‘Sultanlık KORKU ve TEHDİT’e dayanan bir idaredir...’

BAŞKANCIK ANAYASASI

Suay KARAMAN
Ülkemiz kelimenin tam anlamıyla yangın yerine dönmüşken, terör saldırıları arka arkaya gelirken, ekonomik veriler en kötü durumlara yaklaşmışken ortaya anayasa değişikliği fikri atılarak, bütün sorunlar unutturulmak istenmektedir. Vatandaş açlık ve yoksulluk çekerken, kamu malları ve arazileri de birilerine peşkeş çekilmektedir. 

Tarımı bitirilen Türkiye, Avrupa ülkelerinden 90 bin ton buğday almak için ihaleye çıkmıştır. Kurban bayramlarında yurt dışından hayvan alınmaktadır. Ne olursa olsun ille de başkanlık diye tutturanlar, Kıbrıs’ın elden çıkarılmasına göz yummaktadırlar, hatta destek olmaktadırlar.  

Türk parasının %30 değer yitirmesi karşısında, pişkinliklerine devam etmekte sakınca görmemekte ve anlattıkları masallarla dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer aldığımızı söylemektedirler.
 
2002 yılında ülkemizde benzinin litresi 1.65 TL, dolar 1.70 TL ve dış borç 130 milyar dolarken, bugün benzinin litresi 5.30 TL, dolar 3.90 TL ve dış borcumuz 430 milyar dolardır. 

Bu tabloya bakarak ekonominin iyi yolda olduğunu ve ekonomik krizlerin teğet geçtiğini söyleyenler en masum deyişle toplumu kandırmaktadırlar.

Bugün yapılmak istenen anayasa değişikliği bir hükümet sistemi değişikliği değildir, açıkça bir rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir kişide toplandığı diktatörlük rejimine geçiştir. 

 Bazı ülkelerin başkanlarına özenip, başkancık olma fikri üzerine kurulmuş bir sistem değişikliğidir. Başkancık Anayasası ile, demokrasiyi sonlandırarak, otoriter ve totaliter bir diktatörlüğün anayasal zemini oluşturulmak istenmektedir. Egemenliğin halktan alınarak, tek bir kişiye verme girişimidir; aslında yıllardır yapılan sivil darbenin son halkasıdır.

Bugüne kadar birçok kez anayasayı delerek kevgire çeviren birine başkancık ya da tek adamlık statüsü verilirse, ülkemiz büyük bir kargaşaya sürüklenecek ve halkın sosyal yaşamı da yok edilecektir. Başkancık Anayasası kabul edilirse, TBMM işlevsiz bir duruma düşürülecektir adeta meclis kendisini yok edecektir. Herşey bir kişinin iki dudağı arasında olacaktır. Devlet, yasalarla değil; kararnamelerle yönetilecektir. Demokrasilerin vazgeçilmez unsuru olan kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılarak, yasama, yürütme ve yargı yetkileri tek adamda toplanacaktır. 

9 Ocak 2017 Pazartesi günü, aralarında birkaç CHP milletvekilinin de bulunduğu demokratik kitle örgütleri, TBMM önünde anayasa değişikliğine karşı açıklama yapmak isterken, coplu, gazlı ve sulu saldırıya uğradılar. İşte bu saldırı, getirmek istedikleri yeni sistemin ayak sesleridir. 

Açıklamanın yapılacağı aynı saatlerde yeni CHP genel başkanı “laiklik yeni anayasada olmasın” diyen TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ı hastanede ziyarete gitmişti. Eğer TBMM önünde genel başkanlarıyla birlikte tüm CHP milletvekilleri olsaydı, olayların boyutu değişir, her şey daha farklı olabilirdi. Zaten CHP anayasa komisyonuna girmekle, bu işe geçerlilik kazandırmıştı. Hele genel başkanın, başbakanla çay içip genel kurulda oy verememesi için söylenecek söz yoktur.  

‘Ekmek için Ekmelettin’ diye tıpış tıpış oy istedikleri Ekmelettin’in evet oyu vermesi, Osmanlı hanedanına maaş bağlanmasını istemesi bazılarının yüzünü kızartmış mıdır? Böyle birini utanmadan Atatürkçü diye pazarlamaya çalışanların, gereğini yaparak bulundukları görevlerden en kısa sürede ayrılmaları gerekmektedir.
 

Muhalefetin biri anayasa değişikliğine açık destek verirken, diğerinin ne yaptığı belli olmazken, şimdilik bu anayasa değişikliği halk oylamasına gitse bile sonucun hayır çıkması küçük bir olasılık gibi gözükmektedir. Çünkü böyle bir muhalefete güven duymayan toplum, yine oy vermeye gitmeyecektir. Oy vermeme durumunda da, siyasi iktidar istediğine kavuşabilecektir.

Türk Milleti yasama görevi için seçtiği milletvekillerine, ulusal egemenliğin ve ulusal iradenin ortaya çıktığı makamı yok etme yetkisi vermemiştir. Ulusal iradenin ve Ulusal Egemenliğin her türlü antidemokratik baskı ve saldırıya karşı savunulması ve yaşatılması görevini vermiştir. Bu nedenle bu Başkancık Anayasası değişikliğine ‘hayır’ oyu vermek en büyük görevdir.

Laik ve demokratik bir cumhuriyet kuran eşsiz liderimiz Mustafa Kemal Atatürk, 1925 yılındaki söylemiyle, bugünlere de ışık tutmaktadır: 
“Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayalı olduğu için korkak, zelil, sefil, rezil insanlar yetiştirir.” 

Başkancık Anayasasına karşı, kararlı ve örgütlü bir mücadele için, toplumun kenetlenmesi gerekmektedir. Toplumdaki saygın ve sevilen kişilere bu konuda büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
➽ Paylaş:
“AKP zihniyetinin erişim yasağı ile engellediği SivriSinekCaz'a ücretsiz Opera VPN ile kolay ve sorunsuz erişebileceğinizi biliyormusunuz?..”
Okurlara..