türkiye ekonomisi nereye gidiyor?
İç politikadaki gerilim, dış politikadaki krizler vatandaşın cebini nasıl etkiliyor? Konuyu ekonominin dilini anlaşılır kılan bir isimle, Prof. Dr. Murat Ferman ile konuştuk.
Ekonomide neler oluyor? Dilerseniz enflasyonla başlayalım…
Enflasyon konusunda istenilen yüzde 5 oranına ulaşılamadığını görüyoruz. Bu da Merkez Bankası’nın tek başına para politikalarıyla enflasyon konusunun altından kalkamayacağını gösteriyor. Enflasyon yüzde 5’in altına düşmedikçe ekonomideki göstergelere inandırıcı olarak bakmak mümkün değil. Türkiye’nin enflasyona çok önem vermesi lazım. Bence bir numaralı unsurumuz enflasyon, yani fiyat istikrarıdır.
Büyüme konusunda sıkıntı yaşanıyor mu?
Büyümenin motoru konusunda sıkıntılar, Türkiye’nin dikkate alması gereken erken uyarı sinyalleri var. Sanayinin genelinde imalatın payı düşüyor. Bu orta ve uzun vadeli sağlıklı büyüme açısından olumlu bir gösterge değil. İç tüketimi arttırmaya çalışırsanız enflasyonu destekliyorsunuz, borçluluğu arttırıyorsunuz, sosyal çalkantı ve sıkıntılara yol açabiliyorsunuz. Öte taraftan kamu harcamalarını arttırırsanız kamu dengesini olumsuz etkileyebiliyor ve bütçe açığıyla karşılaşabiliyorsunuz. Onun için dengeli büyüme formülünün yeniden gündeme getirilmesi ve sağlanması lazım. Bu konuda Türkiye’nin önünde aşamayacağı sıkıntılar olduğu gözüküyor. En azından kısa vadede…
İşsizlikle ilgili görüşleriniz neler?
Büyümedeki sıkıntılar işsizlikte tablonun daha da sıkıntılı bir geleceğe doğru seyretmesini veya erken uyarı vermesini sağlıyor. Özellikle genç işsizlikte ortaya çıkan sıkıntılar orta ve uzun vadede Türkiye’nin yaşam kalitesine olumsuz etkide bulunabilir. İşsizlik konusunda bir türlü arz ile talebi barıştıramıyoruz, öpüştüremiyoruz. Sorunun çözümü kısa vadede mümkün değil. Sosyal yardım sistemleri de insanları cesaretlendirmiyor. Kayıt dışı ekonomi konusunda olumlu gelişmeler var ama istenilen ivmenin çok altında. Niteliğin ön plana çıktığı çok ciddi bir işsizlik sorunu yaşıyoruz.
Son rakamlara göre ihracat da geriledi, özel sektörde durum ne?
Özel sektör borçluluk bakımından 300 milyar dolara yakın bir tabloyu karşımıza çıkarıyor. Dolar kurundaki her yukarı yönlü oynama buradaki borcun geri ödemesinde sıkıntı yaratıyor. İhracat konusunda yapısal değişiklikler gerçekleştirilemiyor. Katma değeri yüksek kulvarlara girilemiyor. Türkiye ihracata mal hazırlarken ithalat yapmak zorunda kalıyor. Maalesef şampiyon ihracat sektörlerimizde bunun oranı çok fazla. Son yapılan bir çalışmaya göre; 100 dolar para kazanmak için 150 dolarlık bir ithalat gerçekleştirmek zorunda kaldığımız ortaya çıktı. Bu da ihracatın ithalatı karşılama oranında olumsuz etki yapıyor. Daha evvel ortaya konulmuş ihracat hedefinin gerçekleşemeyeceği anlaşılıyor.
Doların ateşi neden düşmüyor?
Son 4-5 haftadır ateşi sürekli yükselen bir dolar sendromuyla karşı karşıyayız. Güneyimizde yaşanan sıcak çatışma, olaylar, Irak-Suriye sorunu ve önümüzdeki dönem iç siyasette yaşanabilecek açılımlar, referandum ve genel seçim söylentileri doların artışında rol oynuyor. Doların yakın gelecekte yukarı yönde seyredeceğini belirtebiliriz. Türkiye açısından bundan sonra 3 liranın altında dolar/TL pariteleri görülecek unsurlar değildir. Sene sonu 3,20’lerin test edilebileceği zamanlar olsa bile ortalama 3,15’lerle kapatacağımızı düşünüyorum.
Peki vatandaş ne yapmalı?
Bence vatandaş spekülatif hareketlerden uzak durmalı. Eğer dolar borcunuz varsa doları makul fiyatlardan satın almaya devam etmeli. Çünkü dolarda istikamet yukarı yönlü. Eğer dolar kazanmıyorsanız asla dolar borçlanmayın. Şu anda bekle ve gör politikası uygulanmalı. En iyisi nakittir. Özellikle böylesine çalkantılı dönemlerde getirisi bellidir. Çantada keklik unsurlarla bu dönemi geçirmek durumundayız. Şu anda çok hassas bir dönemdeyiz.
Cumhurbaşkanı faize savaş açtı, Başbakan fedakarlık istedi ama bankalardan büyük adımlar göremedik. Neden?
Bu aslında bankaların ikinci jesti. Daha evvel de konut kredilerinde 2-3 yıllık kredilerde faiz indirimine gittiler. Hâlbuki 3 yıllık konut kredisi kullanan yok denecek kadar az. Bu ikinci hareketle bankalar bir sinyal veriyor. Bu daha ziyade bir kamuoyu oluşturmadır, nabız yoklamadır. “Krediler düşsün ki yatırım yapılsın” gibi söylemler vardır. Bakalım önümüzdeki dönem bunu göreceğiz. Ama ben yatırım yapmak için kuyruğa girmiş çok sayıda sanayici ve yatırımcı görmüyorum. Ne Türkiye’de ne de dünyada.
Yurt