'Yalancının Mumu'nu kimler yakıyor?

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, kendisini Abdülhamit’in torunu olarak tanıtan Nihan Osmanoğlu’nu yazdı...

Yılmaz Özdil: ‘İsmet İnönü hırsız öyle mi?
Osmanlı padişahlarından 2. Abdülhamid’in torunu Nilhan Osmanoğlu, Türkiye’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ülkeye dönmek isteyen Osmanlı hanedanı üyelerine “Bunun bir bedeli var” diyerek mücevherlerini aldığını ileri sürdü...

Yılmaz Özdil, Osmanoğlu’nun çirkin iftirasını köşesine taşıdı.

ÖZDİL: İSMET İNÖNÜ HIRSIZ ÖYLE Mİ?

Abdülhamit’in torunuyum diye ortaya çıkan bir arkadaş var, kendisine “sultan” diye hitap edilmesini istiyor.

Bir yandan Akp’yi şakşaklıyor, beri yandan “padişah dedemin tapulu mallarını geri istiyorum” filan diyerek, Boğaz’daki Suada’yı istiyor.



En son çıktı… Kurtuluş Savaşı kahramanımız, İkinci Cumhurbaşkanımız, tarihin gördüğü en namuslu devlet adamlarından İsmet İnönü’ye “hırsız” dedi.



Kelimesi kelimesine… “Osmanlı hanedanı sürgüne gönderildikten sonra, İsmet İnönü Fransa’ya geliyor, hanedan mensuplarını ziyaret ediyor, Abdülhamid’in kızlarından Şadiye sultan’a da uğruyor, bu olay basında yeralmıyor, Şadiye Sultan biz ülkemize geri dönmek istiyoruz diyor, hiçbir şey talep etmeyeceğiz diyor, İsmet İnönü ‘bunun bir bedeli var’ diyor, ‘bu iş böyle kolay değil’ diyor, Şadiye sultan babası Abdülhamid hanın kendisine, evladına bıraktığı bütün değerli mücevherleri çıkarıyor, İsmet İnönü’ye teslim ediyor, sonra bir daha İsmet İnönü’den haber alamıyorlar, Türkiye gazetelerini takip ediyorlar, taa ki bir gün İsmet İnönü’nün katılmış olduğu bir toplantıda İsmet İnönü’nün hanımının üzerinde kendi broşunu görüyor, çok acı meselelerdir” dedi.



Yani İsmet İnönü, hanedan mensuplarını sadece dolandırmakla ve mücevherlerini çalmakla kalmamış, hırsızlık malını eşine hediye etmiş, Osmanlı sultanları gibi gezdirmiş.



Eminim böylesine bir karalamayı ilk defa duydunuz ama… İlk değil.



Aslına bakarsanız, varılmak istenen hedef de İsmet İnönü değil.



Nisan 1919…
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasına sadece bir ay vardı, İstanbul’da geceli gündüzlü toplantılar yapıyor, milli mücadeleyi birlikte yürüteceği kadroyu örgütlüyordu.



Şak…
İkdam gazetesinde bir haber patladı.
“31 Mart vakasında sultan Abdülhamid tahttan indirilirken, Yıldız Sarayı’nın yağmalandığı, Mustafa Kemal Paşa’nın sarayı yağmalayanlar arasında yeraldığı, Mustafa Kemal Paşa’nın elmaslı incili bir kürdanlık çaldığı” yazıldı!



31 Mart vakası, Nisan 1909’da yaşandı.
Bu haber tam 10 sene sonra, Nisan 1919’da yazılıyordu!



Mustafa Kemal’in tam Anadolu’ya geçme arefesindeyken iftiraya uğraması, hırsız ilan edilmesi, “padişahımız efendimizin sarayını soydu, eşyalarını çaldı” denilmesi, pek de sürpriz olmamıştı.

Çünkü, İkdam gazetesinin İngiliz tetikçisi olduğunu cümle alem biliyordu.



Buna rağmen, karalama kampanyası amacına ulaşmıştı, insanların zihninde kuşku doğmuş, acabalar oluşmuştu.



Hem Mustafa Kemal aleyhinde iftira yazıyor, hem de kendisini savunması için Mustafa Kemal’e söz hakkı tanımıyorlardı.



Mustafa Kemal bu çirkinliğe karşılık, milli mücadelenin yanında yeralan İleri gazetesine röportaj verdi.

Çok kısa konuştu.
“Gülünç ve fecidir. Namusa saygı kalmadığını görmekle üzüntülüyüm” dedi.



Bu “gülünç” ve “feci” olaydan tam 100 sene sonra, İsmet İnönü’ye hırsız denildi.



Hem de tıpkı Mustafa Kemal gibi, İsmet İnönü’nün de Abdülhamid’in mücevherlerini çaldığı öne sürüldü.



(Özellikle son 10 senedir gençlerin zihnine Atatürk’e karşılık Abdülhamid koymaya çalışmalarının… Atatürk’ü tarihten silmeye kalkışırken, Osmanlı’da sanki Abdülhamid’ten başka padişah yokmuş gibi davranmalarının… Tarihin t’sinden haberi olmayan cahil cühelayı, kafasında fesle dolaşan tımarhanelik tiplerle zehirlemelerinin… Atatürkçü faaliyetlerin saldırıya uğramasının, linç edilmesinin… Son hamlesidir İsmet İnönü’ye “hırsız” denilmesi.)



100 sene önce namusa saygı kalmadığını görmüştük.
100 sene sonra da namusa saygı olmadığını görüyoruz
➽ Paylaş: