Avukat döven Tayyip'in korumaları “Meçhul Sanık” oldu!
Sözcü Gazetesi yazarı Necati Doğru, İstanbul’da Avukat Sertuğ Sürenoğlu’nu döven Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumalarını savcılığın ifadeye çağırmadığını ve korumaların soruşturma kayıtlarına “meçhul sanık” şeklinde geçtiğini belirtti...Avukat döven
Cumhurbaşkanlığı korumalarına ne oldu?
Sözcü Gazetesi yazarı Necati Doğru, “Püf
diye yıkıldı!” başlıklı yazısında, İstanbul’da Avukat Sertuğ
Sürenoğlu’nu döven Cumhurbaşkanlığı korumaları ile ilgili soruşturmayı
köşesine taşıdı...
Doğru, “Avukatı döven Cumhurbaşkanı korumalarının,
bulunup sorgulanmaları ve mahkeme edilip cezalandırılmaları gerekirdi. 3
ay önceydi. 3 ay geçti. 3 arpa yol alınamadı.
Cumhurbaşkanlığı Koruma
Dairesi'nden ve İstanbul Emniyeti'nden soruşturma yapmak için “şüpheli
korumaların isimlerini” isteyen bir yazı gönderilmedi. Savcılık da
ifadeye çağırmadı. İstanbul Valiliği savcılığa bir yanıt göndermedi.”
dedi.
Necati Doğru'nun yazısının tamamı şöyle:
PÜF DİYE YIKILDI!
Akıl tutulursa çaresi; sözü dinlenen biri çıkar. Ne getirdin, ne
götüreceksin diye sorar. Uyarır. Adalet tutulursa! Çaresi, çaresizlik.
Unuttunuz gitti. İki büyük medya ve ticaret şirketlerinin sahipleri iki
zengin ailenin, oğulları ile kızları evleniyordu. Düğün vardı. Damat ve
gelin, şatafat, zenginlik, varlık, güç, kibir bakışları altında nikah
masasına doğru yürüdüler. Nikah ve düğün İstanbul'un en lüks oteli
Çırağan Sarayı'nda yapılıyordu.
Cumhurbaşkanı da nikah şahidiydi ve
korumaları eşliğinde Çırağan Sarayı'na gelmişti.
Yollar kilitlenmişti. Cumhurbaşkanı konvoyu ve düğüne davetli
misafirlerin özel arabaları akşam trafiği ile buluşunca Beşiktaş'tan
Ortaköy'e trafik durmuştu. İş dönüşü evlerine ulaşmak için belediye
otobüslerine binmiş olanlar, duran otobüslerden inip yürüyorlardı. Ve
homurdanıyorlardı.
İçlerinden biri avukat olan Sertuğ Sürenoğlu,
homurdananların sözcüsü oldu, yüksek sesle Cumhurbaşkanı korumalarına
“yolu böyle tıkamaya hakkınız yok…” türünden bağırdı. “Alın bunu…”
yapıldı. 1.5 saat araç içinde “yer misin-yemez misin” dövdüler.
Avukatın
yüzünde morarmadık yer, vücudunda darbe almadık organ bırakmadılar.
Avukat, hukuk adamı. Savcıya başvurdu. Bir iki gazete, “avukat vatandaşa
feci dayak” haberini birinci sayfalarından duyurdular. Diğer avukatlar,
“öldüresiye dövülen meslektaşları için” baroları harekete geçirdi.
Avukatı döven Cumhurbaşkanı korumalarının, bulunup sorgulanmaları ve
mahkeme edilip cezalandırılmaları gerekirdi. 3 ay önceydi. 3 ay geçti. 3
arpa yol alınamadı.
Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi'nden ve İstanbul
Emniyeti'nden soruşturma yapmak için “şüpheli korumaların isimlerini”
isteyen bir yazı gönderilmedi.
Savcılık da ifadeye çağırmadı. İstanbul
Valiliği savcılığa bir yanıt göndermedi. Savcılık bir hamle yaptı.
Kamera kayıtlarını istedi. Hamle göstermelik kaldı. İstanbul Emniyeti
hiçbir kayıt göndermedi. Görüntülerin silinmiş olacağı şüphesi doğdu.
Avukatı döven Cumhurbaşkanı korumaları, soruşturma kayıtlarına “meçhul
sanık olarak” geçti. Hem akıl! Hem adalet! Birlikte tutuldu. Bu çifte
tutulma ile adalet sarayları püf diye yıkıldı.