Savcı sordu: “Fuhuş imamı sen misin?..”
Savcı “emniyet imamı” denen Kemalettin Özdemir’e bu soruyu sordu…“Fuhuş imamı sen misin?..”
Ankara’da devam eden FETÖ Çatı Davası’nın 4. gününde 2000’li yıllarda cemaatin Gürcistan’daki okullarından sorumlu olan Hayati Küçük’ün tanık ifadesiyle başlamıştı...
Davanın öğleden sonraki duruşmasında ise mahkeme başkanı, Kemalettin Özdemir’e, “emniyet imamı” olduğu yönündeki iddiaları sordu.
Saat 18’de ifadesine başlayan ve Fetullah Gülen’in bir dönem kendisine “kardeş” seçtiği Kemalettin Özdemir, emniyet imamı olduğu iddialarını reddederek, “Benim yaptığım sadece rehberlik ve ders çalıştırmaktı. Rehberlik dışında sorumluluk almadım” dedi.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray’ın örgütten kopuşuna ilişkin, “Kozanlı Ömer’le emniyet imamlığı çekişmesi, Mustafa Özsoy’la veliahtlık rekabeti” gibi iddiaların olduğunu sorması üzerine Özdemir, önce yurtdışına gittiği gibi bir gerekçeden söz etti, ardından şunları anlattı:
“Benim veliahtlık gibi talebim, niyetim, beyanım olmadı, ama o yüzden dışlamış olabilirler. Mustafa Özcan rakip kabul edecek biri değil. Kimse de ona rakip olmaz. Benimle arasında kıl payı kadar problem olmadı.”
FBI YETKİLİSİYLE GÖRÜŞTÜM
Mahkeme Başkanı Giray bu defa da, “2010’da Fethullah Gülen sizi neden hain ilan etti” diye sordu. Bunun üzerine Kemalettin Özdemir şunları söyledi:
“2003’te telefonla aradı. FBI’ın kendisini 3 saat sorguya alıp, beni sorduğunu anlattı. Bunun üzerine rahatsız oldum. Amerikan Büyükelçiliği’ndeki FBI yetkilisini aradım ‘niçin beni sordular’ dedim. FBI görevlisi ‘ben de sizi merak ediyordum’ dedi. Ondan sonra onu ziyarete gittim. Bana şunu söyledi; ‘Biz Fethullah Gülen’e güveniyoruz. Ona sıkıntı yaratacak, zarar verecek isimleri araştırdığımızda sizin isminize rastladık. Tanıştığımız iyi oldu’. Amerika’ya gidecektim. FBI yetkilisini aradım ve ailesine göndereceği bir şeyi olup olmadığını sordum, teşekkür etti. Uçağımız New York’a indiğinde pasaport kontrolü yapılacağı söylendi. Pasaportuma bakıldı. Benden sonra kimsenin pasaportuna bakılmadı. Alındım, sorgulandım. Ayaklarıma demir bağlandı. 24 saat tuttular. Bu şartlarda hayati tehliken varsa istersen burada kal dediler. Hayır ben öğretim görevlisiyim, niye burada kalayım dedim. Beni Türkiye’ye gönderdiler ve sonra vizemi iptal ettirdiler. Türkiye’ye dönünce FBI yetkilisi beni aradı ‘çok özür diliyorum. Patronum aradı, isim karışıklığı olmuş. Hemen başvurun vizenizi verelim’ dedi. Vize başvurusu yaptım. Başvurum 2004’teydi. 2017 oldu, hâlâ ne reddettiler, ne de vize verdiler. Tahmin ediyorum bu zat (Gülen’i kastederek) beni derdest ettirip yakalattı. Bir daha girmeyeyim diye vizemi iptal ettirdiğini düşünüyorum. Kendisine hiçbir zararım olmadı. Kendisiyle 2003’ten beri hiçbir irtibatım olmadı.”
SİZİ DİNLEMİŞLER, HEM DE EPEY DİNLEMİŞLER
Örgütün yüz binlerce insanı dinlediğini, bu dinlenenler arasında kendi ismini bulamadığı için müşteki olmadığını belirten Kemalettin Özdemir, “Ama ortam dinlemesi yaptıklarını biliyordum” deyince, Mahkeme Başkanı Giray, “Sizi dinlemişler. Hem de epey dinlemişler. Kamerayla da izlemişler” karşılığını verdi. Bunun üzerine Özdemir, “Onları bana lütfederseniz müdahil olurum” dedi.
Özdemir Mahkeme Başkanı Giray’ın, “FEM Dershanesindeki toplantılara katılıp katılmadığı ve dinlerarası diyalog” konusundaki sorularını da şöyle cevapladı:
“FEM’deki toplantılara Türkiye’deysem ve çağrılırsam katılırdım, Okul açma vs. konuşulurdu. Mahrem hizmetleri ayrıydı. Dinlerarası diyalog maalesef saptırıldı, bu ihanetti.”
Başkan Giray, “İlahiyatçı olarak bunu nasıl kabul ettiniz? Başka cemaatleri beğenmezken, bu kadar mollanız, ilahiyatçınız bunu nasıl kabullendi?” diye sorunca Özdemir, “Onun emirleri karşısında dinin hiçbir emri kalmıyor” cevabını verdi.
Başkan Giray, “Yani o dinin üzerinde mi? Bunun sizde bir kırılma yaratması gerekmiyor muydu?” sözleri üzerine de Özdemir, “Doğrusu Afrika çalışmalarına kilitlenince Türkiye’deki gelişmelere bakamadık. Biz her şeye rağmen çalışmalarımızın iyi neticeleneceğine inanıyorduk” dedi.
MİT MÜSTEŞARINA BUNLARI ARZ ETTİM
Başkan Giray Özdemir’in Cemaatle kavgasının danışıklı-dövüş olduğu iddiasını da sordu. Özdemir şu karşılığı verdi:
“Bir baktım emniyet müdürlerinin, genel müdür ve yardımcılarının, polis okulu müdürlerinin, güvenlik ataşelerinin neredeyse tamamı bu yapıdan. Bu tehlikeyi gördüm, üstelik bunlar başarılı falan değil, sivilden gelmiş, birkaç aylık kurstan gelmiş, polis akademisi mezunlarının çok çok önüne geçmiş insanlar. Yaptığım çalışmalar oldu. Devletin en üst katına tahmin edersiniz ve MİT Müsteşarı’na bunları arz ettim. Gerekli tedbirler alındı.”
Başkan Giray, “Onun için mi sizi hain ilan ettiler?” diye sordu. Özdemir, “Evet. Hatta birkaç kez zehirlediler, öldürmek istediler. Devlet bana koruma verdi. Bürokratlar anlamadı tehlikeyi. O mücadelede yanımda kimse yoktu” dedi.
Başkan Giray bu mücadeleyi ne zaman başlattığını sorunca da Özdemir, 2009’dan sonra 2010’un başlarında başlattığını, önce Beşir Atalay’la görüştüğünü, pek çok üst düzey devlet yetkilisi, Terörle Mücadele, emniyetteki yetkililerle bir araya gelip bunlarla nasıl mücadele edeceklerini konuştuğunu anlattı.
KÖZ GRUBUNU UYDURDULAR
Bunun üzerine kendisi hakkında “KÖZ grubu” uydurulduğunu belirten Özdemir, “Bu yapıyla mücadele edecek insanları ‘KÖZ Grubu’ diye gösterdiler. Benim mücadelemi engellemek için bunu yaptılar. Şimdi de kripto Fethullahçı diyorlar. 15 Temmuz’dan önce devletin en üst kademesine rapor arz ettim. Onlar da çalışmalarıma devam etmemi istedi. Ne derlerse desinler ben bu mücadeleyi sürdüreceğim” dedi.
NUH METE YÜKSEL OLAYINI ÖĞRENİNCE BİR MÜSLÜMAN BUNU NASIL YAPAR DEDİM
Davada kendisi aleyhine ifade veren diğer tanıkların bu davayı sulandırdığını öne süren Kemalettin Özdemir, Nuh Mete Yüksel’e düzenlenen komplodan hiçbir bilgisinin olmadığını, o tarihte yurtdışında bulunduğunu, gelince bunu sorduğunu, “Bir Müslüman bunu nasıl yapar” diye kızdığını ve Nuh Mete Yüksel’le de hiç karşılaşmadığını anlattı.
Mahkeme Başkanı Giray, diğer tanıkların Nuh Mete Yüksel olayında “Özdemir’in ağladığı”, hatta “kız istekliydi dediği” şeklindeki beyanlarını sordu. Özdemir bunları reddedince Başkan Giray bu defa “Olayı hangi sıfatla araştırdınız ve kime sordunuz?” sorularını yöneltti.
Özdemir o dönemin Ankara mesulü Harun Tokak’a sorduğunu, detayları ondan öğrendiğini açıkladı.
Bunun üzerine davada Başbakanlık Avukatı olarak bulunan Samir Altunkaynak, “Tanık bizimle dalga geçiyor galiba” diye bağırırken, Özdemir şöyle devam etti:
“Bu olayla ilgili bilgim bu kadar. Kim yaptı, nasıl yaptı, bayan kimdir bilmiyorum. Şöyle duydum; bu zatın böyle uygulamaları varmış. İlk kez olmamış. Defalarca varmış. Sadece bu tespit yapılmış. Yani birinin birine göndermesi söz konusu değil.”
TANIKLAR BİRBİRİNE DÜŞTÜ
Özdemir, davanın tanıklarından Nihat Demirbüken’in şeker hastası olduğunu, sık sık bayıldığını, Çetin Acar’ın lise mezunu olduğunu, gece bekçiliği yaptığı için kendisini küçük gördüğünü, Cemaat’e yanaşmak amacıyla bu davayı sulandırmaya çalıştıklarını öne sürerek, “Bu tanıklar, sanıklarla ilgili hiçbir şey söylememiş, hepsi benim üzerimde konuşmuş. Bunların irtibatları araştırılırsa FETÖ bağlantısı çıkacağına eminim. Bu çocuğa (Çetin Acar’ı kast ederek) bu kitap yazdırılmadı. Basması için verildi, o da bastı, o kadar” dedi.
FİRARİLERİ SUÇLADI, TUTUKLU OLANLARI AKLADI
Özdemir, Mahkeme Başkanının davanın sanıklarıyla ilgili sorularını cevaplarken, “Maalesef asıl sorumlular burada değil. Onlar gelmedi” dedikten sonra tutuklu sanıklar için şunları söyledi:
Alaaddin Kaya: Çocukluk arkadaşım, İslâmi çalışmalara yardım eden, tüm cemaatlere aynı mesafede olan biri. Bir örgüt mensubu değil. Oradan gelen ricayla Vatikan’a gittiğini düşünüyorum. Bu yapı Alaaddin Bey’e hiçbir görev vermedi. Bu yapı devşirmediği kimselere güvenmez. Alaaddin Kaya toplantılara katılmadı.
Kazım Avcı: Bu yapının herhangi bir görev vermeyeceği bir insandır. Her makama kendi tırnaklarıyla gelmiştir. Ellerinde o kadar çok insan var ki, ona görev verdiklerini düşünmüyorum.
İlhan İşbilen: Terör örgütü liderine çok yakın biri. Ama imamlık diye tabir edilen bir görev yaptı mı bilmiyorum. İllegal bir şeye karışmış olabileceğini de düşünmüyorum.
Avukat Ali Çelik: Onu tanımıyorum. İstanbul’daki esnaf Ali Çelik’i tanıyorum.
Dilaver Azim : Tanımıyorum.
Av. Abdülkadir Aksoy: Babamın avukatıdır. Birkaç kez ziyarete gittik. Fethullah Gülen’in davasını almasının tek sebebi, ceza davalarında iyi olmasıydı. Bu davayı aldığı için çok da mağdur oldu. Diğer müvekkil şirketler dosyalarını bundan aldı. Kesinlikle Orhan Özdemir’in avukatlığını yapmak için ona gitmedim. Çiftlik evine de gitmedik. Babamın da bu yapıyla ciddi kavgası, küskünlüğü vardı. Dolayısıyla babamın çok yakın dostu olan Abdülkadir Aksoy’un bu yapının içinde yer almasına ihtimal vermiyorum.
Özdemir’in bu sözleri üzerine araya giren Başkan Giray, “Babanız sizin girmenize nasıl izin verdi? Size hiçbir şey söylemedi mi?” diye sordu.
Özdemir, “Ben zaten fark ettim” karşılığını verince Başkan Giray da, “Biraz geç fark etmediniz mi? 2009-2010 diyorsunuz” hatırlatmasında bulundu.
Duruşmanın devamında Başkan Giray bir kez daha “emniyet imamı” meselesini gündeme getirip, tanıklar Nurettin Veren ve Ahmet Keleş’in de kendisi için aynı şeyi söylediğini hatırlattı ve “Herkes müttefik, ama bir tek siz kabul etmiyorsunuz” dedi.
Sadece ders verdiğini ve rehberlik yaptığını tekrarlayıp, Polis Akademisi tayin kurasında iki ayrı torba kullanıldığını bile çok sonra duyduğunu anlatan Özdemir, kendisinin ortada bir insan olduğunu, bu işlerin ise mahrem yapıldığını belirtti.
Özdemir bir başka soru üzerine Gülen’in ABD’de ikamet vizesi işinin İshak Alaton tarafından çözüldüğünü söyledi.
Özdemir’in bu çelişkili ifadelerinden sonra Başkan Giray, “Her şeyi Kemalettin Özdemir söyleyecek diye bekledik, ama…” dedikten sonra yeniden emniyet imamlığı yapıp yapmadığını sorunca şu diyalog yaşandı:
Başkan Giray: Latif Erdoğan ve Hüseyin Gülerce’yi de dinleyeceğiz. Bakalım onlar emniyet yapılanması hakkında ne söyleyecek. Bu görevi yaptınız mı, yapmadınız mı?
Özdemir: Bu görevi yapanlar da vardı. Ben onların ağabeyiydim.
Başkan Giray: Yani onların da üzerindeydiniz.
Özdemir: Evet ama sadece rehberlik yaptım. Tayin, terfi işlerine karışmadım. Sigara içmeleri, namazlarını toptan kılma, eşlerinin başlarını açtırma talimatı vermedim. Öyle savruldular ki, Pensilvanya’yı aradım, ‘benim böyle talimatım yok, böyle böyle yapıyorlar’ dedim. Bana İslâm’ın dışında bir uygulama yaptıramadılar.
Başkan Giray: Orhan Özdemir bu yapının içinde mi?
Özdemir: Hayır, bu yapıyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
Başkan Giray: Siz abiyken yardımcılarınız var mıydı?
Özdemir: Her devrenin sorumluları vardı.
Başkan Giray: Yok öyle değil, bunları toplayan.
Özdemir: Evet, Rıdvan Akovalı’ydı.
BAŞKAN YİNE İSYAN ETTİ
Başkan Giray’ın sorularının bitmesinin ardından sanıklar, avukatlar ve mağdur/müştekiler Özdemir’e soru yöneltti.
Firari sanıklardan Dr. Mahmut Akdoğan’ın Avukatı Ömür Kabak’ın yine “dolaylı ve uzun” sorular sorması üzerine Başkan Giraşy bu akşam da, “Ya biraz bizim seviyemizi yükseltin. İlkokul çocuklarına anlatır gibi anlatmayın” diye tepki gösterdi.
EN ÜST DÜZEYLE GÖRÜŞMEM 3-4 SAAT SONRA FUAT AVNİ’DEYDİ
Davanın mağdur-müştekisi Ahmet Tatar da Özdemir’e diğer tanıkların “emniyet imamı” olduğu yönündeki beyanlarını, kendisinin ise reddettiğini hatırlatıp,“Hepsi yemin etti. Siz de ettiniz. Bunlar hakkında yasal bir işlem başlatacak mısınız?” diye sordu.
Özdemir, “Özellikle üç tanığın FETÖ tarafından benim yaptığım çalışmaları engellemek için özel olarak görevlendirildiğini düşünüyorum. Dava etme imkanım varsa hukuki yollara başvuracağım. Hem bu konuda, hem Nuh Mete Yüksel konusunda” dedi.
Ahmet Tatar, “etkisiz ve yetkisiz bir elemanken, Cemaatin onu öldürmeye kalkmasında bir orantısızlık” olup olmadığını sorunca da Özdemir, şunu söyledi:
“2013’ten sonra bana kitap, mektup gönderip, benimle barışmaya çalıştı. Ben de iade ettim. Nasıl bir insan ki, bir taraftan ölümüme fetva veriyor, diğer taraftan kitap, mektup gönderiyor. Ben bunlara kimsenin zarar veremeyeceği kadar zarar verdim. En üst düzey devlet yetkilisiyle görüşüyorum, 304 saat sonra Fuat Avni’de görüştüğüm konular çıkıyor. Belki yetkili makamlara verdiğim raporlar görülünce, anlaşılabilir.”
EMNİYET İMAMI KUMPASI DA BEHÇET OKTAYI DA DUYMAMIŞ
Tatar sorularının devamında bu süreçte hayatını kaybeden Ali Tatar, Cem Aziz Çakmak ve Behçet Oktay’ın yakınları olarak bu davada yer aldıklarını hatırlatınca Özdemir, “Başınız sağolsun” dedi. “Kabul etmiyoruz, sadece aklanmış insanların başsağlığı dileklerini kabul ediyoruz” karşılığını vererek, o sürece ilişkin olarak Emniyet merkezli dijital kumpaslar ile hakim ve savcıların uygulamalarını sordu.
Kumpaslar için “Bilmiyorum, ilk defa duydum. Malumatım yok” diyen Özdemir, yöntem ve uygulamalarla ilgili olarak da “Suç makinesine dönüşmüş insan bunlar. İnsan demek bile doğru değil bu şahsa” yorumunu yaptı.
Merhum Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekat Daire Başkanı Behçet Oktay’ın kardeşi Şule Oktay’le Özdemir arasında ise şu diyalog yaşandı:
Oktay: Örgütün illegal faaliyetlerini fark eden insanlar öldürülebilir mi?
Özdemir: Engel gördüklerini gözlerini kırpmadan infaz ederler.
Oktay: Bu işi kendileri mi yapar, birilerine ihale mi eder?
Özdemir: Niye kendileri yapsın? Suç örgütlerinin elemanlarına yaptırırlar.
Oktay: Behçet Oktay’ı duydunuz mu?
Özdemir: Tanımıyorum. İlk defa duydum.
VE SAVCI DA İSYAN ETTİ: FUHUŞ İMAMI SEN MİSİN?
Özdemir’in çelişkili ifadeleri Savcı İsmail Şafak’ı da çileden çıkardı. Sözlerine, “Burada yaptığın yeminin kutsallığına inanıyor musun?” sorusuyla başlayan Savcı Şafak, Özdemir’e, polis ve savcılık ifadelerini okuduktan sonra şunları söyledi:
“Öyle bir anlatıyorsun ki, bağın yok, yerin, konumun belli değil. Oysa önceki ifadelerinde Baş Yüceler Meclisi’ne iştirak ettiğini söylemişsin. Sen bu kadar bilgiye sahipsin, ama anlattıklarınla en azından benim aklımla alay ettin. Dışarıya kaçanları ortaya koydun, buradakileri suçsuz ilân ettin. Suçsuz da olabilirler, o ayrı” dedikten sonra şu soruları yöneltti:
“Gerçekten örgütten ayrıldın mı? Şu anda bağın var mı? Çetin Acar, Nurettin Veren, Bülent Çanakçı, Nihat Demirbüken, Selim Çoraklı, Hayati Küçük’le bir husumetin var mı? Hepsi düzenli olarak imam olduğunu söyledi. Sen ise nereye gitmişsen kendin gitmişsin gibi konuşuyorsun. İfadelerinde ise ‘görevlendirildim. İlhan İşbilen imamdı’demişsin. Yemin ettin. Sen emniyet imamı olduğunu kabul etmiyorsun, ama örgüt şemasını isim isim saymışsın. O kadar çok şey biliyorsun ki!.. Mesela fuhuş imamlığından söz ettiler. Fuhuş imamı siz misiniz? Kızlarla ilgili bilgin var mı? Acaba örgütün seninle ilgili bildiği çok şey var da onlar sana şantaj yapmış olmasın?”
Savcı Şafak’ın bu sorularına, “Örgütten ayrıldım. Beni öldürmeye kalktılar bağım olur mu? Emniyet imamlığını rehberlik anlamında kabul ediyorum. Bana şantaj yapmadılar” cevabını veren Özdemir, “Fuhuş yapılanmasıyla” ilgili olarak da, “Fuhuşun imamı değilim. Böyle bir yapılanma olamaz. Düşünemiyorum, bu kadar alçalamazlar” dedi.
Savcı Şafak’tan sonra Mahkeme Başkanı Selfet Giray da Özdemir’e, Savcılık ve polis ile bugünkü ifadeleri arasındaki çelişkileri altını çizerek gösterdi. Önceki ifadelerinde “Baş Yüceler Meclisi’nde İlhan İşbilen de vardı” dediğini kabul eden Özdemir, “Bana bir liste gösterdiler, tek tek bakmadım. Bir tetkik edeyim, size arz ederim” demekle yetindi.
Yaklaşık 12.5 saat süren ve akşam saat 22.30’da tamamlanan duruşma bugün diğer tanıklar ve sanıkların beyanlarının alınması ile tamamlanacak.
Odatv